Ne Dilersen O Olurmuş!

.

 

Büyükşehir Yasa Tasarısı sadece TBMM’de büyük gürültü koparamadı. Tasarı meclisten gürültüyle geçti ama asıl gürültü Anadolu’nun tüm sathındaydı. Meclisteki çekişmenin, tasarının içeriğiyle ve siyasi nedenlerle olması doğaldı ama Anadolu’daki farklıydı. Meclis dışındaki bu gürültü iki çeşitti, kimi sevinçten, kimi hüzünden. Ama çok ilginç olansa Adıyaman’ınkiydi.

Türkiye’de 81 il var. Bunların 16’sı büyükşehirdi, hatta metropol olanlar vardı. Bir kısmı ise büyükşehir olmaya aday. TBMM’de kabul edilen yasayla da 13 yeni büyükşehir daha eklenerek, bu sayı 29’a çıktı. Böylece 52 şehir “Küçükşehir” statüsünü korumuş oldu ama kısa zamanda bu sayının biraz daha azalıp, büyükşehirlerin sayısının artacağı da kesin gibi.

Yerleşim yerlerinin idari yapılarını belirleyen yasalar, birçok kıstası da göz önüne almış. Buna göre bir mezranın köy olması, köyün kasabaya dönüşmesi, kasabanın ilçe haline gelmesi, ilçenin il olması ve nihayet illerin de büyükşehir statüsüne kavuşturulması nüfus dâhil birçok kritere bağlı. Önemli olansa, farklı statüye kavuştuktan sonraki kazanımlarıdır. Vatandaşların temel olarak bu kazanımlar nedeniyle “büyümeyi” istedikleri de açıktır. Ancak bu büyüme, vatandaşın tercihiyle değil, kurumların, kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve yatırımcıların çabalarıyla olmaktadır.

İstediği kadar bir yörenin halkı büyümeyi hesaplasın, büyümesinin imkânı yok gibi.

Önemli olan saydığım ‘sorumlular’ın veya yöreyi ‘büyütme’ konumunda olanların çabalarıdır, ortaya koyacakları iradedir, atacakları adımdır.

Belki bu söylediklerimden, yerleşim yerlerinin kategori atlamasının tek geçer akçesinin siyasi irade olmadığını, aslında direkt olarak siyasi iradenin tek başına bir şey yapamayacağını anlayabiliriz.

Elbette tersi de oldu.

Mahalleler oy oranına göre bölündüğü zamanları da gördük, ilçelerin oylara göre dağılımını da.

Hatta oy gelmeyen illere yatırım gitmediği zamanlara da tanıklık ettik. “Ver oyunu, al hizmeti” diyenlere oy verenler de hizmeti göremedi.

Sadece o dönem değil, bir önceki dönem merhum Adnan Menderes’e “silme oy veren” iller, bir sonraki dönem cezalandırıldı.

Bu illerden birisi de Adıyaman…

Büyükşehir olma gibi bir derdi olmayan Adıyaman’ın, “arada kalma” gibi bir derdi nüksetti.

Zaten Adıyaman’ın 99 yarası vardı, bir yarada açmanın âlemi yoktu. Adıyamanlılar, en çok tuttukları şarkıda da bunu sürekli dillendirirlerdi; “Düz tara yar,düz tara, yar zülüfün düz tara,99 yarem var,sen açtırdın 100 yara...” demenin ne âlemi vardı?

Bu nedenle de Adıyaman’ın “büyükşehir olma” derdi hiç olmadı, sadece şehir olma gibi bir dertleri vardı ve onu da bir türlü olamıyorlardı.

Adıyaman’ın komşusu ve eski vilayeti Malatya, uzun süredir büyükşehir olma hayali kuruyordu. Bunun için nüfusunu 750 bine çıkarma için çeşitli çabaları oldu. Bunlardan birisi sınırına yakın Çelikhan ilçesini dâhil etmekti, tepki gördü, vazgeçildi.

Sonra başbakanın da tavsiyesiyle “nüfus artışına” gitmek için “çocuk sahibi olma” önerileri geldi ama Malatya, çok daha farklı bir metotla nüfusunu arttırdı.

Türkiye’de her şey verilerle olduğundan, verilerin altyapısını araştırmak pek mümkün değil. Mesela Malatya İnönü Üniversitesi’nde okuyan, neredeyse bütün öğrenciler, mezun olsalar dahi, Malatya’nın nüfusuna kaydetmek, çılgınca bir fikir olabilir ve nitekim bu çılgınlık, başarılı bir şekilde hayata geçirildi, bir anda Malatya’nın nüfusu 750 bini geçti, hem de 7 bin fazlasıyla…

Adıyaman’ın komşuları arasında daha önce büyükşehir olan Gaziantep ve Diyarbakır vardı. Kendisi gibi büyükşehir statüsü bulunmayan Malatya, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Mardin ise “hayal” kurmakla meşguldü.

Doğrusu bu şehirlerden Kahramanmaraş ve Mardin dışında kalan Şanlıurfa ve Malatya, fiilen büyükşehir konumundaydı. Birkaç eksikliğini de tamamlayarak, TBMM Genel kuruluna kadar gelen tasarının içinde yerlerini aldılar.

Ve tasarı kabul edildi.

Adıyaman’ın 3 komşusunda sevinçle karşılanan büyükşehir statüsünün elde edilmiş olmasını, Adıyaman ise şaşkınlıkla karşıladı. Zira gözünü açtığında, beş büyükşehrin arasında kaldığını anladı.

Tevekkeli değil, Seyfi Doğanay’ın “Aralarda” türküsü en çok Adıyaman’da söylenir. Türkünün ikinci kıtası “Aralarda le le aralarda, Kalmışam ben aralarda, Verin benim sevdiğimi, Kalmayayım buralarda” dese de Adıyamanlılar, gerçekten aralarda kaldığını yeni yeni anladı.

58 yıldır il olan ve başka illerin aksine “il oluş etkinliği” düzenleyerek, “bir günümüz olsun, bizim olsun” diyen Adıyamanlılar, şimdi “büyükşehir oldukları günü kutlayan” beş şehrin ortasında kaldı.

Eee ne dilersen o olurmuş. 99 yarayı saymanın, aralarda kalmayı bu kadar çığırmanın ne âlemi var değil mi?

Twitimden seçmeler

Siyasi partilerin grup kararı almasını hepimiz eleştiririz ama nedense savunduğumuz partinin görüşlerini de grup kararı gibi savunuruz!

www.twitter.com/naifkarabatak

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri