Geçtiğimiz Cuma günü geçirdiği kalp krizi sonunda yaşamını yitiren Mehmet Doba kardeşimi bir (kez daha) hayır dualarımızla anmak, ruhuna Fatihalar yollamak amacıyla kendisinin bir yazısını köşeme taşımak istedim. Ruhu şad makamı cennet olsun inşallah…
BİR DOKTORUN HİKAYESİ
“Aslında bu hikâyeyi uzun bir zamandır sizlerle paylaşmak istiyordum. Bugüne nasipmiş! Hayatın birçok alanında böyle ilginç hikayelerin olduğuna inanıyorum. Çünkü yeri ve göğü yaradan Allah kuşkusuz her şeyin sahibidir. O ne isterse yapar. Ol dedi mi olur. Çaresizliğin, imkansızlığın ve umudun tükendiği anda bile O ne derse olur.
Pakistanlı doktorun hikayesi de aslında umudun tükendiği noktadır. Hasta torunu için dua eden ve Allah’tan başka kimsesi olmayan yaşlı bir kadının yaşadığı yer, şartlar, doktorun evine gitmesi yeri ve göğü yoktan yaradan Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini gösteriyor.
“Dr. İşân Hüseyni, Pakistanlı idi. Yaptığı büyük hizmetlerden dolayı ödül almak için uluslararası bir konferansa gidiyordu. Uçağa bindi. Ancak havada bir arıza olmuş ve yıldırım çarpması sonucu uçak en yakın havaalanına inmek zorunda kalmıştı. Bir sonraki uçak 16 saat sonra kalkacaktı. Sinirlendi ve o toplantıya muhakkak yetişmem lazım. 16 saat bekleyemem diye sinirlenerek bağırıp, çağırıyordu…
Görevliler gideceği şehrin 6 saat uzaklıkta olduğunu ve isterse araba kiralayarak gidebileceğini söylediler.
Acele yola çıktı ama aksilik bu sefer de yolda şiddetli yağmurdan göz gözü görmez olmuş ve selden dolayı araç gidemez olmuştu. Yol kenarında eski bir evin kapısını çalıp hızla içeri girdi. Yaşlı bir kadın içeride oturuyordu. Süratle ona telefonu verir misin telefon etmem lazım!! dediğinde kadın tebessüm ederek dedi ki: Görmüyor musun evladım ne telefonu. Burada ne telefon ne de elektrik var. Geç otur, az dinlen ve az yemek ye çay iç. Sonra düşünürsün bu işleri.
DÜNYA DUA ÜZERİNE KURULMUŞ DERLER YA
Doktor çaresiz az ısınarak yemek yedi ve çayını yudumlarken yaşlı kadın namaz kılıp uzun uzun dualar etti. Dikkatle baktığında kadının bir beşiği salladığını ve beşikte çok küçük bir bebeğin hareketsiz durduğunu gördü.
- Kimin bu bebek anacığım? Hayırdır bu kadar uzun ağlayarak dua ettin.
- Hem annesi hem de babasından yetim olan torunumdur. Ağır hastalığı var. Bölgedeki hiçbir doktor çaresini bulamadı.
Dediler ki: İşan Hüseyni adlı bir doktor var. Çaresi ondadır. Ancak çok uzakta olduğundan birkaç gündür Allaha dua ediyorum ki Allah bu bebeğin işini kolaylaştırsın.
Doktor Hüseyni ağlamaya başladı: “Kalk anacığım. Allah senin duanı kabul etti. Senin duan yıldırımlar çaktırıp uçağı yere indirdi. Seller akıttı ve sonunda beni size ulaştırdı. Dr. İşan Hüseyni benim. Allah’ın kullarına böylece isteğini ulaştıracağına kalpten iman ettim. Bütün yollar kapanınca yeri göğü yaratana sığın. Kalbin Ehlibeytten ayrılmasın…”(Kay. Hüseyin Bahar)
OL DEYİNCE OLDURAN
Kabul etmek gerekir ki, böyle tevafuklar her zaman olmaz, çünkü bizler yürekten istemeyi unuttuk, zayıf bir iman ile hayat yolculuğumuz devam ediyor. Aslında daha bilmediğimiz böyle çok hikayeler vardır. Duymuşsunuzdur, çocuk 7. Kattan düşer ve kılına bir ziyan olmaz, mucize der geçeriz…
Evet öldürmeyen Allah, sebepleri yaratır. Bizde ona tevafuk der geçeriz. Peki nedir bu tevafuk: “İki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Hususi olarak tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk deniyor.
Değerli dostlar Allah(cc), her şeyi bilen, gören, ilmiyle kuşatan, ol deyince de oldurandır. O’nun istemediği hiçbir şey olmaz, olmasını istediği zamanda bu hikâye de olduğu gibi, dağın başına doktoru gönderip, şifa verendir…
İşte Ramazan ayının ortasına geldik, bütün hata ve kusurlarımıza tövbe edip, onun ipine sımsıkı sarılalım, dertlilere deva dileyip, birlik olalım. Allah Külli Şeyin Kadir’dir. Yeter ki biz cüzi irademizi, O Külli İrade Sahibine yani Rabbimize dayayalım. Bu sıkıntıları gidermesi için ona dua edelim…”
Biz Senden razı idik Allah da razı olsun. Nurlar içinde yat güzel kardeşim benim…