Adını Roma Savaş Tanrısı Martius’un adından alan Mart ayının içerisindeyiz. Benim çok sevdiğim bu ayda doğa yavaş yavaş ısınmaya ve uyanmaya başlar. Büyüklerin tabiriyle mart ayının günleri; ‘yağarsa kış, yağmazsa yaz’ diye tarif edilir. Bu ısınmaya; önce havaya sonra suya ve daha sonra toprağa düşen cemrelerin sebep olduğu söylenir.
Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde cemre, ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere girer. Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir. Topraktan yükselen bu buhar baharın gelişinin habercisidir.
Tasavvuftaki kor ve ateş kavramlarının mecazî anlamları vardır. Kor ve ateş, temizlenmeyi ve yeniden doğuşu simgeler. İşte Mart ayındaki havanın, suyun ve toprağın ısınması kâinatın temizlenmesinin ve yeniden doğuşun başlangıcı sayılmıştır.
Çok çok eskilerde yaşayan insanlar kullandıkları takvimde, bir seneyi kış ve yaz günleri diye ikiye ayırırlarmış. Kış günlerine Kasım, yaz günlerine ise Hızır derlermiş. Kasım günleri Miladi 8 Kasım'da başlayıp 179/180 gün sürermiş. Hızır günleri ise 6 Mayıs' ta başlayıp 186 gün sürermiş. Kasım günlerinin sonuna rastlayan günlere ise Bahar günleri denirmiş. Hülasa, Türk dünyasında Mart ayı baharı müjdeleyen ay olarak kabul edilmiştir. Mart ayının 21. Günü tüm Türk dünyasında Nevruz (Bahar) Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Aynı zamanda Mart ayı sosyal ve kültürel etkinliklerin dolu dolu yaşandığı bir aydır. Mart ayındaki sevmediğim tek gün; 08 Mart Dünya Kadınlar Günüdür. Dünyada çalışan kadınların haklarını iyileştirmek için kutlanan bu gün maalesef bizde siyasete kurban edilmiştir. Bu günde yapılan etkinlikler vıcık vıcık riya kokar.
12 Mart Mehmet Akif’i Anma ve İstiklal Marşının Kabul Edildiği Gün olarak belirlenmiştir. Anılan gün tüm okullarımızda ve il merkezlerinde programlar yapılır. Ben her sene bu programları izlerken inanın ağlarım. Ağlamamın nedeni, salonda sadece okullardan zoraki getirilen öğrencilerin olmasıdır. Bu yüzden uzun seneler; programların yapıldığı salonun vatandaşlarımız tarafından hınca hınç doldurulduğunu, salonda oturacak yerin kalmadığı gibi binlerce kişinin içeriye dahi giremeyip dışarıda kaldığını görmeyi hayal etmişimdir.
Bu hayalim inşallah bu sene gerçek olur. Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu bu günlerde 12 Mart Cumartesi günü Mehmet Akif Ersoy’u ve İstiklal Marşımızın kabul edilişinin anılacağı Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezini tıklım tıklım dolduralım. Salon bizleri içine alamasın. Binler cemiz dışarıda kalsın ve kâinatta eşi ve benzeri bulunmayan ay yıldızlı al bayrağımız göndere çekilirken istiklalimizin marşını hep bir ağızdan söyleyelim:
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak, Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl?
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
O benimdir, o benim milletimindir ancak! Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Duygu yüklü 12 Mart’ın hemen ardından, 13 Mart’ta YGS (Yüksek Öğretime Giriş Sınavı) yapılacak. Sınava girecek gençlerimize başarılar diliyorum. Onların başarısı için dualar ediyorum. Bu günlerde hangi gazeteye bakarsanız bakın, hangi televizyonu izlerseniz izleyin, hangi internet sitesine girerseniz girin sınav öncesi adaylara verilen “altın” öğütlerle karşılaşırsınız.
Müsaade ederseniz YGS ye girecek kardeşlerime başarı dileklerimin ardından bende birkaç uyarıda bulunmak istiyorum! Canlar, ‘sınav günü yaklaştıkça heyecanınız artacaktır. Bunda herhangi bir anormallik yoktur. Ancak bu heyecan asla korkuya dönüşmemelidir. Sınav salonuna ne yaptığını bilen, kararlı bir biçimde girmelisiniz. Panik yapmayın yeter. Sloganınız; dikkatimi toplamalıyım, başaracağım, yapabilirim’ olmalıdır. Allah yar ve yardımcınız olsun.