Üzerinde yaşadığımız vatan, alelâde toprak parçası değildir. Ecdadımız, en azından bin yıldır canını ve kanını dökerek bu toprakları vatanlaştırmıştır. Yer üstü ve yer altı zenginlikleri bir tarafa, kıtalar arası merkez noktada bulunması; üç kitabî dinin mukaddeslerini bağrında tutması da aziz vatanımızın değerlerini artırmaktadır. Yüzyıllar öncesinde olduğu gibi, günümüzde de MUSEVÎ - HIRİSTİYAN İTTİFAKI'nın temsilcileri, aziz vatanımızın ve üzerinde yaşayan bizlerin düşmanlarıdır. Bu nedenle de, geçmişten daha güçlü ve daha sinsice üzerimize çullanmaktadırlar.
BUNLARI HEPİMİZ BİLİYORUZ...
***
Milletimizin, millî, maddî ve manevî menfaatlerimizin düşmanları; medya, para, sanatsal faaliyetler vb. vasıtalarla her türlü oyun ve desiselerini de ortaya koymaktan geri durmamaktalar... Özellikle, iktidar ve muhalefet partilerinden, önemli STK'lardan, tarikat ve cemaat altındaki yapılanmalardan kendi menfaatlerine uygun insanları da yönlendirmek biçimiyle bizim sorunlar içinde debelenmemize zemin oluşturmaktadır.
Bendeniz, özellikle son 30 yıldır gözlemliyorum ki, BİZİM MİLLETİMİZİ TEMSİL EDEBİLECEK DÜZEYDE SİYASETÇİ, MÜNEVVER İNSANLAR ETKİN VE YETKİN MAKAMLARDA OLMAMIŞTIR, OLAMAMIŞTIR, kanaatindeyim. Münferit kimi kişileri belki dışarıda tutabiliriz; lâkin, ülkemizin etkin milliyetçilerinin çoğunun ihlaslı, şuurlu ve ufuklu milliyetçi olduklarını görmedim. Aynı biçimde, ülkemizin etkin dindarlarının çoğunun ihlaslı, şuurlu ve ufuklu Müslüman olduklarını da görmedim. Hatta, hatta, ülkemizin etkin Kürt savunucularının ve Kürdistan hayali peşinde koşanların da çoğunun ihlaslı, şuurlu ve ufuklu Kürt olduklarını da görmedim.
MESELE; ülkemizin etkin ve yetkin makamlarına "ADAM" çıkaramadığımızdır. "Doğan görünümlü şahinler"le idare etme alışkanlığına ve yeteneksizliğine sahip olduk. MİLLİYETÇİ diye gördüklerimizin de KÜRDİSTAN HAYALİ peşinde koştuklarına inandıklarımızın da ERMENİ taşeronluğunda Musevî - Hıristiyan İttifakı'na çalıştıklarını hissetmedik, algılamadık, görmedik, gözden ırak tuttuk, hatta peşlerinden gittik. Hele hele, MİLLÎ ŞEF dönemindeki "Din Düşmanlığı" politikalarından muzdarip bir ecdadın çocukları olarak; "Atatürkçülük" adı altında din karşıtı söylem ve faaliyetlerinden usanmış, korkmuş insanlar olarak SADECE, DİNÎ VE MİLLÎ SÖYLEMLERİ OLAN İNSANLARIN PEŞİNDEN GİTMEKTEN DE MUTLU OLDUK.
Ülkemizin yönetiminde "ADAMLAR"a ihtiyaç vardır. Lâkin, millet olarak bizler de "ADAM" nasıl bulunur ve nasıl takip edilir; öğrenemedik, apışıp kaldık. ÇÜNKÜ, KİM NE DERSE DESİN, MİLLETİMİZ HÂLÂ KOLEKTİF ŞUURA, YÖNETİCİSİNİ SEÇME KEMÂLİNE ULAŞMIŞ DEĞİLDİR. Çünkü bu süreç, uzun soluklu bir süreçtir.
***
Milletimiz, aldanmaya, aldatılmaya hâlâ müsaittir.
Bizler, hangi parti olursa olsun, en başındaki adamdan, ilçe yönetimindeki adamına kadar aldatılmaktayız, aldanmaktayız. Çünkü, bizim seçtiğimizi sandığımız vekillerin, belediye başkanlarının, il / ilçe parti başkanlarının, meclis üyelerinin büyük çoğunluğu BİLGİSİZ, BİLİNÇSİZ, UFUKSUZ, SAMİMİYETSİZ ve bir o kadar da RANTİYECİ, ŞARLATAN, MENFAATPEREST özelikte siyasîler olduğu kanaatindeyim.
BU GERÇEĞİ İYİ ANALİZ ETMEDEN, BU GERÇEĞİ ÖZELLİKLE SEÇİM DÖNEMLERİNDE İYİ İDRAK ETMEDEN VE ÖNLEM ALMAK İÇİN GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRMEDEN ÜLKEMİZİN BİRLİK VE DİRLİK MESELESİNİ DE KESİNLİKLE ÇÖZEMEYİZ.
***
Millet, kör dövüşün içine itilmektedir. Sanal medya, gazeteler, televizyonlar ve siyasîlerin konuşma ve tavırları, ESAS İTİBARİYLE milletin menfaatine değildir. Tablo budur. Lâkin, bu tablo, milletimizi ve bizleri karamsar yapmamalı...
Bu seçimlerden sonuç ne çıkarsa çıksın, akabinde KAOS vardır. Çünkü, CUMHUR İTTİFAKI da, MİLLET İTTİFAKI da milletin meselelerini çözebilecek duyarlılıkta, yetenekte, ferasette ve samimiyette değildir. Düşünebiliyor musunuz, hangi ittifak olursa olsun, KÜRDİSTAN idealine sahip HDP'nin oyuna ihtiyaç duymaktadır. Böyle bir ortamda bizler, hangi ittifakın ülkemize hayır getireceğini söylersek söyleyelim, kendimizi kandırmış oluruz.
***
Bizler, 24 Haziran'da gideceğiz kendimize en yakın gördüğümüz partiye ve cumhurbaşkanı adayına oyumuzu vereceğiz. Ama, ülkemizi gerçek anlamda şekillendirmek istiyorsak, DAHA SONRAKİ SEÇİMLERE GÖRE FAALİYET, DÜŞÜNCE VE SİSTEMİMİZİ KURMAMIZ GEREK, diye düşünüyorum.
Kişiler ne kadar bilgili ve bilinçli olursa olsun, neticede bu tür hareketler TOPLUMSAL'dır. Dolayısıyla, MİLLETİN MENFAATİNE, MİLLET HAREKETİ SÖZ KONUSU OLMALIDIR. Bu ise, demokratik, meşru ve yasal yollarla olmalıdır. Bu da SEÇİMLER ile mümkündür. Aksini, zerre kadar düşünmek istemiyorum.
***
Birbirine düşmüş, temel noktalarda meselelerini görüşmekten âciz insanların kendine de, milletine ve ülkesine de yararı olamaz. Mekân neresi olursa olsun... Türkiye Büyük Millet Meclisi, parti kongreleri, il / ilçe yönetim kurulu salonları, televizyonda açık oturumları, Facebook veya Watsapp grup sohbet mekânları...
Düşünceler, yürekler ve faaliyetleri; milletimizin, ülkemizin ve tüm insanlığın menfaatleri doğrultusunda birleştirilmeli ve güçlendirmeliyiz. Aksi takdirde, her platformda oluşturulan BİLGİ KİRLİLİĞİ'nin ve milletimiz aleyhindeki PSİKOLOJİK SAVAŞ'ın menfi etkisinden kendimizi kurtaramayız. Onun için de mutlaka her şeyden önce, yararlı bilginin peşinden koşmalı; ufuklarımızı açmalı; daha çok ayırt edici niteliklere sahip olmak için gayret göstermeliyiz.
Milletimiz, kör dövüşün içine atılamaz, atılmamalı...
Milletimiz, geleceğine sahip çıkmalıdır...
Tabiî, istiyorsak...
Hepinizi, saygıyla selâmlarım...