İnsanlara kendi düşünceni anlatmak kolay, kendilerini anlatmak zor ama ben yine de Kemalistlerin ve laiklerin sıkça kullandığı Atatürk’ün sözüyle kendilerini anlatayım; “Mevzubahis olan vatan ise, gerisi teferruattır”
Bazıları eleştiriye açık değildir. Bu, kendisini anlatmaya başlamanızla birlikte etkisini gösterir. Bir farkla ki, eğer övecekseniz, istediğiniz kadar kendisinden bahsetmenize rıza gösterir. Onun hasletlerinden bahsedin mesela, boyundan, posundan, soyundan…
Sonra kahramanlıklarını anlatın, atasından, dedesinden, nereden geldiğinden, nereye gittiğinden…
Kendisi hiçbir şey olmazsa bile ataları yedi düveli tir tir titretmiştir.
Belki de düşmanı ülkemizden kovmuş, hatta denize dökmüştür.
600 yıllık bir imparatorluğu yerle bir etmiştir.
Düşmanın korkulu rüyası haline gelmiş, ülkeyi işgalden kurtarmıştır.
Hasta adamı yataktan dimdik kaldırmıştır belki…
Belki de bütün bir toplumla el ele vererek kurtuluş mücadelesi başlatmış ve zafere de ermiştir.
Bazı kendini bilmezlerin sözlerini de umursamamak gerekir. Efendim neymiş, “zafer geldikten sonra, kurtuluş mücadelesi verenleri ipte sallandırmıştır.” O kadar kusur kadı kızında da olacak.
Çünkü devrimler yapmıştır, bezden, ipten, sudan, selden…
Başlar boş kalmasın, keller görünmesin diye şapka giyilmesini istemiş, giymeyenleri de İstiklal Mahkemelerinin vicdanına, adaletine, merhametine, hakkına, hukukuna bırakmıştır.
Ama olsun, sonuçta ülke zor bir süreçten geçiyordu ve bazı şeylere taviz vermek, asla ve katta mümkün değildir.
Mesela ezanı ve Kur’an-ı Kerim’i orijinal diliyle okuttuğunda devletin temel nizamı, din kurallarına uydurulma ve devletin köküne dinamit koyma durumu vardı.
Sonra İsmet Paşa’nın karnesi vardı; ekmekçiye gösterdiğin zaman, bir tane alabiliyordun, parasıyla elbet ama fazla alman zinhar mümkün değildi.
Buğdaylar da aynı dönem camilerde istiflenip, sonra da denize dökülüyordu ama olsun, mevzubahis vatandı çünkü, gerisi de teferruat…
İşte bu söz, Cumhuriyetimizin kurucusu ve Türkiye için çok önemli hizmetleri olan, ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüydü; Mevzubahis olan vatan ise, gerisi teferruattır…
Kemalist solcular, laik solcular ve bilumum sağ kesimden olmayanların vatanı ne kadar sevdiği, bu sözü sıkça tekrarlamasıyla belli oluyor.
Günde kaç kez söylemek gerekir bilmiyorum.
Eline tespih alıp saymak da mümkün ama irticanın hortlama durumu söz konusu olur, tespih ne, çağdışı bir aksesuar…
Dilde pelesenk olan, yürekten coşkuyla söylenen, onuncu yıl marşıyla birlikte daha bir gurura kapılan, taşıdığı onurla şeref duyan bu kesim için söz konusu vatan olduğunda, her şey ama her şey de teferruat olmaktadır…
Mesela siyasi ikbal bir teferruattır.
Bir sonraki seçimi düşünerek, işbirlikçilik yapmak hainliktir, ihanettir, alçaklıktır.
Dâhili ve harici bedbahtları da tarif eden Atatürk’ün benzettikleri arasında olmak, vatan dışında her şeyi teferruat olarak görenlere yakışmaz.
O nedenle mevzubahis olan ne ise ona odaklanmalı…
Bu, odaklanılacak olan vatansa, o zaman “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinde ısrar etmek kaydıyla savaşa gönüllü değil ama yapılacak saldırıları da püskürtmemek, vatana ihanet olur, hainlik olur. Belki de kalleşlik olur, korkaklık olur, olur da olur…
Hava sahan, toprak alanın, denizin velhasıl burnunun dibini korumak zorundasın.
En ücra köşeden, en yakınına kadar bu vatanın toprağı, bu vatanda yaşayanlarındır.
Ve sana düşen, söz konusu olanı korumaktır.
Geri kalan her şey sadece ama sadece bir teferruattır…
Ama o da ne?
Bu söz değişmiş.
Şimdilerde söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyenler, neden hava sahamızı ihlal eden Rus uçağını düşürdüğümüzü eleştiriyor. Hatta eleştirmekle kalmıyor, erinmeden kalkıp Rusya’ya gidiyor, “Onlar adına özür dileriz” diye süklüm püklüm af diliyorlar.
Hepsi birden Amerikancı, mandacı, İsrailci, Almancı, Esedci, İrancı olup çıkıyorlar ama hep zalimden yana, hep zulümden yana, hep mazluma karşı, hep mağdura karşı…
Kilis’in dibine kadar terör örgütlerinin cirit atmasını, Misak-ı Milli’yi hatırlamadan karşı çıkıyorlar.
Dağdan şehre inen terör örgütüne devletin neden müdahale ettiği soruluyor, “bıraksaydınız ya oradaki halk katledilseydi” tavrı hâkim…
Kemalistler, laikler ve bilumum solcuların hepsi birden teferruata odaklanarak, vatanı bir kalemde çizmiş durumda, içinde yaşayan koca bir milletle birlikte…
Sizi bilmem ama Atatürk, yattığı yerden kalksa, ilk tüküreceği surat, kendisinin adına hareket ettiğini söyleyenler olur; ben ne demişsem tersini yapıyorsunuz, bu kadar hain nasıl oluyorsunuz, diye…
Unutmayın, mevzubahis olan vatandır, hem de tam şimdi…
Tweetimden seçmeler
Para, kişiyi adam gibi gösterebilir ama adam etmez. Adamlık, paraya bağlı değil ama adamları paranın harcadığı bir gerçek.