Dokunuş
Neyle izah edilir, fareden fil doğarsa,
Koskoca bir aslanı bir gelincik boğarsa,
Akıl iflas etmez mi, söyleyin ey yȃrenler;
Bir fındıkkabuğuna, bir ejderha sığarsa?
A.S.D
Ülkemizde terörizm; sol cenahın çirkeflik çiftliğinden ve kaşıyıcılık damarından beslenir sürekli. Her zaman söylediğim şekliyle, halkın sabaha huzurla uyanması bunların huzurunu kaçırır nedense? Temel yapı bu, felsefe bu, tıynet bu adamcıklarda… Kaos, kan, gözyaşı; düğün bayramlarıdır ilȃnihaye. Kıytırık eylemlerinde ve argümanlarında; akıl, fikir, ciddiyet aramak beyhudedir elhak. İşte örnek:
-Ethem Sarısülük!
-Burada!
-Abdullah Cömert!
-Burada!
-İrfan Tuna!
-Burada!
-Ahmet Atakan!
-Burada!
Daha da saymak mümkündür tabi. Peki, ne işleri varmış orada ve ne halt karıştırmaya gitmişler? Bakınız, “hak arama” demiyorum, “halt karıştırma” diyorum düpedüz. Çünkü arayacakları bir yitik yok ortada, takibine koyulacakları bir hadise yok, bir gasp yok. Canları çıngar çıkartmak istediğinden ve uyuzları kaşındığından dolayı yakmışlar, yıkmışlar, yağmalamışlar. Sonrasıysa pisipisine ölüm, keyiflerince… Malûm Alabora’cı herifin şu sözleri ispata kâfi değil mi? "Mesele Gezi Parkı değil arkadaş. Sen hȃlȃ anlamadın mı?”
Siz zannediyor musunuz ki velveleci takımın ölenlerden her hangi bir rahatsızlıkları var? Kalıbımı basarım ki asla! Tam aksine, devrim ateşini tutuşturmak ve körüklemek için zarurettir planlarınca… Hatta ölenlerin azlığı ve münferitliği tatmine yetmez egolarını. Daha da katmerli ölüm üstteki dinozorların isteği, daha da… Nasılsa yırtılan yaka, varoşlu anaların yakası…
XXX
Ak Partinin icraatlarında serapa gevşeklik sezinlemek mümkündür. Politikada sevmediğim bir cümledir, halka dönük ve Demirel ağzıyla; “Gelin şu işi birlikte yapalım, birlikte omuz verelim.” teranesi.
Ne birlikteliği be kardeşim?!. Tek başına iktidara oturmak, neyin sebep ve sonucu? Kimin birlikteliği? Bu halk size kahir ekseriyetle oy verirken, ebedi intizarlık CHP’nin ağız kokusunu dinlemeniz için vermemiştir elbette. Bir Seyfi dede ve bir Mehmet Moğultay, en sarsıcı icraatlarında halktan birliktelik mi istemişlerdi? Bir Mesut Yılmaz’lı düşük kalibredeki koalisyon hükümeti, en absürt ve en adi fantezilere imza atarken kime danışmışlardı?
Siz onların çepelini temizlemeye çalışırken bile tereddüt yaşıyor ve yaşatıyorsunuz. Artı eliniz ayağınıza dolaşıyor. Aldığınız kararları takan ve ipleyen yok. Nemenem acziyet böyle!
Sıradan bir okul müdürü eski alışkanlık gereği, eğer halen de derse sokmuyorsa başörtülü bir öğretmeni… Ödül törenlerinde hȃlȃ plaket verilmiyorsa başörtülü öğrencilere… Hele de bunlar, aynı kişilerce ve aynı kararlılıkla pervasızca uygulanıyorsa; durup düşünmek lazım uzunca.
Var mı bunun “acziyet”ten başka olası adı? Şu Milli Eğitim Bakanlığı’na gözünü taştan budaktan esirgemeyen, kıytırık solun etkisinde kalmayan bir adam gelmeyecek mi yahu?
İlla da söylemem ve sıralamam gerekirse, Hasan Ali Yücel’den tutunuz da; Mustafa Üstündağ, Necdet Uğur, Nevzat Ayaz, Hikmet Uluğbay, Metin Bostancıoğlu cesaretinde ve cesametinde… Yani anlayacağınız hepsi de sıradan isimler olmayıp, özellikle atraksiyona sahip kişilerden seçme ve müteşekkil. İnce eleyip sık dokuma ne ki? Elediğini kepeğine katan türden, militanca hem de… Vurduğunda toz savuran tonajda…
Siz ise kasabadaki bir ilkokul müdürüne söz dinletemiyorsunuz, ne hazin!
XXX
Ve yine CHP…
Allah’tan ki, iki yakaları bir araya gelmemektedir. Başta belirtmiştim “intizarlık” olduklarını. “Doluya koysalar almıyor, boşa koysalar dolmuyor.” şaşkınlığında kıvranıp duruyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nda aradıklarını pek bulamadılar. Garibim de yalan dolandan başka, tutarsızlıktan başka ne var ki zaten. Öteden beri örs üzerinde ham demire şekil vermeye kalkışan solun kaşarlı ustaları; Mustafa Sarıgül’e sarıldılar yeniden. Çaresizlik, kötü bir şey hâsılı.
Memlekette sol zihniyet adam yetiştirmedi ki… Ancak din düşmanlığı ve zırtapozluk mevcut envanterlerinde… Bu partinin perspektifinde; mukaddesata ve milli değerlere ziyadesiyle dil uzatanlar her kimse; mutlak surette testten geçmiş ve seviye sınavına hak kazanmış demektir. Ve böylece ya saylavlığa aday gösterilir tercihen, ya da önemli makamlara yerleştirilecek liyakatte bir gözle bakılır.
Yeknesak CHP zihniyetinin, cinsi sapıklara kol kanat germesi ve her fırsatta onları savunması da tevekkeli değildir aslında.
Fakat yaşadığımız coğrafyanın (Allah korusun) altı üstüne gelmedikçe… Bir sihirli el mesabesinde algıladıkları ve medet umdukları cuntacılar, iktidarı kendilerine altın tepsiyle sunmadıkça… Lȃakal bir sittin sene daha iktidar yüzü göremeyeceklerdir. “Lȃakal” diyorum, Milli Şeflerinin ifadesiyle, ‘en azından’ anlamındadır yani.
Ciddiyet kuşanıp, “türbulans”ı bırakmadıkları sürece halktan vize alamayacakları aşikȃr. Ya o amblemlerindeki okla işaretlenen “halkçılık” kavramını kaldıracaklar, ya da manasını iyi kavrayacaklar.
Yoksa Sarıgül gelmiş, mor gül gitmiş hepsi hikâye. Fatih Altaylı’nın; “CHP, cahiller partisidir.” betimlemesi de bu cümledendir.