Hiç düşündünüz mü, ülkede söz sahibi marjinaller olsa, ülkemiz nereye gider ve bizler nasıl bir yaşama kavuşabiliriz diye…
Mesela ben, ülke ve ülkede yaşayan insanlar olarak marjinallikle çok iyi yerlere gidilebileceğine inanan ve her insanın marjinal bir yönünün olması gerektiğini düşünen birisiyim.
Çünkü biliyorum ki, bu yapıdaki insanlarla, ülkemiz daha müreffeh olabilir. Eğitimde, sağlıkta, bilimde, teknolojide, müzikte, sanatın tüm dallarında başarı yakalama şansınızmarjinallikle var.
Ama bu, sokaklarda kendilerinin marjinal olduğunu söyleyerek sağı solu yakıp yıkanlarla değil, gerçek marjinallerle…
Star Gazetesinde yer alan bir haber, Gezi eylemlerine aktif olarak katılan, yönlendiren ve sosyal medyayla yalan haber yayan, Molotof atan, dükkân yağmalayan, talan eden, polisle çatışan eylemcilerin, ağırlıklı olarak hangi örgütlere mensup olduğuna yönelik önemli ipuçları veriyordu.
Gazetenin haberine göre İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlatılan Gezi Raporunda, söz konusu eylemlerin başını MLKP’nin çektiği belirtiliyor ve birçok örgüt ismi sayılıyor.
Bunlar; DHKP-C, Halk Cephesi, Anarşistler, DEV-YOL, Maoist Komünist Parti (MKP), Direniş Hareketi, Devrimci Sosyalist İşçi Hareketi (DSİH), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birlikleri (MLSPB), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Türkiye Komünist Partisi- Marksist Leninist (TKP-ML), Türkiye Komünist İşçi- Bağımsız Demokratik Sosyalist Partisi (TKİP-BDSP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Genç-Sen, TİKP-Bolşevik Proletere Devrimci Duruş, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Halkevleri, (Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Anti Kapitalist Müslüman, Devrimci Müslüman Gençlik, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP).
Ve bunlara da kısaca “marjinaller” deniyor…
Dememiz isteniyor…
Aslında kelime anlamıyla, yerleşik anlamının pek uyuşmadığını daha önceki “Anne! Biraz marjinalolup geleceğim!” başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım.
O yazımdan bazı pasajlarla marjinalliği anlatmaya çalışayım;
“Matematikteki anlamını bir yana bırakırsak, marjinal kelimesinin ‘aykırı’ anlamında kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Belki de bilmememiz gerekeni biliyoruz ama bilmemiz gerekeni bilmiyoruz. Tıpkı ‘aykırı’yı bilmediğimiz gibi…
Günümüzde marjinal kelimesini ‘terör’le eş anlamlı kullanan veya öyle gösterenler var. Bunun için hatırı sayılır bir çabanın içine girenler, ‘marjinal’ olduklarını belirterek, ‘aklanacaklarını’ sanıyorlar.”
“Oysa aykırı olmak farklı bir şeydir; Sıradan olmamaktır. Farklı bakış açısı yakalayabilmektir. Düşünceleriyle toplumun önünde olduğunu gösterebilendir. Belki kıyafetiyle, tavır ve davranışlarıyla topluma uygun olmayabilirler ama sorun dış görünüş değil, kafa yapısıdır.Marjinal, yani aykırı insan, her meslekte olabildiği gibi işsiz güçsüz insanlar arasından da çıkabilir.”
“Sokakta el açıp para isteyenlere ‘dilenci’ diyoruz ama bu para istemeyi farklı yöntemlerle yapanlarsa marjinal sınıfına giriyor. Belki saz çalıyordur, resim yapıyordur, amuda kalkıyordur, gülüyordur, ağlıyordur, oyun kuruyor, insanlara ibret dolu sözler söylüyordur. Ama sonunda alacağı parayı alıyordur. Dileniyor ama sıradan dilencilerden farkını ortaya koymaya çalışıyor ve zaten öyle olduğunu da kanıtlıyordur.”
Marjinallik böyle bir şeydir…
Ülkemizde hatırı sayılır oranda marjinal insanımız var ve bunların topluma bir zararı söz konusu değil, aksine faydası var. Belki ufuk açıyorlar, belki yenilikleriyle insanlara yol gösteriyorlar.
Ama yerleşik anlamda marjinaller, sadece terör olaylarının içinde yer alan, gelişmelere karşı, medeniyetten uzak, vicdan ve merhametten yoksun, zorba, anti demokrat, darbe yanlısı ve daha çok da aldıkları ihaleye göre eylem yapan taşeron örgütlere mensup olanlar olarak biliyoruz.
Ancak, bazı basın, (Bir başka deyişle, taşeron örgütlere ihaleyi verenlerle el ele, görün gönüle olan basın) marjinalliği demokratlık diye cilalayıp bizlere sunma çabasında.
Yakmak veya yıkmayı “marjinaller” diye masum göstermeye çalışıyorlar.
Sokaklara çıkıp terör estirmeyi, marjinallik olarak algılamamızı, terörist olduklarını gizleyerek yapıyorlar.
Bunun için birçok kılıf da buluyorlar. Çoğunlukla hepsi Atatürkçü oluyor ama Atatürk’le uzaktan yakından ilgileri bulunmuyor.
Nedense hepsi ülkesini seviyor, bayrağına sahip çıkıyor, vatanını koruyor, milletini seviyor. Lafta elbet…
Bu marjinallerin hepsi de laik…
Ve tamamına yakını darbeci, postal yalayıcı…
Halbuki bunlara marjinal denmez, sıradan denir. Öyle ki bunlardan istemediğin kadar çok insan var. Bu çokluk, marjinalliğin ruhuna ters.
Adı geçen yazımda bahsettiğim gibi, “Bir olayla ilgili, toplumun tüm kesimlerinin ortak fikrini taşımanız, sizi marjinal etmez. Ama tüm toplumun yapamadığı bir başarıya imza atmak, sizi marjinalleştirebilir.”
Marjinal olmak, “iyi” veya “kötü” olmak da değildir, çünkü böyle bir kaygı da yoktur.
“İlla toplumdan dışlanarak aykırı olunmaz. Toplumun içinde ama o toplumun daha iyi yere gelmesi için farklı fikirler, hiç kimsenin aklına gelmeyen düşünceler taşıyabilirsin.
Sadece düşünce bazında kalmaz elbet, bunu eyleme de dönüştürmen gerekir.
Marjinallik, bu açıdan cesaret gerektiren bir tercihtir.
Ama bu cesaret, başkasının özgürlüğünü elinden almayı, ona hakaret etmeyi, malını yağmalamayı, yakmayı, yıkmayı, taş atmayı, Molotof kullanmayı gerektirmez.
Çünkü bunu yapanlar, ne kadar kendilerini marjinal gösterirse göstersin, dünyanın her tarafında olan ve çoğunluğu da ‘kiralık’ olan teröristten başka bir şey değildir.”
Teröristlik de marjinallik değildir.
Ülkemizin son 40 yılına baktığınızda, hiçbir terör örgütüne mensup olanın “uçuk kaçık” bir fikre sahip olamayacağını, sadece aldığı ihaleyi yerine getiren eylemlerde bulunmaktan öte bir anlam ifade etmeyeceklerini görebilirsiniz.
O zaman, bize cilalayarak sunulmaya çalışılan marjinallik, sadece bir aldatmadan ibaret ve sadece teröristleri farklı bir anlamın ardına gizleme çabasından başka bir şey değildir.
Bu örgütler, sadece Gezi eylemlerinde aktif rol oynayan, sadece çevre kaygısı olanların iyi niyetini suiistimal edenler değildi.
Bunlar ODTÜ’de de vardı, daha önceki birçok olayda da…
Hatta bu örgütler, bütün darbelerde “şartları olgunlaştıran” abilerinin yolunda gidenlerdi…
Bu anlamda, bu ülke ve bu ülkede yaşayanlar olarak, marjinallerle bir yere gidemeyiz.
Belki gidebiliriz de…
Mesela hepimizi açık cezaevi haline dönüştüren bir ülkeye doğru yol alabiliriz.
Ya da ne bileyim, yeni bir darbe dönemiyle esir kampında yaşayanlar olarak zorla marş söyletilen, işkence yapılan, zapturapt altına alınan bir ülkeye doğru koşmaya başlarız.
Ama bunlarla asla demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere ve insanca yaşamaya doğru tek bir adım dahi atamayız.
Onların böyle bir amacı hiçbir zaman olmadı, olamaz da…
Tweetimden Seçmeler
İnsan babasını kaybedince büyürmüş. Ben büyümeyi hiç istemedim babacığım. Kaderde büyümek de varmış. Mekânın annemle birlikte cennet olsun!