Vaktinde, ülkenin birinde bir Kral yaşarmış... Kral, eğlenceye ve "dünyevi" işlere düşkünlüğü ile nam salmış. Ülkesinin sınırlarını genişletmek şöyle dursun, ekonomiyi güçlendirmek için bile politikalar geliştirmezmiş.
Halk ağır vergiler altında inim inim inlerken, O; eğlence uğruna hazineyi boşaltmakla meşgulmüş.
Vur patlasın çal oynasın...
***
Mütemadiyen eğlence geceleri tertipler, halkının vergilerinden toplanan paraları hovardaca harcarmış. Derken, "hazıra dağ dayanmaz" kabilinden paralar suyunu çekmeye başlamış. Ekonomi bakanı bir gün çıkmış huzura "Hazretleri, para bitiyor!" demiş.
Eğlenceden vazgeçmeye niyetli görünmeyen kral "vergileri artırın!" buyurmuş. Derhal vergiler iki katına çıkarılmış. (Tabi halktan "çıt" yok!)
Eğlence tam gaz...
Kral’ın görkemli eğlencelerine yine para dayanmamış ve tekrar vergilerin artırılması yoluna gidilmiş. Ama halktan yine bir itiraz yok!
***
Bu durum defalarca tekrarlanmış ve vergilerin her seferinde katlanarak artmasına rağmen halktan en küçük bir itiraz gelmemiş. Kral halktan para toplamak için yeni çareler aramaya başlarken bir taraftan da halkının bu umursamaz tavrını düşünmeye başlamış.
İğneden ipliğe vergilendirecek bir şey kalmadığı için başka gelir kapıları uygulamaya konmuş.
Ülkenin dört bir tarafına köprüler inşa edilmiş ve geçişlerden paralar toplanmaya başlanmış. (Halktan yine "çıt" yok!)
***
Kral bile yaptıklarından rahatsız olup kendini muhasebeye çekme gereği duyarken, halkın umursamaz ve “kuzu kuzu” tavrı karşısında çıldırıyormuş. Öfkeden deliye dönen Kral madem öyle, “bir de dövün” diyerek, köprüden geçenlerden hem para alınmasını hem dayak atılmasını emretmiş.
Her gün köprüye bir dünya geçiş parası veren halk günde en az iki kez de bir güzel sopa yiyormuş. Ama yine itiraz yok!...
Bir gün, beş gün; bir ay, iki ay derken bir gün halktan bir kaç kişinin huzura çıkmak istediği bilgisi gelmiş. Sevinmiş Kral... “Tamam…” demiş. "Nihayet yaptığım zulme ve keyfiliğe dayanamayan birileri çıktı halkımın içinden" diye halkı adına(!!) sevinmiş. Ve “çağırın gelsinler” demiş.
Ama gel gör ki “gerçek” hiçte öyle değilmiş.
***
“Yetti artık!...” demelerini bekleyen Kral huzura çıkan temsilcilere ümitle sormuş; "Söyleyin bakalım ne istiyorsunuz?"
Cevap vermişler: "Kral hazretleri; köprü başlarına bizlere dayak attırmak için koyduğunuz adamların sayısını artırmanızı istirham ediyoruz. Dayak yeme sırasında uzun kuyruklar oluşuyor, işlerimize geç kalıyoruz efendim."
(.....)
***
Bu yazıyı yıllar önce bir gazetede okumuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla nakletmeye çalıştım. Böylesi krallar kaldı mı bilinmez, ama hikayede geçen halka büyük benzerlik gösteren halkı aramak için sanırım çok uzağa gitmeye gerek yok.
İster misiniz gelecekte(!!) bir gün inşaatı bitip hizmete girecek olan köprülü kavşağımız paralı olsun!!
Olmaz demeyin...
Çok yakın bir geçmişte kaleye top isteyen neslin çocuklarıyız biz!!
Sevgiyle kalın.