Mübarek Ramazan ayının artık sonlarına dogru yaklaşıyoruz. Bol çeşit, bol kepçe iftar yemeklerimizi sofralarımızda tüketmeye devam ediyoruz.
Geçenlerde Bekir DOGAN beyin ? Iftarda bir çiltim üzüm, bir elma yeter ? başlıklı yazısını okuyunca, üzüm ve elma ile de iftar yapılabilirligini fark ediyoruz.
Daha sonra, Neci fazıl Kısakürekin 1946 da yayınlanan Büyük dogu mecmuasındaki bir yazıda, Medine müdafaasında erzakı biten Osmanlı askerinin dramını okuyunca, Bekir beyin bir çiltim bir elma iftar menüsünün o kadarda küçümsenecek bir menü olmadıgını düşündüm.
Birinci dünya harbinde, Medine, Ravzayı mutahharanın müdafaası için Gazi Fahrettin paşa görevlendirilmişti. Müdafaa uzayınca askerin ambardaki erzakı tükenmeye başlamış. Fahrettin paşa askeri doyurmak için çareler aramaya başlamıştı. Tek ümidi, oralarda sık sık görülen afetlerden, çekirge yagmuruna kalmıştı. Silah arkadaşlarına çekirge yemegi yedirecekti ama, askerin alışamadıgı bu mahluku yedirmek kolay olmamıştı..
7 Haziran 1334 sabahı, çekirge ile ilgili, günlük bir emir yazarak askerlerine teblig ettirdi.
Çekirgenin serçe kuşundan farkı olmadıgını, serçe gibi kanatlı ve uçtugunu, itina ile temiz ve taze şeyler yediklerini, Hicaz, Asir, Yemen ve Afrika insanının başlıca gıdasının çekirge oldugunu, hatta develer ve hecinlerinde zevkle çekirge yediklerini belirtiyordu.
Yemek tarifini de şu şekilde yapmıştı.
1- Güneşte serilerek kurutulup ayakları ve başı koparılıp çiroz olarak.
2- Sıcak su ile haşlanıp, pirinç ve bulgur pilavına karıştırılarak.
3- Haşlanmış çekirgeler tabaga dizilip üzerine zeytinyagı ve limon gezdirilerek.
4- Çekirge kavrularak havanda dövülüp toz halinde, et tozu konservesi olarak yenilmesi.
Karargah sofrasında Fahrettin paşanın çekirge tavası yaptırdıgını, ilk önce kendisinin yedigini, Hangi mıntıkaya çekirge düşerse istifade edilmesini ve kendisine de hediye olarak gönderilmesini rica ettigini belirtmişti.
Bizler şimdi mükellef sofralarımızda iftarımızı açıyoruz. Bekir bey bir çiltim üzüm ve bir elma ile iftar açılabilecegini yazıyor. Ama bir zamanlar aç kalan Osmanlı askerinin çekirge yiyerek ayakta kalma mücadelesi verdigini düşündügümüzde;
Iftar davetlerinde, çok yıldızlı otellerde, açık büfe iftar sofralarında, önümüze konan yemekleri tüketirken. Fazlaca alıp yiyemedigimiz, ucundan tırtıklayıp masada bıraktıgımız, o güzelim yemeklerin hesabını belki YTL olarak ödeyebiliriz. Fakat çöpe dökülecek, israf ettigimiz yemeklerin hesabını nasıl ödeyecegimizi düşünmemiz lazımdır.
Selam ve sevgilerle.