Değerli okuyucu kardeşlerim. Makalemin başlığı bir meslektaşıma ait. Son günlerde sayıları hızla artan tamamlayıcı tıp doktorluğu ile ilgili ciddi kaygılarımı sizlerle paylaşarak sesimi yetkililere duyurmak istiyorum.
Tıp diploması alarak doktorluk yapmaya hak kazanmış meslektaşlarımızdan arzu edenlere devletimiz , tamamlayıcı tıp uygulama eğitim kursları düzenleyerek batı tıbbının çözmekte zorlandığı bazı hastalıkların tedavisine hekimlerimizin bakış açısını genişletti.
Hekimlik yıllarımın en verimli döneminde, modern batı tıbbı ile tedavide başarılı olamadığım hastalarıma tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden yararlanarak çare ve çözüm üretme gayretimin bedeli olarak öyle faturalar ödedim ve öyle yaftalara muhatap oldum ki, bugün geldiğimiz noktaya en çok ben seviniyorum.
Çünkü artık sağlık ordusunun tepesindeki kurum tamamlayıcı tıp uygulamaları ile ilgili daire başkanlığı oluşturarak meselenin önemini kavradı ve her ay binlerce doktorumuzu farklı alanlarda yetiştiriyor.
Amma ve lakin sertifika almış genç meslektaşlarımızın pratik uygulamaları ve sonuçları ile ilgili gözlemlediklerim maalesef bu sevincimi ve hevesimi gölgeliyor ve bendenizi kaygılandırıyor.
Tıp fakültelerimizde altı koca yıl boyunca eğitilerek tıp doktoru diploması alan meslektaşlarımız görev aldığı yerlerde büyük oranda reçete memurluğu yapıyor. Bu öz eleştiriden eleştirileceğimin bilinci ile bu gerçekliği inatla vurgulamak istiyorum.
Ülkemizin ihtiyaç duyduğu yeterli sayıyı (kantiteyi )tutturmak için nerde ise her ilimizde açtığı tıp fakültelerinden tıp doktoru diploması vererek doktor açığını kapatma gayreti kalitatif değerlerde ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktı.
Doktor sayımızın düne göre bugün yeter sayılara ulaştı. Sağlığa ayrılan bütçe ciddi oranlarda artırılmasına rağmen geldiğimiz nokta hiçte iç açıcı değil.
Tabirimi hoş görmenizi umarak bendeniz bu durumu şöyle özetlemek isterim.
Çakma hastalıklar ve hastalar için mevcut sağlık sistemi gerçekten çok mükemmel ve tıkır tıkır işliyor. Bu gurup içinde olanlardan memnun olmayan da nerede ise yok. İlaca, tetkike, film ve tahlillere ulaşmak ve sonuç almakta mümkün. Endüstriyel tıbbın tam istediği hasta profili bu zaten.
Endüstriyel tıp cebini doldurmakta zorlanmadığı için mutlu ve memnun . Çakma hastalarda meselenin ciddiyetine vakıf olacak ciddi bir hastalık durumunda değil ve yapılan müdahalelerin maddi ve manevi zararları pek önem arz etmiyor. Keseden çıkan maddi bir bedel de yok.
Ya hastalık ciddi ise ve hastanın hayati tehlikesi varsa?
Burada biraz duralım ve ellerimizi başımızın arasına alarak biraz düşünelim.
Yoğun bakımlık bir hastamız olmuş mu? Ne gibi güçlüklerden geçtik veya geçiyoruz.
Ya da önemli bir ameliyatlık hastamız olduğunda yaşadıklarımız….
Say sayabildiğin kadar.
Makalemi yazarken bir hastamın gönderdiği videoyu açtığımda haklılığımı sonuna kadar haykıran bir gerçeklikle karşılaştım ve gönderen kişinin telefonda aktardıkları ile beraber ,işte aktarmak istediklerimin tam da özeti dedi ama çare ve çözüm ararken yaşanılan garabetler başka bir makaleme konu teşkil edecek.
Makalemin başlığına tekrar dönecek olursam. Burada da farklı sorunlar birikmeye başladı. Eskiden bu işleri yapanlar hekimler değildi ve merdiven altı diyerek geçiştiriyor ve haklarında demediğimiz bırakmıyorduk.
Ne şarlatanlıkları ne de sahtekarlıkları kalıyordu.
Tamamlayıcı tıp eğitimi alarak uygulama yapan doktor sayımız binlerle ifade edilmeye başlandı ve bu meslektaşlarımıza haddini hududunu bildirecek bir merci de yok .Büyük bir kısmi da meslekte yeni.
Yani henüz doktorlar. Yani hekim olamamışlar ve doktorluk gözlüğü ve gençliğin verdiği öz güvenle beraber TUS için hazırlanmanın da bedeli olarak teşhis ve tedavileri a,b,c,d,e şıklarından menkul sayıyorlar.
Meslekte geçirdiğim yıllar bendenize hekimlik ile doktorluğun aynı olmadığını öğretti. Hatta biraz daha haddimi aşarak ifade edeyim, akademisyen doktorluk ile de hekimlik farklı.
Değerli genç ve henüz hekimlik gözlüğünü takmamış meslektaşlarım: Siz , siz olun. Önce haddinizi hududunuzu bilin.
Aldığınız sertrifikaları kullanırken muhakkak ağzınızdan çıkanları kulaklarınız tam duysun. Henüz doktor olalı bir sene bile olmamış bir meslektaşım bakanlıktan onaylı aldığı uygulama belgesinin sarhoşluğuna kapılmasın.
Ulu orta farklı anlamlara çekilebilecek kelime ve cümlelerle hem kendimizi hem de bu alanda ilerlemek isteyen devletimizi zor durumda bırakmayalım.
Geçtiğimiz ay tamamlayıcı tıp sempozyumunda bir meslektaşımız MS hastalığını nasıl da çabucak tedavi ettiğini ballandıra ballandıra anlatırken kulak kabartmış ve duyduklarıma inanamayarak birkaç merak ettiğim soru sormuştum.
MS ki, yılların verdiği nöroloji hekimliği nosyonuma rağmen tedavisinde zorlanırım. Mesleğe yeni katılmış ve henüz uzmanlık eğitimine başlamamış yeni yetme heyecanlı bu meslektaşıma bir şeyleri anlatmaya çalıştım.
İnşallah demek istediklerimi anlamıştır.
Eğer anlamamış ise yandı gülüm keten helva.
Değerli meslektaşlarım lütfen ulu orta bu meseleleri konuşmayalım. Bilimsel yayınlar yaparak hem kendimizi hem de bu alanda henüz boş olan boşlukları dolduralım. Az konuşup çok yayın yapıp bilimsel programlara katılmaya gayret edelim.
Önce bir alanda uzmanlık eğitimi alalım. Eğitim aldığımız alanda sorunlu olan hastalarımıza tamamlayıcı tedavileri bir protokol dahilinde kullanarak standardize etmeye gayret edelim.
Ulusal ve uluslararası kongrelere katılarak yayınlanan ve yayınladığımız bildiri ve posterlerle mesleki gelişmemize katkı sağlayarak öz güvenimizle hastalarımıza daha çok şifa vesilesi olalım diyorum.
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.