Nedensiz bir yakınlık hissettiren çehre
Riyasız samimi bir tebessüm
Mütevazı bir ömür
Tertemiz bir Türkçe
İnsana huzur veren bir ses
Saygın bir duruş
“Prof. Dr. İlhan TEKELİ”
İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu Tekeli, Yüksek lisansını ODTÜ’de Şehir ve Bölge Planlamacılığı ve Pennsylvania Üniversitesi’nde Bölge Bilimi üzerine yaptı. Doktorasını İTÜ’de Şehir Planlama alanında tamamladı.
Yurtdışındaki çeşitli üniversitelerde konuk profesör olarak ders veren Tekeli, birçok belediye ve kuruluşta danışma kurulu üyeliği yaptı.
Yayınladığı kitaplara baktığımızda ekonomiden tarihe, kentten üniversiteye, felsefeden modernleşmeye, mimariden sivil toplum örgütleri veya sola kadar geniş bir yelpaze görürüz.
Prof. Dr. Burhan Şenatalar’ın söylemiyle:
“İlhan Tekeli Hoca her şeyi bilir, onun neredeyse ele alıp da araştırmadığı konu yoktur.”
1964'ten bu yana Mühendislik, Toplum Kalkınması, Ülke Planlaması, Bölge Planlaması, Şehir Plancılığı, Yerel Yönetimler, Tarih, Sosyoloji, Politika, Bilim Felsefesi ve daha birçok konuda üretmiş ve üretmeye de devam ediyor.
Tarih Bilinci ve Gençlik, Birlikte Yazılan ve Öğrenilen Tarihe Doğru, Cumhuriyetin Harcı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitin ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, 2. Dünya Savaşı Türkiyesi, Tarih Yazımı Üzerine Düşünmek isimli eserleriyle tarih alanına;
Türkiye’nin Kent Planlama ve Kent Araştırmaları Tarihi Yazıları, Mekansal ve Toplumsal Olanın Bilgibilimi, Tasarım Mimarlık ve Mimarlar, Modernite Aşılırken Kent Planlaması, Cumhuriyetin Belediyecilik Öyküsü, Mimar Kemalettin’in Yazdıkları, Yerleşme Birimleri Çalışmaları için Öngörüler gibi eserleriyle yerel yönetimlerin teorisi ve tarihi, kentleşme ve kentsel politika, ekonomi politikası, Türkiye'nin ekonomi tarihi, kent ve toplum tarihi alanlarına;
Türkiye için Eğitim Yazıları, Eğitim Üzerine Düşünmek, , Üniversitede İdeoloji ile Yaşamak, gibi çalışmalarıyla eğitim alanında önemli katkılar sunmuştur.
Tarih Vakfı'nın kurucusu ve başkanı olmasının yanı sıra, Word Academy for Local Government and Democracy (Yerel Yönetim ve Demokrasi için Dünya Akademisi)'de İcra Heyeti'nin kurucusu ve üyesi olmuştur.
Sevgili İlhan hocamın çalışkanlığının, verimliliğinin ve bilgeliğinin sırrı nedir, bu enerjiyi ve zamanı nasıl buluyor bilmiyorum ama bildiğim değerli hocamın yazdıklarını biz okumaya dahi yetişemiyoruz.
Sevgili İlhan hocamın çalışkanlığının, verimliliğinin ve bilgeliğinin sırrı nedir, bu enerjiyi ve zamanı nasıl buluyor bilmiyorum ama bildiğim değerli hocamın yazdıklarını biz okumaya dahi yetişemiyoruz.
Tekeli hocamı ilk kez Sakarya Üniversitesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı’nın organize ettiği 3. Uluslar arası Tarih Eğitimi Sempozyumu’nda dinleme imkânı buldum. Hocamı ilk gördüğümde sadece samimi ve sıcak tebessümü ile ne kadar mütevazı ve cana yakın, nevi şahsına münhasır biri olduğunu idrak ettim.
Konuşmasını yaparken ki sohbet kıvamında olan ses tonu insana derin bir huzur veriyor. Kısa süreli bir sessizliğin ardından tane tane yineliyor cümlelerini. Titizlikle serpiştiriyor sözcüklerini cümlelerin arasına. Zarif bir nezaket ile yerleştiriyor eleştirilerini paragraflarının hücrelerine. Saatlerce konuşsa da yormuyor zihni anlatımı. Kış mevsiminde gecenin sessizliğinde şöminenin yanında elinizde kahvenizi yudumlarken yanan odunların çıtırtısının verdiği bir huzurla dinliyorsunuz.
3 gün süren sempozyum süresince yılların verdiği yorgunluğa rağmen bütün oturumları dinleme nezaketi/sabrı ve arzusu göstermesi ayrı bir şaşırtıyor insanı. Oturum aralarında yaptığımız samimi sohbet ile hocamızı daha yakından tanıma şerefine nail oluyoruz. Bilime ilme kendini adamış bir akademisyenin yanında sanki yıllardır tanıdığınız sevdiğiniz bir yakınızla konuşuyormuş izlemine kapılıyorsunuz hocanın samimi içten tavırlarıyla.
Hacettepe Üniversitesi’nde “Küreselleşmenin Tarihyazımına Etkisi” temasıyla gerçekleştirilen 3. Tarihyazımı Çalıştayı’nda ideolojiden uzak, barışçıl ve bütüncül bir perspektifle dünya halk/toplulukların aktör olarak kendine yer bulacağı kapsayıcı bir dünya tarihinin yazılabilmesine yönelik görüşleriyle zihin açıcı öneriler getirmiştir.
Ülkemizde özellikle kurucusu olduğu Tarih Vakfı’nın katkılarıyla son 25 yıldır çeviri ağırlıklı süregelen tarihyazımı literatürünün yaygınlaşması ve yaklaşımların çeşitlenmesi Türk tarihçiliğinin gelişiminde önemli katkılar sunmuştur.
Olayları ele alışı, geniş perspektifle yaptığı analizler sadece küresel konularla sınırlı kalmamış ülke gündemini meşgul eden önem arz eden konularda da bütüncül, kapsayıcı ve itidalli analizlerde bulunmuştur.
Milliyette kendisi ile gerçekleştirilen bir söyleşide:
“ Kürt milliyetçiliği aslında Türk milliyetçiliğinin bir taklidi. Eğer iki milliyetçiliği de anlamsız kılacak üst bir çerçeve çizersen bütünlüğü asıl o zaman sağlarsın. Laiklik-İslamcılık çatışmasını da aynı şekilde anlamsız kılabilirsin. İnsan haklarına dayalı bir üst çerçeve çizersen sorun zaten biter.
Çünkü ister milliyet ister din konusunda olsun, bu çatışmalar varlıklarını nasıl sürdürüyorlar? Her biri içine kapanarak ve diğerini ötekileştirerek. Peki bunlardan birinin ötekine hakim olması gibi bir çözüm mümkün mü? Hayır, birisinin ötekini tamamen ortadan kaldırması mümkün değil. O zaman demek ki bu ikisinin varlığına dayanan üst bir çerçeve kurmak gerekiyor.”(Milliyet)
Sözleri ile üst bir çerçeve çizerek “bireyi” ötekileştirici bir bakış ile dinleri ve kimlikleri ile değil “insan” temelinde değerlendirmenin önemine işaret etmiştir.
Özellikle tarih derslerinin ayrımcılıktan, yabancı düşmanlığından, galip/mağlup ilişkilerinden, mağduriyetten, benmerkezcilikten ve savaş meydanı anlatılarından uzaklaştırılmasına yönelik fikirlerini her fırsatta vurgulamıştır.
Öğrenciye tartışmasız “doğru”yu söyleyecek ve onu ezberlemesini bekleyecek bir eğitim sisteminin zararlı olduğunu, bu sistemin öğrencinin fikirlerini ötelediğini ve katılımı engellediğini belirterek eğitim sistemine değerli eleştiriler getirmiştir.
Bir yazımda:
“Geleceğe dair herhangi bir gayesi, atılımı olmayanların; geçmişe olağandan daha sıkı sarılıyor. Kendisi ile alakası olmayan yüzlerce, binlerce yıl öncesi "atalarının" başarısı ile övünme ayinleriyle kendisini tatmin ediyor. Yeni neslin, atalarının geçmişiyle övündüğü bir toplumda değil de atalarının yeni nesille övündüğü bir toplumda yaşamayı yeğlerdim. Üretmeden övünme hastalığına tutulmuş canlılarla dolu bir toplum, insanlığın evrensel hafızasına yük olmaktan başka bir işe yaramıyor.” şeklinde bir beyanım olmuştu.
Tekeli hocamın:
“İlkeler”, toplumun gelişim ve yönelim çizgisini kabaca çizer. Ama, 10-20 seneliğine çizer. İlânihaye çizemez, hiçbir ilke ömür boyu dondurulamaz.
Geleceğin projesinde ortaklık kuramayanlar, tarihin yorumundan kendilerine kimlik üretmeye çalışıyor... (Prof. Dr. İlhan Tekeli İle Söyleşi/ academia. edu.) sözlerini okuyunca hocamla aynı düşünce paralelinde olmanın mutluluğunu tattım.
Bu ülkenin küresel bir perspektife sahip, reformist, entelektüel akademisyenlere çok ihtiyacı var. Besim F. Dellaloğlu’nun da dediği gibi aydınlar da “ideoloji” entelektüellerde “hakikat” duygusu ağır basar. Bu sebeple Tekeli hocam bu ülkenin kıymetli bir entelektüelidir.
Malum Prof. Dr. İlhan Tekeli onlarca kitabı ve yüzlerce makalesiyle bir köşeye sığmayacak büyüklükte bir değerdir. Bu sebeple yazıma çok uzatmadan değerli hocamın çok sevdiğim bir sözü ile son veriyorum.
“Sadece kentler değil insanlar da dönüşmeli…”