Bundan on yıl kadar önce, muayene hekimliği yaptığım dönemlerdi.Randevulu hastaların muayenelerini tamamlamış, bi çay içip yorgunluk atıyordum. Sekreterim randevusuz bir hasta geldiğini söyledi,bakıp bakamayacağımı sordu, hemen içeri almasını söyledim.
80 yaşlarında , yüzünde mutsuz bir yaşlılığın çizgileri olan , yanındaki refakatçi yardımıyla muayene koltuğuna oturan, ihtiyar bir hasta. Ve işin ilginç tarafı huzurevinden geliyor ve rafakatçısı da huzurevi hemşiresi. Bu hastalar genelde yoksul olduğundan ve her türlü tedavisi devlet hastanesinde ücretsiz ve öncelikli olarak yapıldığından, muayenehaneye gelmesini garipsedim. Şikayetini sordum. ''Doktorum ıhı şu gözümde acaip bir batma var, gaç kere döölet hastanesine gettim eyi bakmiiler, ilaç verip verip saliiler. Şu gözüme ne batii eyi bir bak.''dedi .Belkide devlet hastasinde eyi bakmiiler dediği hekimlerden biri de bendim .Çünkü yaptığım muayenede hastanın gözünde o kadar batma şikayeti yapacak bir bulguya rastlamadım. Önemli bir problem olmadığını söyledim. Basit batma şikayetlerini rahatlatacak bir damla verdim, ve muayene ücretini de kabul etmeden hastayı yolladım.
Aradan bir hafta geçti.Yine aynı saatlerde aynı refakatçi ile yüzündeki mutsuzluk çizgileri biraz daha belirgin olarak tekrar geldi. Nasılsın amca diye sordum.''heç eyi deelim.geçen geldim beleş muayene ettin diini bana eyi bakmadın, batışma heç geçmedi'' dedi. Sonra masama sigara gibi kıvırılmış parayı bırakıp '' şu parii peşin peşin al benim gözüme dooru dürüs bak'' diye de hafif bir azarladı. Acaba gözden kaçırdığım bişeymi var diye dikkatle tekrar muayene ettim, yine bir problem göremedim.Bazen rastladığımız gibi, problemin psikolojik olduğunu anladım.
İhtiyar amcayı muayene koltuğuna oturttum mikroskopla göz kapağının içine biraz dokunup önemli birşeyler yapıyormuş hissini vermeye çalıştım.
'' Hah şimdi batan şeyi çıkardım hadi geçmiş olsun amca'' dedim.Fakat hasta bunu o kadar uzun zamandır kendine dert edinmiş ki öyle kolay kurtulmuş olabileceğine ihtimal vermedi '' hani ne çıktı göster bahalım'' demesinmi.
Bu durumda biraz daha inandırıcı olmak için gözkapağının içinden olmayan bir parçayı çıkarmaktan başka çarem olmadığını anladım. Müdahale dolabından bistüriyi ve plastik lens kutucuğunu aldım.Çaktırmadan bir plastik kıymık çıkardım. Adeta bir illüzyonist gibi kıymığı avucumun içine kıstırıp gözkapağından parça çıkarma işlemini biraz daha ağrılı ve abartılı birşekilde yaptım.Gözkapağı ile uğraşırken minik bir cımbıza benzeyen pensetimim ucuna plastik kıymığı tutturdum ve birazda dokunup hastanın canını yakarak ''bu sefer tamam amca parçayı çıkardım'' dedim. Amca ''hani '' dedi. Lens kutusundan kendim çıkardığım parçayı eline verdim. Parçayı inceledi , gözkapağını yokladı '' Allah senden razı olsun doktorum beni böyük sıhıntıdan gurtardın ver şu mübarek ellerinden öpiim'' dedi.
Amca, yüzünde çok huzurlu bir ifadeyle huzur evine gitti. Çok ciddi ameliyatlar yapıp körlükten kurtardığım birçok hastadan daha çok dua etti. Hayatımda ilk ve son olarak , pembe de olsa, bir hastama yalan söyleyip ,en büyük ihtiyacı huzur olan bu ihtiyara bir parça huzur verdim.