Tıp, insanlık tarihi ile beraber var olan ve her dönemde insan sağlığı için projeler geliştiren sanatsal bir ilim. Bu ilmin 40 yıldır neferi olarak azımsanmayacak tecrübeler de kazandım. Teknolojinin katkısı ile elde ettiği hıza ulaşamadığımı da itiraf etmeliyim.
Konuyu son günlerin modası olan mide küçültme ameliyatlarına getirmek istiyorum. Önümüzdeki günler baharla birlikte yaz ayları. Kışın biriktirilen yağları eritmek ve yaza daha sağlıklı hazırlanmak istiyoruz. Bugünlerde etrafımızda, bizlerle birlikte yaza hazırlık yapan ağaçları, gülleri, çiçekleri budayarak onları da yaza hazırlıyoruz. Onlardaki fazlalıkları budayarak düzeltebilirken bizlerdeki fazlalıkları düzeltmek o kadar kolay olmuyor.
Obezite, özellikle gelişmiş Batı ülkelerinin ciddi sorunu. Nerede ise her yıl bu mevsimlerde mucize diyetler, ortalığı toz dumana katarak çare arayanların imdadına yetişir(!). Hafızalarımızı biraz yokladığımızda, geçmiş yıllarda zayıflama mucizesi bir takım bitkileri takviyelerini ve mucizevi tedavileri hemen hatırlayabiliriz. Mesela altın çilek ne oldu? Yağ yakıcı çaylar nerede? Bir ayda 10-20 kg zayıflatan tohumlar çaylar vs… Nerdeler şimdi? Lahana kürleri, soğan kürleri, turp, şalgam aloevera vs… Bu pazar elbette yeni tohumlar bitkiler alternatifler üretecek ve ben bu makaleyi kaleme alırken de üretmeye devam ediyorlardı. Bundan hiç kaygınız olmasın. Bu alan doyumsuz vahşi kapitalizmin doyum kanallarından birisi çünkü.
Sonuç ne acaba sorusunu soran pek yok. Herkes hamaset peşinde. Armut piş ağzıma düş kolaylığı ile fazla kilolarından kurtulmak istiyor. Sağlıkta arz-talep dengesi olmamalı ama maalesef var. Yeme bağımlısı bir toplum olma yolunda bizden ileri ülkeleri geçmek için var gayretimizle çalışıyoruz. Bu gidişin doğal sonucu kısa yoldan zayıflama mucizelerine kanmaya devam edeceğiz.
Sağlık bilincimiz düne göre biraz daha geliştiği için obezite ile bizi tuzağına düşürecek hastalıklar konusunda farkındalığımız giderek daha artıyor. Eskilerin nadir hastalıkları giderek gençlerimiz de dahil tüm toplumu tırpanlamaya devam ediyor. Çare ve çözüm dendiğinde de ilk akla gelen ise zayıflamak. Formda olmak fit olmak. Ama nasıl?
Bu sorunun cevabı hem çok kolay, hem de çok zor. Teorik olarak cevap çok kolay. Alınan enerjiler kısılacak. Harcanan enerjiler ise artırılacak. Pratikte cevap gerçekten zor. Çünkü insan basit bir makine değil. Ruhu, zihni, duygusu, algısı, dürtüsü, zaafları olan ve evdeki hesabın çarşıya uymayacağı birçok tepkisi var.
Çaresizlik durumlarında çare olarak türetilen şeylerde sonuçları itibarı ile insanı Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan edebiliyor. Sayısız örnekleri olduğu için de yoğurdu üfleyerek yemek gerekiyor.
Böyle bir gerçeklik zemininde son günlerin modası olarak giderek yaygınlaşan mide küçültme ameliyatlarını ele alabiliriz. Nerede ise peynir ekmek gibi piyasadaki alıcılara satılan bu işlem ilerde ne gibi sakıncaları içinde barındırıyor? Yeteri kadar tecrübe edildi mi?
Ameliyat yolunu tüm tedbirler sonuç vermediği zaman yine iki kere düşünerek açmak daha doğru gibime geliyor. Bugün ameliyat olanların yıllar sonraki durumları ile ilgili elimizde yeteri kadar veri henüz yok.
Parkinson hastalığı, bel fıtığı, sezaryenle doğum gibi operasyonel işlemlerde elimizde birikmiş verilerden çıkan sonuç: Takipli hastalarda bazı sorunların yaşandığı ile ilgili. Bel fıtığı ameliyatı olmuş çok sayıda hasta gören bir hekimim. Sonuçlarının yüz güldürücü olduğunu söyleyemiyorum. Sezaryen için benim tecrübem olmamasına rağmen bakanlığımızın gayretlerinden anlıyoruz ki, sorunlar var.
Değerli obez kardeşlerim siz, siz olun hemen bıçak altına yatarak görselinizi düzelteyim derken daha ciddi sorunlarla boğuşma riskini almayın. Mide küçültme ameliyatlarından sonra midenizi eski duruma getirme imkânı yok. Ameliyat sonrası psikolojik sorunlar yaşayan insanlar gelmeye başladılar. Kimisi şişkinlikle ilgili, kimisi hazımla ve barsak faaliyetleri ile ilgili şikâyetlerden geliyor. İş işten geçtikten sonra ah vah dememek için iki kere üç kere düşünün diyorum.
Ameliyat kararından önce alacağınız basit tedbirler sizi arzu ettiğiniz duruma getirebilir. Yeter ki kararlı olun. Her şeyden önce niyetle işe başlamak gerekiyor. Nasıl oruç için niyet ederek saatlerce açlığa susuzluğa dayanabiliyoruz. Aynı şekilde sağlıklı kiloya kavuşmak için de niyet etmeliyiz.
Sabır ve sebat nasıl birçok şeyde maymuncuk gibi işimize yarıyorsa burada da işimize yarayacak. Alınan gıdalarda maalesef çok fazla şeker ve gizli şeker maddesi var. Katkı maddeli gıdalar sanıldığından fazla yağa dönüşme potansiyeline sahip.
Günlük hiç olmazsa bir saatlik yürüyüşlerle beraber alınan gıdaları sansürleyerek yarıya indirebilirsek hayalimizdeki formumuzu yakalayabiliriz. Önce niyet sonra sebat ve sonra da sabırla sonucu almak için bu makale bir başlangıç olsun temennisi ile bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.