Ne zaman “zenci” olduğunuzu anlarsınız?

.

 

Yazının başlığına bakarak, “ben zenci değilim ki?” demeniz kadar normal bir şey yok, zaten siz zenci değilsiniz, en azından şimdilik…

Zencilik, ayıplanacak bir yakıştırma değil. Sadece uzun yıllar süren bir köleliğin sembolleşmiş rengidir.

Renginizin önemi yok aslında, bu sizle ilgili, size bakanla ilgili…

İster beyaz olun, ister süt beyazı kıvamında bulunun, sarı olun, esmer olun fark etmez.

Gün gelir, zenci olursunuz ve o gün, zenci olmanın nasıl zor bir şey olduğunu anlarsınız.

Bir arada yaşarsınız, birlikte çalışırsınız, belki aynı sofrada yemek bile yersiniz, kahvede oyun oynar, parkta dinlenirsiniz.

Aynı havayı teneffüs eder, aynı gökyüzüne bakarak hayallere dalarsınız.

Bütün bunları yaşarken, zenci olduğunuz aklınızın ucuna gelmez, siz de başkasına “zenci” muamelesi yapmazsınız.

Zira herkes gibi bir kıyafetiniz vardır, herkesin yediğini yiyor, herkes gibi konuşup, herkes gibi düşündüğünüzü söylüyorsunuz.

Onlarla gülüyor, onlarla ağlıyorsunuz…

Çocuğunuzu aynı okula gönderip, aynı sınavlarda başarı arıyorsunuz.

Hayat mücadelesi, bir arada yaşadıklarınızla eşitse sorun yok.

Orta hallisiniz, sizin gibi halli olanlarla hemhal olduğunuz sürece asla aklınıza zenciliği getirmenizi gerektirecek bir durumla karşılaşmazsınız.

Merak etmeyin, hayatınız rutin halde sürer gider.

Kitap okumayı seviyorsanız, zenci olabileceğinizi de düşünmezsiniz, ta ki okuduklarınızı hayatınıza düstur edene dek.

Kendinizi keşfetmeye başlarsanız, durum biraz kritik hal alır, kendinize çeki düzen verin.

Çünkü siz kendiniz olmaya başladığınız andan itibaren zenci muamelesi göreceğinizi bilmelisiniz.

Bu zor bir sınavdır.

Anadilinizi konuşmaya başlarsınız mesela…

Bir arada yaşadıklarınız sizden farklı konuşuyorsa size bakış değişir.

Önceleri hoş gelebilir.

Farklı bir lisan, farklı bir aksan, şivenin kendine has tadı…

Ama bunu yaşatmaya çalıştığınızda sorun başlar…

İnandığınız gibi giyinmeyi arzuladığınızda, Yaratana karşı sorumluluğunuzu hatırladığınızda, dikkat edin, sıkıntılı günler geçirebilirsiniz.

Çünkü o andan itibaren bir arada yaşadıklarınızdan farklı bir düşüncede olduğunuz, farklı bir giyim tarzına bürüneceğiniz gündeme gelecek.

Ve bir de bunu uygularsanız, işte o zaman zenciliğe hazır olun.

Siz hem o kıyafetle okuyacak, hem okuduktan sonra bunu iş hayatında da sürdüreceksiniz.

Ne yani, şimdi siz alışkanlıklarımızı mı değiştireceksin?

Göz zevkimiz dumura uğrayacak.

Biz böyle bir şeye alışkın değiliz diyenler çıkacak.

Çünkü onların gördüğü “şartlandıkları”ndan başka bir şey değil.

Korkak ve ürkek olur böyleleri…

Yıllarca sindirilmiştir.

Höst” dediğinde yerlerde sürünecek bir yapıdadır.

Veya ülkenin gerçek sahipleridir.

Kuralı belirleyen de, dilediği zaman değişen de onlardır ve o kuralların içerisinde sizin kendiniz olmanız yoktur.

Ancak, onların dediği olabilirsiniz, aksinde zenci…

Sadece dil ve kıyafet değil elbet…

Nasrettin Hoca’nın “ye kürküm ye” diye yaptığı nazireyi biliyorsanız, toplumun kılık kıyafete verdiği önemi de anlamışsınızdır.

Hatta bazıları “tapacak” kadar dış görünüşe önem verir, içi önemsemez.

Çünkü kendisi de öyledir.

Dışı kalaylı, içi vay vaylıdır.

Dışıyla malı götürüyordur, makamıyla adam oluyordur, yanaştıkça zengin, uzaklaştıkça fakir düşüyordur.

Kendisinin varlık sebebi, bir başkasına olan saygısı oranındadır.

Böyle insanlar, kendi suçlarını yüzüne karşı haykıracak aykırılığa alışkın değildir.

Farklı da olabilir.

İnandığınızı yaşamada sadece İslam anlaşılmasın.

Siz neye inanıyorsanız, siz neye saygı duyuyorsanız, siz hangi kültürden geliyorsanız, kendinize hangi kimliği yakıştırıyorsanız durum değişmez.

Yaşadığınız toplumda “egemen” olanların bakış açısıyla uyuşup, uyuşmadığınızdır önemli olan.

Onların putlaştırdığına tapmak, onların sembollerine inanmak, onların hassasiyetleridir esas olan.

Siz yoksunuz…

Siz ancak onlara “eyvallah” ettiğiniz sürece apak olabilirsiniz…

Aksinde, çirkin, itici, kötü ve zenci olursunuz.

Sakın kendiniz olmayın, görürsünüz gününüzü…

Twitimden seçmeler

Berfo ana, darbecilerin yüreğini söküp aldığı analardan sadece birisiydi ve o şimdi yok. Allah rahmet eylesin, sebeplerine de lanet!

www.naifkarabatak.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri