Geçmiş kuşaklardan devraldığımız, toplumsal hafızamız olan kutsal değerlerimizi, sanatımızı, dilimizi her ne var ise bizi ayakta tutan tüm kültürel değerlerimizin, medeniyetimizin genetik şifrelerini unutmamamız gerekiyor. Milli kimliğimizi meydana getiren bu değerlerimizi muhafaza ettiğimiz gibi, gelecek nesillere aktarma gibi vazifemiz de var. Millet olarak bu kutsal görevi, kuşaktan kuşağa, dilden dile, anneden evlada, ustadan çırağa, hocadan talebeye aktararak geliyoruz ama... Taşınan yük çok ağır ve çok kıymetli olduğundan bu vazifeyi üslenen çok özel insanlara ihtiyaç vardır.
Vakıf insan, kanaat önderi dediğimiz adanmış ruhlu arif insanlar her zaman toplum hayatımızda var olmuşlar ve olmaya da devam edecektir. Bu İnsanlar, asırlardan beri biriktirdiğimiz Milli Hafızamızı geleceğe taşımda da görev üslenmiş müstesna insanlar, köprü adamlardır.
Arif Nihat Asya’nın dediği gibi. İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa. Biz kıyamete kadar bu suyun kıyılarında bekleriz. Eğer cemiyetimizde köprü adamlar yetişmez ise, hayatta kalmak için tutunduğumuz, asırlardan beri bize kadar uzayıp gelen bir zincirin halkasının kopması gibi savrulup dağılabiliriz. Bu sebeple, kuşaklar arasındaki bağlar güçlendirilmelidir.
Köprü adamlar, bir kuşaktan bir kuşağa, bir nesilden bir nesile, bir kıyıdan bir kıyıya, kurulmuş sağlam köprüler gibidir. Köprü adamlar, üzerlerinden geçireceği değerlerin hürmetine; belki, kendinin taş gibi sert nefislerini, köprülerin taş kemerlerine gömmüşlerdir. Kimileri korkuluk duvarlarında yer alırken, kimileri de köprüyü ayakta tutan kilit taşı olmuşlardır.
Köprü adamlarımızı siz çok iyi biliyorsunuz. Onları bazen yazdıkları eserlerinde, kitaplarında, şiirlerinde okuruz. Bazen bir konferans salonu kürsüsünden heyecanla haksızlığa meydan okuyuşundan anlarız. Bazen kıymeti anlaşılamamıştır, zindanlardan sesini duyarız. Bazen bestelerini, ney’de nefes olarak soluruz. Bazen yaptıkları abide eserlerini kendimize örnek alırız. Bazen onun asırlar önce söylediği bir sözünden ilhamla bir olmazı oldururuz.
Onlar, âlimlerimiz, âriflerimiz, bilgelerimiz, hocalarımız, yazarlarımız, şairlerimiz, bestekarlarımız, öğretmenlerimiz, ustalarımız, zanaatkarlarımız, annelerimiz, babalarımız, vel hasıl; kendine öğretileni, daha da geliştirerek, kendinden sonrakilere öğreten, özel insanlarımız, köprü adamlarımız.
Köprü adamlarımız, bir nevi aklımız, kültürel hafızalarımızdır. Ecdadımızdan miras aldığımız, değerlerimizi, Milli kültürümüzü daha da geliştirerek, gelecek nesillere aktarabilmeliyiz ki millet olarak ayakta kalabilelim. Aksi halde karşı kıyıya köprü kurmadan geçmek istersek, akıntıya kapılıp boğulup gideriz.
Bu sebeple geçmiş kuşaklardan devraldığımız, bizi biz yapan değerlerimizin, kültürel genetik şifrelerini mutlaka gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor. Eğer cemiyetimizde köprü adamlarımız yok ise; içimizden biri mutlaka köprü olmaya razı olmalıdır ki karşı kıyıya geçelim. Aksi halde kıyamete kadar su boylarında gezinip dururuz.
Selam ve sevgilerle.