Uzayın ve okyanusların bilinmezliklerini, hayatı kolaylaştıran nice buluşları ortaya koyan, aşılmaz denen dağları aşan, yaratıcının müsade ettiği kadar tabiat ve eşyaya hükmeden insanoğlu; aslın da çok da aciz bir yarattıktır.
Susuzluğa en çok on, açlığa en fazla on dört gün dayanabilen, yaratılanların en üstünü Eşref-i Mahluk, üç şeye muhtaçtır.
Hava ve suyu bir tarafa alırsak, yeme, barınma ve giyinme olmadan, insanın uzun süre yaşayabilmesi mümkün değildir.
İnsan, hayatın devamı için gıda alacak, onu her türlü iklim şartlarından ve dış tehlikelerden koruyacak bir barınma yeri olacak ve nihayinde de tepeden tırnağa giyim kuşamla donatılırsa ancak hayatta kalabilmesi mümkün olacaktır.
Nenelerimizin, analarımızın "yün eğirme"si, ellerinden düşmeyen "şişler" yada ablalarımızın kollu dikiş makineleriyle sabahlara kadar uğraştıkları; fiston veya köynek dikme çabaları neyin nesiydi ?
Hani bir söz vardır "başını serin ayağını sıcak tut" yada "sırtı pek (berk) karnı tok" diye. Peki, ayağımızın hem sağlıklı, hem de dış ortamdan korunması nasıl olacak ?
İnsanoğlu zaman içerisinde buna da çözüm bulmuş; yaban hayvanların kürkleri, sonra evcilleştirilen hayvan ham derileri, dikkat ederseniz hep deri yani; insan vücuduna yabancı olmayan bir ürün tercih edilmiş. Derken derinin "tabaklama" işlemiyle köşgerlik mesleği doğmuş.
Köşgerlik sadece, çarık, yemeni, ayakkabı yapım ve tamiri değil, deri işlemeden başlayan son ürüne kadar ki, tamirat da dahil tüm işlemlerin genel adı olduğunu öncelikle bilinmesi gerekir. Kundura ise kaba işçilikli bağsız ayakkabıya verilen addır.
Yemeni, ilk defa 700 yıl öncesi Suriyeli Yemen Ekber tarafından icad edilmiş yakın coğrafyamız da Maraş ve civarın da çok tutulmuş bir üründür.
Bu açıklamalardan sonra, Göksun tarihine geriye doğru dönüp baktığımız da, profesyonel olarak ilk açılan köşger dükkanının, Gödomâr (Dikici) lâkabıyla bilinen asıl adı Durdu olan rahmetli dedeme aittir.
Maraş düşman işgalindeyken, öldürdükleri düşman nedeniyle aranıldığı dostu tarafın ihbar edilince, pırıyı-pırtıyı toplayarak esas niyeti Kayseri olsa da, çok zorlu yolculuk sonu önce Göksun'da Kahvecioğulları olarak bilinen ailenin telkinlerine kulak verir
Kahvecioğulları malum Göksun'un en eski ziraat teknisyeni rahmetli Hasan Kahveci'nin babalarıdır. "Göksun da köşger yok Kayseri'ye gitme" tavsiye ve ısrarı üzerine Gödomâr Göksun'a yerleşmeye karar verir. Nitekim bir zaman sonra da büyük oğlu Ahmet, Kahvecioğulları'nın kızı Sultan Hatun'la evlenir.
Gödomâr, İlkin Bölobâ Mahallemize yerleşir. Bu evi daha sonra rahmetli Azzo Dayı'ya (Aziz Güzel) satarak, Tepebaşı'nda rahmetli Ali Dikici'ye ait olan evin eski konumun da dükkanını açar.
Gödomâr dört oğlunu da yani rahmetliler Ahmet, Mehmet, Kadir ve Ali'yi meslekte yetiştirse de; Kadir Maraş İmam Hatip Okulu'nda memurluğu, Ali ise bir zaman sonra esnaflığı tercih edecektir.
Rahmetli Ahmet ve Mehmet Dikici kardeşler "Pazar Yeri" olarak bilinen, Ulucami'nin kuzey batısın da şimdiki taziye evinin olduğu yerde epey bir süre birlikte çalışırlar. Ahmet Dikici sonraları Maraş'a gelir.
Gödomâr'dan çok kısa bir süre sonra da rahmetli Köşger Durdu (Suzan) dükkân açar. İyi bir köşger olduğu, çok güzel yemeni yaptığı söylenen Durdu Emmi, oğulları Cafer ve Ali Suzan'ıda yetiştirir. Ali meslekte fazla kalmaz esnaflığı tercih eder.
Gödomâr, Köşker Durdu, Kunduracı Hacı (Lazgi Hacı), Gödomâr Ahmet ve Mehmet, Cafer Suzan, Külüm Sülemen (Ural), Nasrettin Süslen ve Mustafa Kocabozdoğan (Topal Efendi ) mesleğin kutup başlarıdır.
Rahmetli Kunduracı Hacı (Kunduracı) özellikle, Şehirde ki memur ve geliri yüksek kesime yönelik kundura ve çocuk imalatın da ileridir. İlk yeri O'nun da Pazar Yeri'dir.
Rahmetli Küllüm Sülemen köşgerlik, yarı imâl ayakkabı ve mest yapımı sonra da tamirat ve hazır satışa yönelmiştir.
Rahmetli Nasrettin Süslen de aynı şekil de, az imalat çokca tamirata daha çok önem vermiştir.
60'lı yıllardan sonra, seri üretime dayalı ayakkabı sektörünün ve lastik ve plastik sanayiinin gelişmesiyle gara lastik, gıslavet, naylon ayakkabı, sandalet v.s üretimi köşgerlik ve kunduracılık mesleğini sarstı. Sarsıntının şiddeti her ne kadar taşraya geç ulaşsa da sanat erbâbı ister istemez yeni arayışlara yöneldi.
Gödomâr Memmed olarak bilinen Mehmet Dikici, kamyon lastiği ve camuz gönünden imâl ettiği yemeni, kilitli çarık, altı çivili yemeni, yer yer çoçukar için imal ettiği kulaklı kulaksız yemeniler artık eski cazibesini; gara lastik, gıslavet ve sandalet karşısın da kaybediyordu.
Üretiminin ağırlığını kış memleketi Göksun'a uygun topuklu ve topuksuz mest imalatına verse de, bunun da fabrikasyon seri üretiminin de yıldan yıla artması, O'nu kundura imalatına yöneltti.
Rahmetli mesleğin de çok yetenekli biriydi. Şartlara göre tavır almasını biliyordu. Mesala O'nun, durumu iyi olan aile gençleri ve belirli kesim için kilot pantolon altı iyi giden körüklü çizme imalatı da meşhurdur.
Sahtiyan denilen, tabaklanmış ve cilalanmış teke derisinden imâl ettiği metrelerce ötesinden gıcır-gıcır ses çıkaran körüklü çizmeler giyene ayrı bir keyf ve ayrıcalık verirdi. Çizmenin tabanına koyduğu ince kum ve tereyağının verdiği o ses insanı adeta imrendirirdi.
Memmed Usta'nın ürettiği körüklü çizme ve kunduralar zaman için de cazibesini kaybedince O'da vefatına kadar tamiratla yetinmek durumunda kaldı.
Meslekte en çok usta yetiştiren ve şu ana kadar o yetiştirdiği ustalarıyla Göksun da, tamirat, imalat ve satışta sektörü elin de tutan çok kişiye ekmek kapısı aralayan mesleğin kutup başlarından rahmetli Mustafa Kocabozdoğan nâmı diğer Topal Efendi, Küçük Çamurlu Köyümüzden olup, ustalık berâtını Kadirli'li meşhur usta Cüce Emin'den almıştır.
Kadirli, gerek terzi gerekse de kunduracılık gibi meslekler de hâtırı sayılır derece de öndedir. Toprak ağalarının burada yoğun olduğunu akılda tutmada fayda vardır.
Efendi Usta, Göksun'da herkes tarafından sevilen biridir. Güler yüzlü hoş sohbet, zekaca üstün esprileriyle sempatik bir adamdı rahmetli.
Göksun'a geldiği 70' li yıllar civarın da, Kadirli de edindiği tecrübe ile; hem üretim hem tamirat ve nihayet satış şeklin de modeliyle, vefatına kadar kendi ve yetiştirdiği gençlerle ayakta kalmayı başardı.
Efendi Usta ve O'nun izinden aynı modelle yürüyen, yetiştirdiği onlarca ustanın Göksun ekonomisine sağladığı katkı ne inkar edilir ne de küçümsenir.
Rahmetli Topal Efendi, dün meslekte kutup başları arasındayken, 80 sonrası ve günümüz Göksunun da yetiştirdikleriyle tek kutup yani meslekte ki duayenliğini bi hakkın teslim etmek gerekir.
Efendi Abi ekolünde yürüyen yani tamirat- imalat-satış, ustaları; İbrahim İzgi, Ahmet İzgi, Taşoluk'lu Ahmet Kan, Erol Akbudak, Ali Akbudak, Yüksel Akbudak, Derviş Karaca, Ersoy Kocabozdoğan, Ahmet Taş (Dembo Ahmet) olarak sayabiliriz.
Tüm bunlardan gayri, meslekle ilgisi olmayan ancak tarih içinde Göksun'lulara hazır ürün satışı yapan esnaflarımız da vardı elbet.
Bunlardan rahmetli Gocâhmet (Güvenç) en eskileri sayılır. Önemli eşraflarımızdan Salih ve Ahmet Güvenç'in babaları olan Gocâhmet; rahmetli Emin ve Ahmet'in, Mehmet ve Kürşat Güvenç'in dedeleridir.
Rahmetli Hıdır Köroğlu ve oğlu İsmail Köroğlu, Ferit Sürücü, Ortatepe'lı rahmetli Ahmet Yıldır (Gambur Ahmet), Bahattin Akgül, Bayram Poyraz (Hal-Hal Bayram), Zekeriya Satıcı ve Şaban Kenger'ler direk satışa yönelik esnaflarımızdır.
Göksun insanının en temel ihtiyacı olan giyinme ihtiyacını emek ve alın teri dökerek karşılayan bu güzel insanlarımızdan, andıklarımızın göçenlerine rahmet, kalanlarına da sağlıklı ömürler dileriz.
Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,
Henüz yayımlanmamış,
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.