Her yıl, Şubat’ın on ikisinde, Maraşlıların ve Maraş’ın Bayramı vardır. Bu Bayrama yabancılar “Kurtuluş Bayramı” deseler de Maraşlılar “Çete Bayramı” derler.
Çete Bayramları batılı devletlerdeki karnavallara benzer. Çünkü bayramı bir zümre değil tüm şehir kutlar. Genç kızlar ve kadınlar; ‘nakışlı gömlek, fermene ve şalvardan oluşan kıyafetlerinin içerisinde el değmemiş kırlardan toplanan çiçekler kadar güzel’ olurlar.
Delikanlılar, Koç Yiğitler ve de Erkekler; Maraşlı ustaların dokudukları kumaşların üzerine genç kızların işlediği sim sırma motifleriyle süslenen her biri bir sanat harikası olan içlik, aba ve şalvarlarını giyerler, başlarına keçe külahlarını takarlar, bir ellerinde kılıç diğer ellerinde ırz düşmanı, işgalci gâvurların üzerine boşaltılmaya hazır silahlarıyla çıkarlar sokağa.
Küçük kız çocuklarının giyim kuşamları ablalarının, küçük oğlan çocuklarının giyim kuşamları ise ağabeylerinin kıyafetlerinin aynıdır. Gerek genç kızlar ve kadınlar gerekse delikanlı ve erkekler masal kahramanlarını kıskandıracak kadar alımlı, güzel ve mağrurdurlar.
Kurtuluşun sırrını soranlara, bindallısının içerisinde bir ceylan kadar güzel ve Anadolu’nun Toprak Anası, Ana Tanrıçası Kybele kadar bereketli olan genç kızlar ve kadınlar şöyle seslenirler: Gerekirse bin kez doğurur, doğurduğum koç yiğitlerimi vatanımı kurtarsınlar diye bin kez ellik gâvurunun üzerine yollarım. Yüzümü gara çıkartmaz benim koç yiğitlerim. Aynı soru sorulduğunda Edelerin ve Erkeklerin cevabı ise daha net ve daha keskindir. Onlar; ‘Maraş Bize Mezar Olmadan Düşmana Gülizar Olamaz’ derler.
Maraşlılar vatanlarının işgal edilmesinin nedenini bir türlü anlayamazlar. Kendileriyle hiçbir meseleleri yokken kutsal bildikleri vatanlarını önce İngilizler sonra Fransızlar işgal etmiştir. Üstelik kardeş dedikleri, kız alıp kız verdikleri ve bin yılı aşkın bir süredir birlikte yaşadıkları Ermenilerin işgalci Fransızlarla bir oluşlarına bir anlam veremezler. İçlerine sindiremez ve kendi kendilerine; ‘Fransız soytarıları biz Maraşlıları bilmez tanımaz, ya Ermenilere ne demeli? Bunlar hiç mi Allahtan korkmaz kendilerini kardeş bilen Maraşlılardan utanmazlar. Hangi cesaretle Maraşlıya ihanet ederler’ diyerek sokranıp dururlar.
Bin yıldan beri kalenin burcundan inmeyen Bayrakları indirilir. Bakmaya bile kıyamadıkları genç kızlarının ve kadınlarının peçesine, örtüsüne el uzatılır. Hürriyetlerine göz dikilir. Irz ve namuslarına el uzatılır. Bu hainlikleri yapanlar bilmezler ki her Müslüman Türk gibi Maraşlılar da sadece el uzattıkları bu değerler için yaşarlar. Kaledeki bayrak inerse, minarelerden okunan ezanlar dinerse, ırz ve namuslarına yabancı eli değerse Maraşlılar volkanik bir dağ olur, başlarına bu musibetleri açanları yakar, yıkar, helak ederler.
Böylede olur. Namuslarına uzanan elleri; “ Sütçü İmam, hürriyetlerine uzanan elleri ise Rıdvan Hoca’a” kırar. Ellerinin kırılması yeterli değildir. Bu hainlerin mutlaka belleri kırılmalıdır. Binlerce isimsiz Kahraman Maraşlı 22 gün 22 gece eşi görülmemiş bir mücadeleye girerler. Ölürler, öldürürler, gerektiğinde kendi evlerini ateşe verirler. Sonunda işgalci Fransız gâvurlarının ve onların yerli işbirlikçileri Ermenilerin belini kırarak Yurtlarını bu kan emici çakalların ellerinden kurtarırlar.
Her Şubat ayının onikisinde Maraş’ta Bayram vardır. Bu bayrama yabancılar ‘Kurtuluş Bayramı’ deseler de Maraşlı kendi bayramına ‘Çete Bayramı’ demektedir. Her mahalle kendi çetesini çıkartır. Bu Çeteler davul ve zurna eşliğinde şehrin tüm sokaklarını dolaşırlar. Büyükler halaylar çekip kahramanlık naraları atarken çocuklar eski masallardan çıkmışçasına sevimli yüzleri, ecinni boylarıyla, gözlerini dahi kırpmadan, tek bir yanlış yapmadan bu halaylara iştirak ederler. İnsan onları seyrederken “ Uhud ve Bedir Muharebelerinden veya İstanbul’un Fethinden” bir sayfa okur gibi olur.
Maraşlı Toprağının, Bayrağının, Dininin, Diyanetinin, Irzının ve Namusunun kıymetini çok iyi bilir. Bu değerler için yaşar, gerekirse bu değerler için ölür. Bu değerler olmadan yaşadığı günleri unutmaz ve unutturmaz. Çete Bayramları işte bu ‘unutmama ve unutturmama ruh halinin yaşandığı anlardır.’ Bu sebeple önemi çok büyüktür.
Bizlere bu zaferi yaşatan Dedelerimizden Allah razı olsun. Ruhları Şad, mekânları Cennet olsun. Allah Devletimize ve Milletimize zeval vermesin, Bizlere başka kurtuluşlar yaşatmasın.