Sebepleri kişiye göre değişen memnuniyetsizler ordusu önümüzdeki referandumda ciddi bir tercihle karşı karşıyalar. Evet hayır yarışının giderek ivme kazandığı bu günlerde sağdan soldan fısıltı gazetesi marifeti ile aykırı sesler duymaya başladım.
Yazmak için okumak , araştırmak, dinlemek , konuşmak gibi fiilleri yerine getirmek icap ediyor. Dostlardan fısıldanan acı sözler ki, doğruluğundan emin olduklarım makalelerimde yer alıyor.
Anketler ne diyor? Nasıl okumak gerekiyor? Söylenen yalanlar dilden dile dolaşırken sahibini dahi inandırabiliyor.
Geçen haftaki makalemde bıçak sırtında olunduğunu ve kararsızların tavrının da bu nedenle sonucu önemli ölçüde etkileyebileceğini aktarmıştım. Aradan geçen bir hafta içerisinde , bu sürece memnuniyetsizler ordusunun artı eksi katkısının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtmek ve vurgulamak istiyorum.
Eski yeni milletvekilinden bürokratına ,rektöründen öğretim üyesine, amirinden memuruna hiç tahmin edemeyeceğimiz kişilerden aykırı sesler duyuyorum. 16 nisan 2017 tarihindeki referandumun ülkemize katacaklarını akıl ve zeka süzgecinden geçirmeden tamamen duygusal argümanlarla egosunun tatmin için kullanacak bir kesim var.
Bu kesimin içerisini dolduran çok geniş bir mozaik, kendi bakış açısı ile görebildiği kadarı ile süreci irdeliyor. Uğradığı mağduriyet, beklentiler ,hayaller, gerçekler ,algılar ,görünür görünmez haksızlık ve adaletsizlikleri bahane ederek kendini aklama yada öç alma peşinde.
15 yıl iktidarda kalmak ve yorulmamak elbette mümkün değil. Rahmetli Özal dönemini unutmamalıyız. Çok emin olduğu bir referandumu kıl payı kaçırmış ve sonrasında da fethedilen kaleler bir bir elinden düşmüş ve yerel seçimlerde sadece bir ilde iktidarını koruyabilmişti.
Çok şükür o günlere göre bu millet daha dik ve diri ama olsun. Dikkatli olunmazsa geriye kaçışı engellemek zorlaşabilir.
Hayır cephesinin vurduğu yer incitilecek bir tarafımız. Allah ‘dan tüm dünya zindeleri bir olup uyuyanlarımızın uyanmasına vesile oldu da şimdilik başa baş mücadele devam ediyor.
Bu referandumda oluşan koalisyonun aritmetik hesabına güvenerek rehavete kapılmak yanlış. Her üç partinin taraftarları arasında farklı sebeplerle ret cephesinin dümen suyuna düşebilecek azımsanmayacak bir çoğunluk var.
Doğuda başka bir dil ,batıda başka bir dil kullanan oyun bozucu güruh emeline ulaşabilir. Rehavete kapılmadan hamasete düşmeden ülkemiz gerçekliğini her kesime anlayacağı dilden aktarmak durumundayız.
Ölüm kapımızı çalmadan
İki hücrenin birlikteliği ile başlayan yolculuk verilen ömür süreci içerisinde hergün ölümle iç içe yaşıyoruz. Ortalama bir günde on binlerce hücremiz bu makaleyi okurken bile ölüp yeniden dirilerek hayat dediğimiz süreci tamamlıyoruz.
Branşım gereği beynimizi ele alalım , görsel olarak yağ ve proteinden teşekkül bir et kütlesi. Derununda yolculuğa çıktığında milyarlarca hücrenin birbiri ile bağlantı kurarak oluşturduğu devasa bir ağ. Yağ ve proteinden müteşekkil olmasına rağmen beslendiği tek gıda ise şeker.
Ölüm saati şaşmayan bir gerçeklik. Kutsal kitabımızda ve peygamberimizin sözlerinde ölüm ile ilgili çok detaylı bilgilerde bir çoğumuzun malumu. Tüm canlılar için de geçerli. İnancımızda ölümle ilgili mutlak gerçek olan iki türlü sebep bilinir. Ecel-i kaza ve ecel-i müsemma.
Hastalıklarla ölüm arasında bir bağlantı kurulsa da sıklıkla iç içe olmadıklarına şahitlik yaparız . Sapasağlam insanlar patır patır dünyasını değiştirirken ,aylarca yıllarca ölümü beklendiği halde dünyasını değiştirenlerinde sık şahitleriyiz.Ani ölümlerin çok arttığı günümüz dünyasında bu ibretli gerçeklikten de sıklıkla öğüt almak işimize gelmez.
Ölümü hatırlatan nesnelerden uzak kalarak onunla yüzleşmeye cesaret edenlerimiz hep azınlıkta olmuş. Modern batı tarzı yaşamda zaten ölümü hatırlamak ve hatırlatmak konusu mümkün olduğunca hafızalardan uzak tutulmaya çalışılıyor. Mezarlıklar yerleşim yerlerinden uzaklara taşınarak iç içelik bilinçli olarak engelleniyor.
Ani ölümler modern dünyada giderek daha da artacak gibi. Sağlık profesyonellerinin tüm önleyici girişimleri her ne kadar tesellimiz olsa da mutlak gerçeklikten kaçış yok.
Bu tedirginlik aslında kendimizi sorgulatacak bir açılım oluşturabilse, uyuyanlarımızı uyandırarak bizleri sığaya çektirebilse ne kadar faydalı olur. Hiç ölmeyecekmişiz gibi çalıştığımız dünya hayatının yarının ölümlü olabileceği gerçekliğini kavrayıp ölmeden önce fırsat varken içimizdeki fitne fücurları ,nefsani tuzakları ,şeytani duruşları öldürebilsek kazancımıza diyecek olmaz.
İnsanların hüsranda olduklarını açıkça beyan eden Rabbimiz hakkı ve sabrı tavsiye ederken aynı zamanda ansızın gelecek ölüme de hazırlıklı olmamızı , bu ibretlik halden yararlanarak iş işten geçtikten sonra ah vah etmemizi istemiyor.. O halde ölmeden önce içimizdeki nefis canavarının arsız isteklerini öldürerek işe başlayalım. Ölümsüzlük iksiri içmiş gibi hareket edenlerin dümen suyuna kapılmayalım. Yoksa başımız leh taşına değdiğinde uyanırız ki ,bu uyanış ölüm gerçeği ile yüzleşmede geç olur.
Elbette sağlığımız için her türlü gayreti gösterelim. Sağlıklı beslenmemiz , uyku düzenimiz zararlı alışkanlıklardan uzak duruşumuz olmalı. Stresten uzak durmalıyız. Kanaat zenginliği ile maddi ve manevi bedenimizi doyurarak içinde pis pas biriktirmemeliyiz. Amenna.
Ancak biyolojik bedenimizi ne kadar sağlıklı tutarsak tutalım eğer zihin ve ruh sağlığımızı marazlara karşı korumada eksiklerimiz varsa vay halimize. Bugünlük bu kadar. Kalın sağlıcakla.