Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa tarafından fethi müjdelenen, medeniyetlere başkentlik yapmış, Orta Çağ'ın en güçlü kara ve deniz kalelerine ve ordularına sahip olan İstanbul, Fatih Sultan Mehmet'in kuşatma teknikleri, ateşli silahları, düzenli askeri gücü ve İstanbul’u fethetme azmi karşısında yenik düşmüş ve Müslüman Türkler tarafından Fethedilmiştir. Çağ kapatıp çağ açan bu kutlu günün 570’inci yıldönümünü birkaç gün sonra kutlayacağız.
Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in "İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, Onu fetheden asker ne güzel askerdir." şeklindeki sözleri sonucunda Müslüman devletlerin bu övgüye mazhar olmak için defalarca İstanbul'u kuşattığını biliyoruz.
Fetih; ‘6 Nisan 1453’de başlayıp 29 Mayıs 1453’de sona eren 53 günlük kuşatmanın ardından Osmanlı Devleti padişahı II. Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusunun Bizans İmparatorluğu'nun başkenti olan İstanbul'u ele geçirmesi ile Biz Müslüman Türk Milletine nasip olmuştur.’
29 Mayıs 1453 Salı günü öğle vakti Fatih Sultan Mehmet atının üzerinde bütün devlet erkanı ve vezirleri peşinde atlarıyla şehre girdi. Fatih Sultan Mehmet, Aya Sofya Kilisesi'nin etrafını dolaştı ve böyle eşsiz bir şehri kendisine bağışladığı için Allah'a şükretti.
Konstantinopolis'in fethi ile 1058 yıllık Bizans İmparatorluğu sona erdi, Orta Çağ kapandı ve Yeni Çağ başladı. Konstantinopolis ismi ‘İstanbul’ olarak değiştirilmiş ve İstanbul, Osmanlı Devleti'nin yeni başkenti olmuştur.
İstanbul fatihi Sultan II. Mehmed, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i ele geçirdikten hemen sonra Memlûk sultanı Aynal’a, Mekke şerifine ve Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah’a mektuplar göndererek fethi müjdelemiştir. İstanbul’un Fethi, Türk-İslam âleminde çok büyük bir sevinçle karşılanmıştır.
Hıristiyan âleminde ise 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesi Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmesi ve dünyanın sonu gibi büyük felaketlerden birisi olarak algılanmış, ağıtlar yakılıp, feryatlar edilmiştir. En büyük Hristiyan mabetlerinden Ayasofya’nın camiye çevrilmesini ise hiçbir zaman hazmedememişlerdir.
Fetih Çocuklarımıza ve Gençlerimize Her Yönüyle Anlatılmalıdır.
İçerisinde eşsiz zaferler ve yenilgiler bulunan Tarihimiz çocuklarımıza ve gençlerimize dosdoğru bir biçimde anlatılmalıdır. Yalan ve yanlışa düşmeden, gündelik siyasi kaygılardan uzak durarak çocuklarımıza gerçek tarihimizi mutlaka öğretmeliyiz. Zaferlerin sevinç ve mutluluğunu, yenilgilerin ise hüzün ve ıstırabını hissetmelerini sağlamalıyız.
Çocuklarımıza ve gençlerimize Tarihlerini öğretirken aşırılıklardan kaçınmalı tarih boyunca mücadele ettiğimiz milletler karşısında eziklik ne de anlamsız bir aşağılama hissi verilmemelidir. Dünü iyi anlamaları, geleceği iyi planlamaları, muhtemel dostları ve düşmanları tanımaları sağlanmalıdır. Gençlerimize çalışma azmi ile birlikte halkına hak ve adaletle davranma, adam kayırmama, israf etmeme, kul hakkı yememe, adam kayırmama, devlet malını zimmetine geçirmeme, fakir – fukaranın hakkını yememe, fakir fukarayı köle gibi görmeme gibi değerleri de mutlaka öğretmeliyiz.
Gençlerimize Cihan Padişahlarımızı, Anadolu Fatihi Alparslan’ı, İstanbul Fatih’i Fatih Sultan Mehmed’i, Haremeyni -Şerîfeyn olarak adlandırılan Yavuz Sultan Selim’i, Belgrad Fatihi Kanuni Sultan Süleyman’ı, Son Türk Devletinin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlatmalıyız.
Mercidâbık Zaferi sonrasındaki Cuma günü, Haleb Ulu Câmii’nde Cuma namazında, son Abbâsî Halîfesi’nin yanında, hutbeyi dinlerken, hatîbin kendisini: ‘Hâkimü’l-Haremeyni’ş-Şerîfeyn!’diye takdîm etmesi üzerine; oturduğu yerden kalkarak: ‘Hayır! Hayır! Biz, o mübârek beldelerin ancak hizmetçisi olabiliriz. Bu abd-i fakîr, olsa olsa Hâdımü’l- Haremeyn’ş-Şerîfeyn olur’ dediğini gençlerimize iyi öğretmeliyiz. Bu ve tarihimizi süsleyen binlerce vakayı gençlerimize öğretmekle yetinmemeli, yaşam şekline dnüştürmelerini sağlamalıyız. ‘Gerçek fetih işte o gün gerçekleşecektir.’ İşimiz gerçekten zor. Allah Yar ve Yardımcımız olsun.