Yeni bir miladi yıla girdik. 2016 yılı çok acılı geçti. Geçmiş yılda yaşayamadığımız tebessümü, yeni bir yılda yaşamak temennisi ile geçmiş yılda paylaştığım birkaç nükteyi sizlerle paylaşmak istedim.
BAYRAMLIK ELBİSELERİN ÇAMURA BULANSIN
Arkadaşlarla Kahramanmaraş sokaklarını gezerken hızla yanımızdan geçen bir araba üzerimize çamurlu su sıçrattı. Ben öfkemi içime kusup ses çıkarmıyorum. Yanımda akli melekeleri yerinde olmayan, ancak gönül dili çok hoş olan Ömer kardeşimiz dolmuşçuya bağırıyor:
“ Bayramlık elbiselerin çamura bulansın!” “Müşteriye verecek bozuk paran bulunmaya!”
(Ömer kardeşimizi sarayaltı civarında görmüştüm. Ve Ömer’in dolmuşçuya göstermiş olduğu davranış çok ilgimi çekmişti ve dolmuşun arkasından söylediği sözler uzun süre beni güldürmüştü.)
HER DEFASINDA ALLAH DİYOR
Hollanda'dan Kahramanmaraş'a bizim yeğenler izne geldiler. Ben konuşurken: "Allah'ın selamı" "Allah'ın bereketi" "Allah'ın selameti" ifadeleri kullanmışım ve bizim yeğen sık sık Allah ifadesini kullanmamdan rahatsız olmuş.
Yeğenler evden ayrılırken "Allah selamet versin" "Allah yol açıklığı versin" dedim.
Yeğenim Hasan, bana çok sinirlenmiş ve arabayı öfke ile kullanırken şarampole yuvarlanmış. Ve arabanın içinde sıkışmış.
Can havli ile bağırıyor:
-"Allah rızası için biri yardım etsin"
(Pazarcıklı Cemal Emmi'den dinlediğim hikâye
VALLA BENİM KABAHATİM YOK
Bertizli’nin biri sapan ile taş fırlatmış. Attığı taş derenin içine düşmesi gerekirken, evin sofasında oturan kişinin alnına çarpmış. Taş çarpan kişi sızlanmaya başlamış:
“Ah başım! Vah başım! Oy başım! Başım! Başım!
Sapanı sallayan kişi, başından yoğun bir şekilde kan akan kişiye, pişkin pişkin söylenmiş:
“Heri sapanın içine koyduğum taş güccüdü”
(Bu nükte bizzat benim yaşadığım hadisedir. Bertiz Yenipınar köyünde gerçekleşmiştir. Dayımın biri sofada yatıyor. Diğer dayım ise sapanla taş fırlatıyor. Sapandaki taşın istikameti şaşınca sofada yatan dayımın başından vuruyor.)
TAŞA İNİM DİYE KARAÇALIYA İNMİŞİM
Bertizli İrbahim Emmi bahçesine giderken, yolda atı ürkmüş ve karaçalı ağacının içerisine düşmüş. İrbahim Emmi “of puf” dedikten sonra ayağa kalkmış. Tam o sıra İrbahim Emmi, ahbabı Dalgacı Durdu'yu görmüş ve düştüğünü belli etmemeye çalışmış. Durdu Emmi:
“Hayırdır İrbahim ne geziyon karaçalının içerisinde?”
İrbahim Emmi, Hoca Nasrettin gibi espriyi patlatmış
“Taşa inim diye, karaçalıya inmişim, zaten inecektim"
(20 yıl önce, bir köy yolculuğu sırasında köy otobüsünde iki yaşlı köylünün anlattıklarına kulak misafiri olmuştum. Şu an kim olduklarını hatırlamıyorum. Eğer yaşıyorlarsa Rabbim hayırlı ömürler versin, vefat etmişlerse Rabbim rahmet eylesin.)
POLİTİKACIDIR KESİN
Yıllar önce siyasetçinin biri, seçim çalışmaları için kış günü Ahır dağı köylerini ziyarete gider. Bazı bölgelerde araba çamurdan çıkmaz. O bölgelerde yürüyerek köy evlerine ulaşırlar. Üstleri başları çamur olur.
Yine bir eve vardıklarında, ev sahibi, oğlunu yan taraftaki evlerden komşularını çağırmak için gönderir. Küçük Hüsin komşu Durdu Emmi gile varır, ve evlerine bir politikacının geldiğini söyler ve kendilerini babasının çağırdığını söyler. Ancak Durdu Emmi inanmaz. Ve der ki:
"Ben biraz önce gördüm onları, kıyafetleri çamur içindeydi onlar politikacı değildir"
Küçük Hüsün, Durdu Emmiyi inandıramayınca eve geri dönüp babasına "Durdu Emmi bize politikacının geldiğine inanmadı" demiş.
Babası küçük Hüsin'in kulağına eğilmiş ve demiş ki: "
"Gelen misafirler bol bol yalan söylüyor, tam politikacı de" demiş.
Küçük Hüsin'in tekrar gitmek zoruna gitmiş ve evin sofasından (misafirlerin yanından) yan taraftaki evde oturan Durdu Emmiye, yüksek sesle seslenmiş:
"Emmi bunlar tam politikacıymış, bol bol yalan söylüyorlar, babam öyle diyor"
(Bazı vakaların üzerinden en az yirmi yıl geçtiği için kimden dinlediğimi hatırlayamıyorum “Politikacıdır kesin” hikâyesini de kimden dinlediğimi hatırlamıyorum.)
TÜRKİYEYE VARIRSAK GÖZÜNÜ BİLMEM NE YAPARIM
Ağzı küfürlü biri olan Ökkeş Emmi hanımı ile hacca gitmiş. Hanımını Mekke'de kalabalık arasında kaybetmiş. Ökkeş Emmi ibadetlerini yapmak yerine gün boyunca hanımı aramış. Ve akşam vakti hanımı bulmuş ancak çok sinirlenmiş.
Hac'da küfretmenin uygun olmadığını bildiği için demiş ki:
"Yavaş Maraş'a varırsak senin gözünü bilmem ne yaparım!"
(Bertiz Budaklı Mahallesinden bir kardeşimizden dinlediğim nükte idi.)
MEYRİK TÜRKÜSÜ ÇALIYOR MU?
1985 yılında Maraş'ta, Mehmet Emmi köyden şehre gelir. O günlerde Delta marka radyo revaçtadır. Ve Mehmet Emmi radyo almak için bir dükkâna uğrar ve radyoyu da satın alır.
Mehmet Emmi, dükkândan çıkar ve köye gitmeden önce, alacağı öteberileri tedarik etmek için çarşıya gider. Ancak çarşıda alacağı önemli malzemeler için parası yetişmez. Ve radyoyu geri iade etmeye karar verir. Ancak radyoyu almış ve parasını ödemiştir. Nasıl iade edebileceğini ve parasını nasıl alacağını düşünmeye başlamış.
Aklına bir plan gelmiş ve planı uygulamak için Radyoyu aldığı dükkâna uğramış ve selam verdikten sonra demiş ki:
- Edem bu sizin sattığınız radyoda Meyrik türküsü çalıyor mu?
Esnaf heyecanlı ve keyifli bir şekilde cevap vermiş:
- Çalmaz mı Emmi, Meyrik Türküsü de, Yemen Türküsü de, Hatta Özay Gönlümün Türküleri bile çıkar.
Mehmet Emmi hemen lafı yapıştırmış tabi:
-O zaman ben bu radyoyu almıyorum!
(Bu nükteyi babamdan dinlemiştim. Babamın dayısının başından geçen nüktedir. Babamın dayısı oldukça nüktedan bir adamdır)
ZIKKIM İÇ
Maraşlı İbrahim'in çayhanesine bir müşteri gelmiş.
Müşteri, Çaycı İbrahim’e sormuş:
-Çay çeşitlerinden hangisi var?
Çaycı İbrahim cevap vermiş:
-Normal çay, ada çayı, kuş burnu, zahter, sıcak limon....
Çaycı İbrahim saymaya devam ederken, müşteri sözünü keserek demiş ki:
-Normal olmayan çayın var mı?
Çaycı İbrahim müşterinin kendisi ile dalga geçtiğini anlayınca demiş ki:
- İyi demlenmiş zıkkım iç!
“Zıkkım iç” nüktesi Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinde çalışan İbrahim Şahin kardeşimizin başından geçen hadisedir. Belediye’de çalışmaya başlamadan önce çaycılık yapmıştır. Çaycı iken yaşadığı hadisedir.
Ceritli Amcadan Nasihat
Kahramanmaraş’ın Cerit İlçesinde bir amcamızın engin bilgilerinden istifade etmek için amcayı konuşturmaya başladım.
Dedim ki amca'ya:
-Sizin burada hanımlara "çiçeğim gülüm" diye hitap ederlermiş. Acaba doğru mu?
Amca anında muzipçe cevap verdi:
-Yok oğlum ben öyle söylemem teyzene. "Dikenim nasılsın derim?"
Biraz şaşkın bir ifade ile sordum:
-Ya Amca teyzeye öyle denir mi?"
Amca cevap verdi: "Niye ki oğlum! Diken Allahın yarattığı nimetlerden değil mi?
Amca'ya dedim ki: "İyide diken sözü iyi sayılmaz"
Ve Amca o muhteşem cevabını verdi:
-Evladım ben 30 yıl mide, bağırsak ve çeşitli rahatsızlıklar çektim. Ve tavsiye üzerine dikeni kaynatıp suyunu içtim.
Evladım, ben beden-i şifamı Allahın izni ile dikende buldum. Gönlümün şifasını da teyzende buldum"
Amca'ya dedim ki:
-Bizim sizden öğreneceğimiz çok hayat tecrübesi var."
(Bir düğün organizasyonu için gittiğimiz düğünde, namaz çıkışı bir amcaya takılmıştım ve engin tecrübesinden istifade ettik)