Dağları cam kırığı soğuk bir ayaz kuşatmıştı Fırnız ve Suçatı’nın yamaçlarında. Soğuk, ölüm ve korku kol geziyordu. Bu amansız mevsimde kurt ve çakal ulumaları duyuluyordu beyaza bürünmüş vâdide. Tekirsuyu, Suçatı’ndan akıp geçerken bu vâdide kendi dışında bir sesin olmadığını sanıyordu.
Tekirsuyu’nun soğuk ve sert akışının çıkarttığı sesten başka, ırmağın yukarılarında sarp kayaların çevrelediği mağarada bir insan sesi yankılanıyordu. Uzun boylu, geniş omuzlu, başında yün poşuyla kapatılmış eski kalpağı, sırtında askerî kaputlara benzer eprimiş uzun ceketi, siyah şalvarı ve ayağında uzun konçlu yemenisi, sakal ve bıyığıyla etkili bir sîmaya sahip, yaşı kırk beşi geçmiş heybetli Cennet Ali’nin celâlli ve kararlı sesiydi bu.
CENNET ALİ DER Kİ: VARAYIM MARAŞ’A
O gece Fırnız-Tekir köyü arasında nöbet tutuyordu Cennet Ali. Soğuk ve korkunun dağları beklediği kaya kovuklarında kucağında silahıyla tetikte duran bu yaman adamın derdi başkaydı. Çalı çırpılarla harlanan ateşin çevresinde iki adamına önemli konuşma yapıyordu. “Dikkatli olmamız lâzım” diyordu. Ermenilerin sayıca çok ve güçlü olduğu “Kartal Yuvası” dedikleri Zeytun kazası ve Alabaş köyünden Fırnız’a gelmesi beklenen Ermeni eşkıyalarına karşı son hazırlıkları konuşuyor ve taktik veriyordu.
“Cennet Ali der ki: varayım Maraş’a / Göstereyim Ermeni’ye, Fransız’a gününü”
Cennet Ali, kendince haklı bir dâvadan dolayı Fırnız ve Tekir arasındaki vâdiyi mesken tutmuş yiğit bir kanun kaçağı idi. Bir sebepten dolayı adam vurup dağa çıkmıştı. Mertti, celâlliydi, vatanperverdi. Şehr-i Maraş’ın batısında eski adıyla Nedirli, yeni adıyla Kavlaklı köyünden hatırı sayılır kabadayı bir adamdı. Dulkadir Beyliğinin onlarca aşiretlerinden biri olan Nedirli aşiretindendi.
Kaderin Cennet Ali’yi dağa çıkartmasında bir hayır vardı. “Karanlık Dere” denilen Zeytun, sonraki adıyla Süleymanlı ve Fırnız arasında dolaşan Ermeni eşkıyalarını öldürmeyi kendine vazife addetmiş, Devlet-i Âliyye’ye ve Maraşlı Türklere ihânet eden Ermeni komitacılarını infaz etmek vazifesini üstlenmişti tek başına. Hiçbir resmî makamın tâlimatı olmaksızın kendi başına karar alıyor ve bu vâdide eşkıyalık yapan Ermenileri bulup bulup iflaf ediyordu. Maraş-Fransız Harbi’ne kadar birçok Ermeni çapulcuyu yok etmiş, Emeni eşkıyasının korkulu rüyası olmuştu. Ermeniler cinayetlerine devam ettikçe, Cennet Ali, “Karanlık Dere” de bir Ermeni eşkıyasını öldürerek misilleme yapıyordu. Ermeni komitacılar yılmışlardı ondan. Nâmı daha fazla duyulmaya başlamıştı.
“Sen üzülme Maraş dertlerim çoktur / Çektiğim çilenin hesabı yoktur / Yiğitlik yolunda üstüme yoktur”
CENNET ALİ DEDİKLERİ BİR YİĞİT ÇETE
Köyündeki amcaoğulları olan üçüncü neslin anlattığı üzere haksız ve namussuz bir iş tutmamıştı. Vatanına ve devletine âşık biriydi. “Haksızlık etmiyor, haramîlik yapmıyordu. Aralarında husumet olan yöre halkının derdini resmî adalet makamlarına gerek kalmadan çözen bir çeteydi. Maraşça “çete” demek millî meselelerde devlete destek olan halk kuvvet demekti.
“Unutmak mümkün mü hiç Aslan Bey'i / Çeteler düzmekte buldu çâreyi / Hele o Hoca’yı, Ulu Câmi’yi / Çeteler diyarı Kahramanmaraş”
Ermeni komitacıların yolda yolakta, dağda bayırda Müslümanları, yâni Türkleri hunharca katlettikleri bir zamandı. Osmanlı Türk ülkesinin yedi cephede süren Birinci Dünya Harbi bitmiş, Anadolu işgal edilmeye başlanmıştı. Bunu fırsat bilen Ermeniler, kendilerine “millet-i sâdıka” diyen ve ekmeğini paylaşan Maraşlı Müslümanlara, yâni Maraşlı Türklere nankörlük ederek işgalci Fransızlarla bir olmuşlar, bu vatanın sahiplerini katlediyorlardı.
“Seyfi derler şu oğlanın adına / Ermeni pusu kurmuş Zeytun dağına / Dizlerine vurur gelin Fadime / Uyan diyom koçak Seyfim uyanmaz / Sağımı solumu düşmanlar sardı / Şu gâvur Ermeni canımı aldı / İki aylık yavrusu babasız kaldı / Uyan diyom Seyfi Beyim uyanmaz.”
Maraş, Fransız işgali altındaydı. İşgalcilerin zulümleri giderek artıyordu. Cennet Ali’nin gücüne gidiyordu Fransız kâfirinin yaptıkları. Kara haberler mekân tuttuğu dağlara kadar yayılıyor ve kendine ulaşıyordu. Maraş’ın Fransızlar tarafından işgal edilmesi ve Ermenilerin yataklık etmesi millî hasletlerini kabartmış, bütün gücünü ve hünerini Maraş’ı işgal eden Fransız askerleriyle savaşmaya adamıştı. Fransızla bir olan Ermenilere yaptıklarını ödettirecekti. Bunu düşünüyordu kaç gecedir.
“Maraş Maraş can Maraş / Canlara canan Maraş / Suları Kevser Maraş / Toprağı mercan Maraş.”
Soğuk bir kış mevsimiydi. Maraş’ta Fransızlar Cancık Mağarasından Mağaralı ve Karamanlı mahallelerini topa tutuyorlardı. Bunun yanında Abarabaşı’dan Maraş Kalesi civarına ve Şıh Turan mahallesine tam altı kez top atışı yapmıştı Fransız askerleri. Teçhizatlı Fransız ordusu karşısında, Maraş Kuvva-yı Millîye Heyeti ve Maraşlı mücahitler îmanları ve direnişçi karakterleriyle mücadeleyi başlattılar. Arslan Bey başkanlığındaki Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ileri gelenleri dağdaki Cennet Ali’nin Ermenilerin korkulu rüyası olduğunu, bir haber yollandığında çetesiyle savaşa katılacağını biliyorlardı. Onun cesur bir adam olduğunu Maraş idarecileri de biliyordu.
“Şu Maraş’ın bağları / Bağları bahçaları / Binbir çiçek kokuyor / Pınarbaşı bağları Maraş’ın yaylaları / Zümrütten ovaları”
MARAŞ MARAŞ DEDİ YEKİNDİ CENNET ALİ
Yiğitlik ve pervasızlık damarı iyice gerilmişti Cennet Ali’nin. Yerinde duramıyordu. Üzerinde adlî suç ve takibat olmasıydı ne yapacağını biliyordu Fransız kâfirine. Hakkındaki iyi düşüncelerin kendine ulaşmasıyla Maraş ve vatan sevdasıyla yekindi Cennet Ali. Yiğitliği ve mertliği sâyesinde yöre halkından adam toplamıştı başına. On kişi kadar olmuştu çetesi. Fransız zulmüne karşıda yumruklarını sıktı. Âhir ömründe son gücünü ve öfkesini Fransızlara karşı kullanacaktı. “Bu dâva Maraşlı İslâmların vatan dâvası” dedi.
“Maraş Maraş derler uy amman amman / Al kanlar içinde can veren kardaş”
Çetesiyle birlikte Maraş’ın kuzeybatısından şehrin Üngüt civarına geldi. Öyle bir gelişti ki bu, dillerinde dua ve türküler vardı. Mübarek bir gâzaya katılmanın sevinç ve heyecanı vardı hepsinde. Delişmen mârifetlerini Fransızlara göstermenin öfkesi vardı. Tam zamanında yapmalıydılar baskını. İşgalci Fransız ve Ermeniler görmeliydi günlerini. Nasıl bir çeteyle savaş yaptığını anlamalıydılar.
“Nedirli’den kalktı Cennet Ali / Yürüdü çetesiyle Fransız’ın üstüne / Düşman mı dayanır onun gücüne?”
Haber geldi; Fransız müfrezesi Mağaralı mezarlığından şehri Maraş’ın muhtelif yerlerine top atışı yapıyordu. Cennet Ali ve çetesi “Yâ şehit, ya gâzi oluruz, Allahüekber!” sedalarıyla atıldılar Fransız müfrezesinin arasına. Yarıp geçtiler, bozdular Fransızların askerî teçhizat ve nizamını. Yaralılarını ve ölülerini bırakıp kaçtılar. Hışma uğramışlardı. “Nasıl bir yarmaydı bu?” diyordu Fransız müfreze komutanı. Cennet Ali ve çetesi mevzilenen Fransız müfrezesini dağıtmış ve savaş düzenlerini bozmuştu. Maraş savunmasının önemli bir hamlesiydi bu.
“Vurun arkadaşlar ben yaralıyım / Kara taş içinde kaldı mezarım / Çeteler bozuldu sersem gezerim / Fransız der ki bu nasıl uşak / Elinde filinta belinde kuşak / Vurun arkadaşlar namus günüdür”
“NEDİRLİ KÖYÜNDEN CENNET ALİ / YALNIZCA ON KİŞİLİKTİ ÇETESİ” “Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı” nı yazan şaire hanım ne demişti onun bu hamlesi için: “Nedirli köyünden Cennet Ali / Yalnızca on kişilikti çetesi / Bir Fransız müfrezesini bozdu / Mağaralı mezarlığında / Bırakıp kaçtılar yaralılarını…”
Nedirlili Cennetler oymağından Cennet Ali, Maraş-Fransız Harbi’nde çetesiyle birlikte gösterdiği kahramanlıktan dolayı 1920 yılında Maraş Mutasarrıflığının teklifiyle hükümet tarafından cezaları affedilmiş ve madalya ile ödüllendirilmişti. Onun çetelik hayatını dedelerinden bir destan gibi dinleyen torunlarının anlattıklarına göre, Maraş müdafaasına katılmadan önce de birkaç kez affedilmiş, fakat bu af kararlarını yeni vukuatlarıyla hep bozmuştu. Sivil veya resmî, herhangi bir haksız muamele karşısında Cennet Ali’nin dayanamayıp müdahale etmesiydi. Vukuatlarında ahlâksızlık ve haksız menfaat olmadığını da anlatmışlardı. Bir defasında haksız bir muameleden dolayı yörenin Jandarma Karakolu’nu basıp, komutanı rehin aldığını ve bir daha haksız bir muamelede bulunmayacağına dair söz alınca bıraktığını anlatmıştı torunlarından biri.
Hâsıl-ı kelam; Ermeni komitacıları ve işgalci Fransızların Maraş’ı terk ettiği tarihte, Maraşlıların ve idarecilerin vicdanında affolunmuş bir kahramandı Cennet Ali.
“Attığın kurşun şân oldu Maraş’a / Seni görünce darmadağın oldu Fransız’ı Ermeni’si”