İstanbul’a geldiğimden bu yana çok istememe rağmen bir türlü gidip görmek nasip olmamıştı.
Kısmet bugüneymiş diyerek adım attığım Cihangir’de ilk uğrak yerlerimden birisi de Orhan Kemal Müzesi oldu.
Cihangir Kılıçalipaşa Mahallesi, Akarsu Yokuşunda, 20 numaralı binanın alt katında bulunan Orhan Kemal Müzesi, edebiyatseverlerin görmesi gereken yerlerden birisi.
Müzede Orhan Kemal ya da gerçek adıyla, Mehmet Raşit Öğütçü’nün öldüğü gün gerçek yüzünden alınan maskı, kıyafetleri, daktilosu, el yazısıyla aldığı notları, kullandığı takılar, eşyalar bulunuyor.
Yine o dönemi anlatan eserler ve onunla ilgili yazılanlar ile kitapları yer alıyor.
Müzenin hemen altında bulunan İkbal Kahvesi ve O.K Yayınları da kitapları satın alabileceğiniz, çay ve kahve içebileceğiniz bir yer.
Müzeye, içerisinde bulunanlara, onunla ilgili yazılanlara ve özellikle de ziyaretçilerine baktığınızda, Orhan Kemal’in Türk Edebiyatında önemli bir yeri ve sevgisi olduğu anlaşılır.
Orhan Kemal, roman, hikâye, oyun, şiir gibi farklı tarzlarda birçok esere imza atmış olsa da daha çok romancılık alanında adından söz ettirmiştir.
Özellikle o dönemi ve yoksulluğu anlatmadaki ustalığı ve üslubu, onu ‘Büyük Usta’ yapan özelliklerinden birisidir.
Ailesi Bulgaristan göçmeni olan Mehmet Raşit Öğütçü ya da Orhan Kemal, 15 Eylül 1914 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi. 2 Haziran 1970 tarihinde Bulgaristan’ın Sofya’sında vefat etmiştir.
1938 yılında Niğde’de askerlik görevini ifa ederken Komünist propagandası iddiasıyla 5 yıl hapse mahkûm edildi.
Ağır Ceza reisi olan babasının da desteğiyle Bursa cezaevine nakledildi.
Aynı cezaevinde tutuklu bulunan Nazım Hikmet’in desteğiyle de aynı koğuşta kaldı. Belki de o koğuş, Orhan Kemal’in eserlerinin kemale ermesini sağladı.
Nazım Hikmet, Orhan Kemal’in şiirlerini pek beğenmedi ama roman denemelerini beğenince, o alana yönelmesini teşvik etti ve muhteşem eserler ortaya çıktı.
Bir yazarın fikirlerine katılıp katılmamak başka, onun sanatsal gücünü takdir etmek çok daha başkadır. Orhan Kemal, roman alanında ‘usta’ bir isimdir.
Bu gerçek, onun hangi görüşte olduğunu önemsiz kılar.
Ama tıpkı Nazım Hikmet, tıpkı Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi Orhan Kemal’i destekleyenlerde de bir ikiyüzlülük vardır; bunu da bir türlü dile getirmezler.
Nazım Hikmet’i, Nazım Hikmet yapan, o dönemin zulmüne karşı çıkmasıydı.
Orhan Kemal ve aynı çizgide kalem oynatanların tamamı, o dönemin zulmünü anlattığı için hayatının önemli bölümünü ya zindanlarda ya sürgünde ya da her ikisinde birlikte heba etmişti.
O dönemin zulmüyle insanlar darağaçlarında sallanmıştı.
O dönemin zulmüyle insanlar korku içerisinde yaşar, sürekli gölge gibi takip edildiği korkusuyla bir köşeye sinerek yaşamaya çalışırdı.
İnsanlar yoksuldu, bir parça ekmeğe hasretti.
İş yoktu, aş yoktu, ilaç yoktu.
Orhan Kemal ve onunla aynı çizgide kalem oynatanlar, insanların bu sıkıntısını dile getirir, bu zulme karşı çıkar, daha iyi bir yaşama özlem duyduklarını her satırlarında dile getirirlerdi.
Farklı düşünmek mümkün değildi.
Herkes aynı düşünmeli, aynı giyinmeli ve katıksız şekilde itaat etmeliydi.
Bir baskı bir zulüm, bir diktatörlüktü o dönem.
Orhan Kemal ve aynı minvalde düşünenler, farklı düşündüğünü dile getirdiği için zindanlara atılıyordu.
Halk yoksulluk çekiyor, açlıktan inim inim inliyor, hastalık kol geziyordu ama iktidara mensup olanlar hem servetine servet katıyor hem de zevkusefa içerisinde yüzüyordu.
***
Nazım Hikmet’in vatandaşlıktan çıkarılması, yine aynı zulmün bir devamıydı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını ipte sallandıranlar aynı kesimdi.
Bugün onları savunanlar da aynı kesim.
Orhan Kemal müzesini ziyaret edenlerin çoğunluğu aynı o dönemin iktidarının görüşünde.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını her yıl ananlar, o dönemin zulmünü ve zalimlerini savunanlardır.
Nazım Hikmet’in şiirleriyle siyasi nutuk atan, kitaplarına kutsiyet yükleyenlerin sahip olduğu görüş, savunduğu iktidar, kutsadığı liderlerin zamanıydı.
Onların zindanda çürüdüğü, sürüldüğü, asıldığı, vatandaşlıktan çıkarıldığı tarihteki iktidarlar, bu ülkeye zulmü getiren ve ilelebet zulümle yaşamasını isteyenlerdir.
Diğerleri, sadece ciladır hem de bir türlü tutmayan cila…