Geçen haftasonu Sayın Dr. Gökhan Gökşen ve ekibi yine işbaşındaydı. Kahramanmaraş basını yerli ve yabancı savunma bakanlarına odaklanmışken onlar, her zamanki sorumluluk ve heyecanla “İstiklal’in Adı 12 Şubat Çalıştayı 2013”ü gerçekleştiriyorlardı.
Hadi “bütünü” demeyelim..
Katılanlara haksızlık etmeyelim ama, şu “Alaman” askerleri ilimizde konuşlu olmasa basınımızın ilgisi “aynı”mı olurdu acaba?!
Diğer yandan, basından bazı kişilerin “haber edilmedi” serzenişlerini de Gökhan Bey’e iletmiş olalım!
***
Çalıştayın konusu, isminden de anlaşılacağı üzere elbette 12 Şubat Kurtuluş Bayramı’ydı. Her yıl biraz daha özünden uzaklaşan kutlamaların “özüne” döndürülmesi, daha “katılımlı” olması ve “ulusal basında daha fazla yer alması”ydı.
Ve bütün bunların gerçekleşmesi için nelerin yapılabileceği…
Çok kıymetli akademisyenler, edebiyatçılar, yazarlar, gazeteciler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, öğrenciler (içlerinde Kahramanmaraşlı olmayanlarda dahil), gaziler, abdallar ve muhtarlar olmak üzere çok geniş bir yelpazede katılım söz konusuydu.
***
Çalıştay sonucunda görüşler harmanlandı, bir birinden ilginç fikirler ortaya çıktı.
Örneğin; Aksu’dan başlayıp, Kale’ye kadar sürecek, İstanbuldaki “Kıtalararası Avrasya Maratonu”n bir benzeri, ulusal ya da uluslararası “Kurtuluş Koşusu” fikri…
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitaplarındaki Kahramanmaraş’ın kurtuluşunu yanlış anlatan metinlerin ivedilikle düzeltilmesi…
Sütçü İmam ve Abdal Halil Ağa gibi, diğer Milli Mücadele Kahramanları’nın da yeteri kadar öne çıkarılıp tanıtılması…
Kurtuluş törenlerinin “ana unsur”u olan çetelerin ve kıyafetlerinin belli bir standarda oturtulması…
Ve not almadığım ve burada uzun uzun sayamayacağım birçok orijinal fikir… (Onlar da zaten çalıştayın sonuçları paylaşıldığında görülecektir.)
***
Tabi katılmadığım bir fikir vardı ki, onu söylemeden geçemeyeceğim: Israrla, “eskiden olduğu gibi yeniden silah atılmasının serbest bırakılması” ve “barut kokusunun kurtuluş ruhunun bir parçası” olduğu!!
Sadece “barut atma”ya eyvallah..
Ama bunun kontrolünün sağlanmasının o kadar kolay olduğunu düşünmüyorum. Kahramanmaraş’ın hızla büyüdüğünü ve önüne gelenin çete kıyafeti giyerek sokağa çıktığını göz önüne alırsak??..
Kaldı ki biz, çok da sevinmesini becerebilen bir toplum değiliz.
***
Devam edelim:
Dikkat çeken iki iddia vardı!
İlki; Vali Yardımcısı Erkan Bulgan’ın “kurtuluş etkinliklerinin gelecek yıllarda belki yapılmayabileceği”ni söylediği iddiası; diğeri ise, iki yıldır kurtuluş etkinliklerine geniş yer veren Kanaltürk Televizyonu’nun, “sahiplerinin küstürüldüğü için bu yıl kutlamalara hiç yer vermediği” iddiası…
Takdir siz değerli okurların.
Kim, neden-nasıl küstürdü orasını boş verin!
***
Belediyenin etkinliklerdeki sırtladığı yükü ve tek başına aldığı sorumluluğu (her ne kadar noksanlıklar olsa da) kimse “inkar” edemez.
Edenin gözüne-dizine durur!
Çalıştayda, bazı milli mücadele derneği temsilcileri, “belediyenin gerek misafir grupların; gerekse bizim çete gruplarının ve milli mücadele derneklerinin yemek ve barınma sorunlarını çözmediği” yönünde iddialarını dile getirdiler.
“Başka vilayetlere gittiğimizde daha çok itibar görüyoruz” diyenler vardı.
Bu yüzden bu sene etkinlikleri katılmayanlar olmuş!
Bu doğru olabilir. Ancak her şeyi belediyeden beklemenin doğru olmadığı da bir gerçek!
Esnaf odalarımız, ticaret ve sanayi odamız bu konuda üzerine düşeni tam anlamıyla yapıyorlar mu acaba?
***
Daha önce basında da yer almıştı.
Çalıştaya katılan Kahramanmaraş Kuvayi Milliye Mücahitler Derneği Başkanı Raşit Köklü dertli mi dertli! “Bu sene tepki olarak etkinliklere katılmadık” diyor.
Haklı!!.
80 yaşına merdiven dayamış, üstelik bir milli mücadele derneğinin başkanının, üstelik “aksesuar” olarak kullandığı 100 yıllık silahını elinden alırsanız elbette katılmaz. Tamam silah sıkılmasın..
Eyvallah!
Ama bu kadarı da fazla!
İşgüzarlık!
Silahsız, kamasız, çarıksız çete mi olur Allah aşkına?
Gerçi; bıyıkları yeni terlemiş Sütçü İmam, sakalsız Rıdvan Hoca, bıyıksız Aslan Bey, bıyıksız Abdal Halil Ağa, bıyıksız Agop Hırlakyan olursa…
Blue Jeanlı çete de olur!
Top sakallı çete de olur!
Kundurasının topuğuna basan çete de olur!
***
Şu silah mevzuuna dönersek;
77 yaşındaki Raşit Amca derki: “Silah bana dedemden kalmıştı ve en az 100 yıllıktı. Üstelik çalışmıyordu bile. 5 Yıl önce polis silahıma el koydu. Mahkemeye çıktım, yargılandım. Çok ağırıma gitti. Silah 5 yıldır emniyette ve vermiyorlar. Verirlerse zaten hemen müzeye bağışlayacağım. Yeter ki versinler.”
Ne dersiniz?
Antika silahın 5 yıldır “tutsak” kaldığı yetmez mi? Hadi sayın yetkililer bu ayıba bir son verin artık.
Sevgiyle kalın.