İlk önce başlık için vatansever insanlardan özür diliyorum. Vatanseverlik ve nazım hikmet isminin yana yana yazılması bile bu kelime için zuldür. Fakat son zamanlarda isimleri üzerine fırtına koparılan ve bir kısım insanımız bu kişiler üzerinden Türk ismine ve Türk milletine ve Türk askerine ihanet ile suçlanırken yazmadan edemezdim. Benim babamdan ve dedemden aldığım vatanseverlik, Türk milliyetçiliği gibi mevhumlara göre bir kişinin vatansevermi, yoksa vatan hainimi belli kıstasları var idi. Ayrıca bu kıstaslar bütün Türk milleti tarafından bilinir idi. Fakat öyle gelişmeler yaşanmaya başladıki bizim öğrendiklerimiz veya bize öğretenler yanılmış, vatanseverler hain, hainler vatansever diye yazılmaya ve söylenmeye başlamıştır.
Rahmetli babam bize anadoluya razı olmayınız, bizim terk etmek zorunda olduğumuz, milyonlarca şehit kanına bedel olarak terk etmek zorunda kaldığımız, milyonlarca metrekarelik vatan topraklarımız olduğunu, bu toprakları yüzlerce yıl başta Rusya ve Avrupa ile benzeri devletler ile çarpışarak kaybettiğimizi, bu vatan topraklarında gene milyonlarca kardaşımızı boynu bükük ve esir olarak bırakmak zoranda kaldığımızı, gene bir gün ilk fırsatta bu kardaşlarımız için elimizden geleni esirgemeden hürriyetleri için her şeyi yapmamız gerektiğini söyleyerek bizleri büyüttüler ve bizler askere gittiğimiz zaman dosyamızda sakıncalı personel silah verilmez yazıları ile karşılaşınca, babamızın ve dedemizin tembihlerinin yanlış olduğunu, bütün bu güzel mevhumların zaman içinde değiştiğini, atamızın hainlik dediği hususların sevilen ve öğülen hususlar haline geldiğini bizim ise faşist diye tabir edilen insanlar olduğumuzu öğrenmiş olduk.Fakat galiba benim gibi birkaç tane fabrika hatası kişi öğrenmiş.
Bütün dünyada Müslüman olmayan milletlerin ordularının dış tehlikeler için eğitildiğini ve kendi insanlarına silah çekmeyi akıllarından bile geçirmediğini, fakat fakat Osmanlı devletimizin yıkalmasından sonra kurulan İslam devletleri ordularının, tek varoluş sebeblerinin bizzat kendi milletlerine silah çekmek, onlara dayılanmak, onları sömürmek ve köle etmek, boş zamanlarında arada bir dışarıya hava atmak ve fakat iş ciddiye bindiği zaman mısırın 1967 senesinde bir tane mermi atmadan altıbin tankını yeni yetme İsrail devletçiğine bir saatte teslim ettiği gibi teslim edip kaçmak olduğunu gördükçe insanın içi sızlıyor. Kendi ülkemde askerin zırt pırt darbe yaptığını, kendi insanını daima kendisinden aşağı gördüğünü tespit etmek ve görmek, yönetimi bize bırakılmayacak kadar önemli görüp daima kendilerinin elinde olması için dışarıdan her türlü desteği alarak aziz Türk milletini koyun haline getirmeye çalıştığını görmek ve bu güzide kuruma devamlı ve safca hisler ile peygamber ocağı demeye devam eden bizlerin anasından emdiği sütü burunlarımızdan getirmelerini, Türk milliyetçisi olup vatanı için her şeyini vermeye hazır ülküdaşlarımı Rus ve çin uşağı komünist militanlar ve asker katilleri ile beraber asmalarını görmüş olmak beni ve bütün ülküdaşlarımı derin birer sükutu hayale uğratmış iken bütün bunları küçük siyasi hesaplar için unutmuş olmak bende ve geleciğini hayal ettiğim büyük Türk birliği için ümitlerimin kırılmasına ve düşünemez olmama sebeb olmaktadır.Düşünün bir karış kalmış vatanımda bana reva görülen muameleyi ve bu muameleden sonra siz Turan için neye ve kime güvenerek Enver Paşa olacaksınız.
Fakat son zamanlarda öyle şeyler olmaya başladıki bütün bu olanların tamamına tuz biber ekecek hale geldi. Çeşitli darbe teşebbüsleri ile bir kısım subayın (asla sübay olamazlar, bu sübay ile subayın , Asker ile doğrusu olan Askâr ın farkını bilmeyenler zaten yazımdan bir şey anlamak kabiliyetine haiz değildirler.) tutuklanması ve yargılanması sırasında, bu yargılamayı yapan mahkemeler ve sivil siyasetçiler Türk olmamak, Türk milliyetçisi olmamak, Türk ordusuna düşman olmak v.s diyerek yaftalandılar. Bu korkusuz ve pkk ya büyük zarar veren yiğit askerleri içeri atmakla, Türk ordusunu subaysız (sübay değil) bırakmakla suçlandılar. Bu subaylar ordunun tamamı ve bunlardan başka subay yokmuş ve bu insanlar pkk ya karşı savaşmış oldukları ve Türk ismine sahip çıktıkları ve Türk milliyetçisi oldukları için tutuklanmışlar ve suçsuz olarak ceza almışlar diye yırtınıp durulmuştur. Gezi parkı olaylarını tertipleyenler ile Türk milliyetçisi olduğunu söyleyenler küçük hesaplar için bir araya gelmiş(burada Devlet Bahçelinin hakkının yememek lazım bu işe çok karşı çıkmasına rağmen) ve ülküdaşlarımızı asanlar ile aynı zeminde buluşmaktan utanmamışlardır.Nerede ise elli yıldır Türk milliyetçilerini faşistlikle suçlayanlar ile güya ülkücü geçinen kişiler bir araya gelmekten imtina etmemiş ve kahraman askerlerimizi hapisten çıkarmak için işbirliği yapıldığı söylenmiş, fakat iş köprünün, havalimanının , nükleer tesislerin ve yerli silah v.s yapılmasının durdurulması gibi hiçte siyasi olmayan neticelere bağlanınca biraz akılları başlarına gelmiştir derken, bu subaylar ve İlker Başbuğ için ağıtlar yakanları yakacak İlker Poşa (paşa değil) nın kitabı yayınlanmıştır. Bu kitap ile tekrar öğrenmiş olduk ki babamız ve dedemiz vatan haini ile vatanseveri birbirinden ayırt etmeyi bilmeyen cahilleri miş ve bizi yıllarca yanlış fikirler ile büyütmüşler ve gezi parkında ortalığı yakan masum! gençler ve onları destekleyenler Türk müş ve milliyetçiymiş bizler ise sadece geri kafalı faşistler imişiz. Türkistan diye biri yer yok orası Rusya imiş ve bizim vatanımız değilmiş, balkanlar diye bir yer yokmuş orası rum eli imiş, Din neymiş ki sadece bir afyon ve arabın örf ve adeti imiş. İşin doğrusu ne imiş, işte orası çok önemli çünkü öyle öneml iki bizimle beraber Atatürk’ü de ilgilendiriyor. Rahmetli dedem ve babam gibi Atatürkte yanılmış ve öyle sanıldığı gibi akıllı bir adam değilmiş, vatanseverliği ve vatan hainini hiç ayıracak kültür birikimine sahip değilmiş. Atatürk’ü çok sevdiğini her fırsatta söyleyen bu iki yüzlülere göre asıl vatansever, hatta en büyük vatan sever Nazım Hikmet Versinski denen adam (kusura bakmasın gerçek adamlar) mış. İlker Poşa büyük aklı ile Atatürkün bile yanıldığını, Rusya ya vasıl olduğunda yeri öperek asıl vatanının Rusya ve Allahının Stalin olduğunu söyleyen ve yaşadığı yıllarda esir kardaşlarımızın umutlarını kıran ve yaşadıkları acı ile alay eden bu adamın hain değil, en büyük vatansever olduğunu yazmıştır. Çünkü bazı Türk milliyetçileri olarak bu poşanın tutuklanmasına karşı çıkanlar, Türk ordusu hedef yapılmıştır, bütün bu yapılanlar Türk milletine ve ordusuna düşmanlık hisleri besleyenler tarafından yapılmıştır denmedimi? Demek ki büyük Atatürk dahi akılsız ve ne dediğini bilmeyen, Türk devletini ve ordusunu sevmeyen ve benim dedem ve babam gibi dostunu düşmanını ayırt edemeyen birisi imiş. İşin doğrusu neymiş ası Vatanımız Ruy-i Zemin, asıl milletimiz Nev-i Beşer diyen ve Rusya ya sığındığı zaman yeri öperek Vatanıma geldim ve benim Allahım stalindir ( milyonlarca Türkün ölümünden sorumlu olan gürcü yahudisi) diye feryat eden Nazım Hikmetin dedikleri doğru imiş.
Türk milliyetçisi olduklarını iddia eden veya gerçekten öyle olanların akl-ı selime davet ediyorum. Hükümete muhalefet Türk milliyetçisinin vakar ve azametine ve nezahetine uygun, Vatan ve millet için yapılan iyi işleri takdir ve yanlış yapılanları tekdir ile olmalıdır. Nazım Hikmete büyük vatansever diyen ve astıkları ülküdaşlarıma faşist diyen, aziz Türk milletine her türlü aşağı hayatı reva gören bu insan müsveddelerine Türk askeri demekten vazgeçiniz. Türk bile diyemezsiniz. Nazım Hikmet en büyük Vatansever ise o zaman bizler vatan hainiyiz demektir. Nazım Hikmet Türk ise o zaman biz neyiz. Bizim Vatanımız Rusya olmadığına, Allahımız da Stalin olmadığına göre kim Türk kim Tükürük kararı okuyucumuza ve aziz Türk milletinin büyük anlayışına bırakıyorum.