MÂMUD EMMİNİN MUHÂNETLE İMTİHANI

.

Her bahar geldiğinde bir sıkıntı basar Mâmud Emmi'ye; Yazıdaki on onbeş dönümlük yer değil, tâ Ardıç Depesi'nde ki sekiz on evlek yerdi onu sıkıntıya sokan. Uzak mı uzak, hem ekse bir türlü ekmese bir başka türlü dert . Baba yâdigârı yer işte "adam olup da sahip çıkamadı" denmek de ayrıca bir başka dert...

Yine öyle bir bahar. Yaşlanan öküzlerle yazıda ki işlerini bitirince, ertesi sabah gün ışımadan Ardıç Depesine doğru cızırtılı cızırtılı kağnı sesiyle yola koyuldu Mâmud Emmi.

Vardığın da, bir iki soluklandıktan sonra, hızla elini  tütün tabakasına attı, akşamdan hazırladığı tabakada ki cuvârasını, ağzının kenarına tutuşturup seromonik şekilde bir çaktı ki çakmağını. Dulukları bir birine değercesine bir çekti, bi daha çekti cuvârasından ve bismillahla sürüme başladı.

Öküzlere "hô ökş ökş" diyerek, hâ şura senin, hâ bura benim derken, bir evleklik yer kaldığında; yaşlılık ve yorgunluktan öküzün biri çöküverdi. Ne kadar uğraşsa da tövbe billah yerinden kaldıramadı Goca Öküzü. Başına su dökmeler, kulağının ucundan kan aksın diye kesmeler fayda vermedi bir türlü. " ızcık bekliyek bâam" diyerek bir cuvâra daha yaktı.

Öküz birden ayaklansada , bu defa yürüyüşü fel felli sallantılılıydı. "anlaşılan bundan bo'unluk hayır yok " diyerek bir ardıca sırtını dayadı Mâmud Emmi. Niyeti öküzü biraz dinlendirdikten sonra ağır ağır geri dönmek, sürülmeyen evlekte gözü kalmamıştı artık.

O ne! Birden, bir boz ayı peydahlanmaz mı? Boz ayı sağına soluna kalın boynunu çevirerek yer aradı ve Mâmud Emminin, karşısında ki ardıca oda  sırtını dayadı. Mâmud Emmi korku bir yana telaşla onu izlerken; "bu obalının hep şekâyet ettiği, balını çalan, almasını bostanını batıran boz ayı deel mi ? " dedi kendi kendine..."teeh şuna da bak! soykânın boynuna dolanık gırmızı çaput da, boyun bâğımı duruyo, buda neyin nesiyse ?" diye söylendi.

Karşılıklı bakışlar da düşmanlık olmadığı anlaşılınca, Mâmut Emmi azzık çıkınından bir çökelek dürümü attı boz ayının önüne, bir çırpıda tüketince, boz ayıya bir daha attı. Sonra aklına " boynu da gâlınımış, boyu bosu da öküz ğadar, öküzün yerine goşulur m'ola ?"  diye düşünürken, boz ayı anlamış gibi aheste aheste gidip  boyunduruğa geçiriverdi boynunu. Mâmud Emmi tümden şaşkın, korkusu olsa da gâyri ona çifti sürmek kalmıştı.

"Bunda da var bir hayır" diyerek aldı mesesi eline "hô ökş !" deyip de " hô ayı !" deyince; ayı, ayı denilmekten hoşlanmadı ki, homurdanarak hemen yere çöktü. "tamam tamam o melun adı gâlan demem  " deyince; ayı tekrar boyunduruğa geçti.

Mâmud Emmi ayıya ne diyeceğini kafasında yorarken " tamam buldum buldum !" der. " efendi diyeceğim bu soykâya, hem boynunda gırmızı boyun bağı da var yâ ! belkim de ayı, "efendi" desinler deyu gendi dakmıştır bunu.  Tamam tamam efendi derim efendi" dedi kendi kendine.

Nitekim "hô ökş hô efendi ! " diyerek kalan evleğide bitirdi Mâmud Emmi.

Hem Mâmud Emmi hem boz ayı tekrar ardıçlarına yaslandılar. Bir dürüm daha attı boz ayıya. Boz ayı onuda yedikten sonra gitmek için ayaklandığın da;

Mâmut Emmi " vallâ o olmaya osun, obalıya illallâh dedirten, ırızıklarını ballarını çalan boz ayısın, muhânetin gözü kör olsun ki, beni sâa efendi dedirtti " der, başını bir o yana bir bu yana sallıyarak...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri