RTÜK tarafından çocukların LGBT ve eşcinsellikten korunması için İstanbul Saraçhane’de 18 Eylül tarihinde topluca ailelerle beraber bir birliktelik ve yürüyüş organizesinin yapılacağı duyurulmuştur. Sözkonusu bu kutsal etkinliğe bütün STK ve aileler davet edilmektedir.
Öncelikle böyle bir etkinliği planlayan RTÜK’e teşekkür ederiz. Kamu aracılığıyla böyle bir etkinliğe önderlik etmek elbette devletimizin görevidir.
25 Temmuz 2018 tarihli “Önce Eğitimde Aile Seferberliği-Mutlu Aile” yazımızla,
10 Ekim 2019 tarihli “İstanbul Sözleşmesi Aileyi Yıkıyor mu? Yazımızla,
24 Nisan 2020 tarihli “Toplumsal Cinsiyetimiz Nereye Gidiyor” yazımızla,
04 Ağustos 2020 tarihli “Ucube İstanbul Sözleşmesi” yazımızla,
Kanayan yaraya dikkat çekmiştik.
Çok şükür bir çok kesimden de tepki koyulması neticesinde İstanbul sözleşmesi fesh edildi. Ancak içimize sızdırılan küresel güçlerin etkisiyle çocuklarımız ve gençler ; moda, deizm, uyuşturucu, sosyal medya gibi girdaplarla etkilenmektedir. Gençler ve çocuklar eşcinselliğe özgürlük kavramlarıyla alıştırılmaktadır. Dünya nüfusunu azaltmayı planlayan şer güçler bu planı uygulamaktadırlar.
Milli kültürsüz ve dinsiz bir nesil yetiştiriliyor. Bu plana karşı koymak her Müslümanın görevidir. Ateş düştüğü yeri yakmıyor, her tarafı sarıyor. Başta Diyanet Başkanlığı olmak üzere gençlerin ve nesilin kurtuluşu için daha çok şeyler yapmalıdır. Nasıl ki 15 Temmuz da selalar verildiyse LGBT için de Diyanet bir şeyler yapmalı. Milli etkinlikler, konferanslar, aileler ve çocuklarımız için bir şeyler yapmalıyız.
Cemaatler, vakıflar, dernekler daha fazla performans sergileyerek şer güçleriyle mücadele etmeli. Kızların göbeğini açması, yırtık pantolon giymeleri, erkeklerin küpe takması, erkeklerin kızlara benzemesi, kızların erkekliğe özenmesi gibi absürt olaylarla karşı karşıyayız.
Gençlerimizin önüne satın alınmış sanatçı modelleri konulmakta, tarihimize küfür ettirilmekte, geçmiş ile gelecek arasına uçurumlar açılmakta, aileler ise her şeyi eğitimden beklemekte, dünyanın rehavetine kapılarak; evi olan bir ev daha almakta, arabası olan daha lüks araç alma peşinde iken çocuklarımız elimizden kaymaktadır.
Diğer taraftan sözde bir parti tarafından çocuklarımız dağlara kaçırılıp terörist yapılmaktadır. Hala Diyarbakır’da annelerin ağıtı devam etmektedir. Bu ateş söndürülmeli, dert edinmeliyiz, evlerimizde rahat rahat uyumayı bırakmalıyız. Toplumumuzun bir çok derdi varken duyarsız kalmak yada sıkışınca yurt dışına kaçmak bize uymaz.
Daha geç olmadan topluca harekete geçmeli; dininize, milli kültürümüze, geçmişimize ve geleceğimize sahip çıkmalıyız.
Umut ederiz 18 Eylül deki yürüyüş, ümmetin uyanış yürüyüşü olur. Bu kutsal yürüyüşe destek veriyor ve katılanları kutluyoruz.