“Yandaş” ifadesine çok bozulurdum. Ancak sanal dünya olan internet kavramının toplumda kabul görmesi ile “sır perdelerinin” birer birer aralanmaya çalışıldığı bir Türkiye profili ile karşı karşıyayız.
Geçmişte yaşanan onca acı veren olayların bizzat “devlet (!)” adına yapıldığı iddiası ve ülkemizin milli kaynaklarının yıllarca heba edilmesi.
İktidardan nemalanmak adına, doğruları değil de iktidarın yalakalığını, borazanlığını yapan, patronunun işlerini takip ederek vicdanını cebine tercih eden adına aydın dediğimiz onlarca satılık kalemler..
Ve zoraki askerimizi kışlasından çıkartma gayreti içine girerek “darbe çığırtkanlığı” yapan sözde demokrat olan sahte demokrasi havarisi yazarlar!...
Devletin terörle mücadelesinde, devlete yardım ediyoruz, devletin yayındayız diyerek, çeşitli alanlarda faaliyet gösterip terör taşaronları olarak karşımıza çıkan dernekler, odalar, sendikalar v.s…
Halkın oylarıyla iktidara gelmek arzusu içinde olmayan ama darbe ile bu milleti yönetmeye talip olan kompleksli ve kendini seçilmiş insanlar olarak gören, iktidara uzanan yolda her şeyi mübah görerek bukelemun gibi renkten renge giren zavallılar!...
Ve onlarca ses kasedi, görüntü, belgeler ve bilgiler ile kamuoyunda, kamuoyu vicdanında onulmaz yaralar açan ETÖ davası!...
Ve bu davada suçlanan isimler. Ve bu isimlerin geçmişte devletimiz içinde yaptığı görevler!..
Global ekonomik krizde bunca sorunların üzerine abanınca çok farklı bir Türkiye fotoğrafı ile karşı karşıyayız.
Ve bu fotoğrafta hiçbir silüette net gözükmüyor.
Kim kimin yanında?
Kim kimi neden destekliyor?
Kim kime hangi sebepten dolayı destek veriyor?
Kimin eli kimin cebinde?
Yukarıdaki Türkiye fotoğrafına baktığımızda binlerce soru çıkıyor karşımıza.
Ama bu sorulara sağlıklı bir cevap verebilmek ya da bulabilmek bu günkü sistem içinde mümkün gözükmüyor.
Yargı da sorun var deniliyor.
Siyasette sorun var deniliyor.
Yönetimde sorun var deniliyor.
Yani kısaca her alanda da sorunların olduğu yazılıp çiziliyor.
Peki bunca sorunların çözümü için ne gerekli?
Bana göre tek kelime “DEMOKRASİ”
Yerel seçimlerden sonra Türkiye’de yeni bir SİVİL ANAYASA yapılmalıdır.
Vehimlere kapılmadan, bireylerin özgüvenlerine duyarlı, insanları ayırmayan, düşünceden dolayı yargı yolunun kapandığı, bireysel hak ve özgürlüklerin kanun gücü ile garanti altına alındığı bir ANAYASA.
Şu anda ülkemizde “kamplaşma” özlemi içinde olan taraflar var. Onlar hep bundan beslendi.
Türkiye’de düşüncelerinden dolayı insanların birbirlerine düşman edilmesi ve sonrasında ise iç çatışma özlemi içinde olanlar ve bunun senaryosunu yazan insanlar var.
Bu insanların bu milletin geleceği üzerinde uygulamaya çalıştığı senaryolara elimizin tersiyle itebilmemizin tek yolu DEMOKRASİ’dir.
Hepimiz şartlar ne olursa olsun, ülkemizde yeni bir sivil anayasa ve Demokrasinin gelişmesi için çaba harcamamız gerektiğini düşünüyorum.
Yoksa 25 yıldır terör belasına harcadığımız kaynaklarımız bundan sonra da yine harcanacaktır. Ve bundan kimlerin nemalandığı da ortaya çıktı.
Ülkemizde, ülkemizin geleceğinin sağlıklı bir şekilde inşası için tek çıkar yolun DEMOKRASİ olduğunu tekrar tekrar ifade etmek istiyorum.
YANDAŞ MEDYA bu ifade tesadüfen oluşan bir şey değildir. Ülkemizde demkorasi yanlısı ve demokrasi karşıtı olan düşünceler ve gruplar vardır.
Halkın iradesiyle iktidar umudu kalmayan partiler ve darbelerden medet uman ve yeni rant kapıları oluşturma arzusu içinde olanlar, emek vermeden, çalışmadan servet edinmek isteyen insanlar ve hastalıklı ruhlar ülkemize demokrasinin gelmesini istemiyorlar.
Bu gün yargıda devam eden birçok davanın sulandırılması gayreti de bundan kaynaklanıyor.
İşte demokrasiye kurşun sıkan insanların ortak derdi; DARBE ÖZLEMİ.
Bunun acılarını iyi bilen milletimiz bundan sonra DARBE ÖZLEMCİLERİNE bu fırsatı vermeyecek gibi gözüküyor.
Huzur için, barış için, demokrasi için gün birlik ve beraberlik günüdür. Faturası DAVOS’ta ödenen yada faturası DAVOS’ta kesilen tarafta olmak istemiyoruz.
Bizler bir fatura kesilen ya da fatura kesen bir millet olarak değil, özgür, barış arzulayan, her şeyin hakça paylaşıldığı bir dünya ve düzen istiyoruz.
“Düzenin değiştiği ama düzülenin hep aynı kaldığı!” bir sistemi artık kaldıramıyoruz. Tahammül edemiyoruz.
29 Mart yerel seçimlerinden sonra başta Hükümet yeni anayasa çalışmaları için start vermelidir. Yeni bir seçim yasayı, yeni bir anayasa ve adam gibi DEMOKRASİ için haydi sandığa.
Oy verme bir demokrasi geleneğidir.
Ülkemizde demokrasiye sahip çıkmak istiyorsak, vatandaşlık görevimizi yapmalıyız.
En kötü tercih hiç tercih yapmamaktan çok daha iyidir!...
Ülkemizde artık, darbe, mafya, derin ilişkiler ve demokrasi dışı eğilimler istemiyoruz ve özlemde duymuyoruz.
Vesselam, iyi günler ufukta gözükmeye başladı.
Ben öyle düşünüyorum.
Sahi siz sevgili okurlar;
Yazdıklarıma katılıyormusunuz?