Arap milletine bağımsız bir seçim yaptırmıyorlar. Dünya dengeleri hızla Müslümanların aleyhine değişiyor. Sadece Katar devleti ve milleti ile Türkiye'nin yanında. Cezayir seçimleri kabul edilmedi. Arap Baharı ile Arap dünyası bir silkelendi. Ancak kısa zaman içerisinde olayların gidişatı kontrol altına alındı. Mısır'da seçimle gelen Mürsi Hükümeti bir süre dayandı. Yerine darbeci Sisi geldi.
Artık Arap Devletleri düşmanlıklarını alenen yapıyorlar. Arap yöneticilerinin; İsrail ile işbirliklerini açıkça yapmaları, Filistin davalarının olmadığını, Arap halkının bir değerinin olmadığını, halkı baskı ile kontrol altına alabilecekleri, yönetimin yandaşlarının (etkili Kabileler, etnik gruplar, mezhep destekçileri) kendilerine yeterli olduğunu, yönetimin dış güçlerden (İsrail, ABD, Rusya ve Avrupa) destek aldıkları ortadadır.
İktidar için sözde Arap liderlerinin halkına yaptıkları zulüm ortadadır. Esat zulmü, Sisi zulmü, Yemen zulmü, Filistin ihaneti, tarihe doğru gittikçe bu zulümler artacaktır.
Aslında Arap halkına Türkiye bir örnektir. Zaten Arap halkının Türkiye'ye gösterdiği sevgi bunun bir tezahürüdür. Zulüme, haksızlığa karşı Türkiye'nin gösterdiği (One Minut, 15 Temmuz kahramanlığı) cesaret, Arap halkını sevindirmiştir. Diğer taraftan Türkiye’nin Suriye'deki operasyonları ve mültecilere kucak açması Arap milletini sevindirmiştir.
O halde bağımsızlığını kazanamayan Arap milleti ne yapmalıdır? Arap Baharı ile ağzı yanan Arap halkı tekrar harekete geçebilirler mi ya da her şeye razı olup olayları seyredecekler, Mehdi'nin gelip kendilerini kurtarmalarını mı bekleyecekler?
Arap baharı ile aslında acı bir tecrübe yaşandı. Bağımsızlık için halk direnç gösterdi, ancak sonrasında oyunlar başladı. Çünkü başsız bir ayaklanmanın kamufle edilmesi, kullanılması kolay olur. Sahada kazanıp, masada kaybedilmesi gibi.
Arap Birliği gibi kuruluşlar ise gerçek anlamda Arap milletinin haklarını savunmamaktadır. Arap Uluslarası kuruluşlar maalesef halkı temsil etmiyor, yönetimin menfaatlerini koruyor.
Lübnan Beyrut Limanındaki korkunç patlama ile Lübnan halkı sokağa döküldü. Başbakan istifa etti. Hep aynı oyunlar oynanıyor. Bir ülkede iktidar dış güçlerin etkisinde değilse muhalefet desteklenir veya muhalifler sokağa dökülür, seçimde hile var veya iktidar yolsuzlukla suçlanır. Sonra taşlar yerine oturunca yeni iktidar gereken tavizleri dış güçlere vermiştir. İhaleler, anlaşmalar hep onların lehine yapılmıştır. Şimdi Lübnan halkı imtihanda diyebiliriz. Aman dikkat dostları ve düşmanlarınızı iyi tanıyın diyoruz. Fransa Başbakanı Macron Beyrut'ta halk tarafından tepkiyle karşılandı. Çünkü Fransa orayı sömürüyordu. Patlama ise İsrail'in olası bir saldırısı olarak değerlendiriliyor. Yine yardım için Türkiye oradaydı. Yeni şekillenecek Lübnan'ın geleceği karanlık. Belki bölünme senaryoları var. Ayaklanma olayları , sakın Lübnan halkının aleyhine evrilmesin.
15 Temmuz gecesi Türkiye'de duyarlı halk kesimi bu mücadeleyi verdi. Fetönün ABD ile bağlantısı ortaya çıktı. Nasıl ki o gece az bir halkın gösterdiği şecaat olayı bastırdı ise Arap halkının içinden doğacak kahramanlar da olayın seyrini değiştirebilir. Sessiz Halk yığını içerisinde belki böyle bir bağımsızlık hareketine destek verecek olanlar vardır. Her toplum kendi kahramanlarını bulmalı ve sonuna kadar destek vermeliler diye düşünüyorum.
Her şey bu kadar açıkken artık masum Arap halkı tarafını iyi seçmeli, organize olacak liderleri bağrından çıkarmalı ya da çaresizlik içerisinde yaşamayı kabulleneceklerdir.
Belki melun dış güçler menfaatleri için birbirleriyle savaşacaklar birbirlerini yiyecekler de Müslümanlara ferahlık gelecek.
Belki Arap-Türk kaynaşmasıyla İslam'ın hakim olacağı günler yakındır. 2023’e kadar taşlar yerine oturacaktır. İnanmalı ve gevşememeliyiz, zafer Müslümanların olacaktır.