NEYİ OKUMAK, NASIL OKUMAK

.

     Hep okumadan bahsederiz. Devamlı karşımızdakilere bak Allah’ın ilk emri, “ikra!” diye başlıyor deriz. Deriz demesine de nedense kendimiz bu öğütten hiç nasibimizi almayız.

     Ama asıl meselenin çatallandığı nokta daha farklı; bazıları, “Oku da ne okursan oku,” şeklinde; bazıları seni belli bir mesleğe götürecekse bir kıymet ifade eder okuma; bazıları ise okur-yazar adam, yani her şeye aklı yeter diye yorumlar. Kimse şunun hesabını yapmaz da yapamaz da, dünya da basılı kitap sayısı rakamlarla ifade edilemeyecek kadar çok. Biz dış dünyanın klasik olmuş eserlerini tanıyoruz. Sınırlar  ötesine geçemeyen kitapların haddi hududu saymakla bitmez.

     Hepsini okumaya ömrümüzün yetmeyeceğine göre, okuyacağımız kitap konusunda seçici olmak zorundayız. “Oku da ne okursan oku!” düz mantığının ötesinde, neyi okuyalım ki hafızamızı eften püften, işe yaramayan bilgi, olay, mağazin ve buna benzer şeylerle boş yere doldurulmuş olmasın.

      Bunu şu şekilde değerlendirmek mümkün: Bir kitap almak isteyen hangi amaçla alıyor? Gösteriş mi? Boş zamanlarını doldurmak için mi? Ki boş zamanlarını doldurmak gayesiyle aldığın pembe hülyaları barındıran serilerin, tommiks, texsas gibi resimli çizgi romanlarının, sırf  kendinden ve kendi gibi düşünenden başkasına faydası olmayacağı, parası olduğu için sırf  kariyer olsun diye bastırılan şiir kitaplarının matbadan başka kimsenin işine yaramayacağı da ayrı bir gerçek.

       Kitap alırken belli bir amaç doğrultusunda bilgi yahut örnekleme babından mı alışımız, yoksa iyi bir okuyucu olarak belli seviyelerdeki kitapları zaman içinde almak isteyişimizden mi? Bu durumda olan okuyucuların seçimi konusunda herhangi bir sorun zaten olmaz. Hangi türde olursa olsun alacağı kitabın seçimini isabetli şekilde yapacağı bellidir. Ancak bazı ana- babanın rol model ve rehberlik edeceği bir durum yoksa, onlara da rol model gerekiyorsa iş tamamen eğitim  kurumlarına ve öğretmenlere düşüyor. Öğrencilerin sınıf seviyesine göre milli eğitimin kitaplar belirleyip listeler göndermesi sevindirici bir olay. Seviyeye göre kitap seçimi ciddi birr iştir. Buradaki sorun seçilen kitapların okullarda olup- olmadığı ve yoksa okul kütüphanelerine temin edilmesidir.

      Kitap konusunda en büyük sorunlarımızdan bir diğeride nasıl okuduğumuzdur. Burada söyleyeceklerimiz yalnız kitap okuma değil ders çalışma içinde bir yöntem olarak gerekli.

    Dizi, film, koyu sohbet ve buna benzer durumlarda sık sık rastladığımız bir hadise var: Dizi renklama girdiği anda kişinin ya da kişilerin, ‘ namaz geçiyor hele araya bir sıkkıştırayım’ demesi gibi. Oysa sen, ne idiğü belirsiz bir dizinin karşısında saatlerce zaman geçirirken, Allah’ın karşısında durmayı mazeret yokken araya sıkıştırırsan bu namazdan beklentin ne olur. 

      Bir elinde telefon, diğerinde çay lütfen çalıştığın dersten de okuduğun kitaptanda ne hayır beklersin.  Okuma anında  tüm dünyayla bağlantını kesip, tamamen orada yazılanlara yoğunlaşamıyorsan, boş yere kendini kandırıyorsun demektir.

      “Dizinde bir kitapla/ Denize karşı oturuyorsun,/ Bakıyorsun görmüyorsun/ Okuyorsun anlamıyorsun,/ Kışın gökte kırmızı ısıtmayan/ O buz cehennemin-

deki güneş gibi/ Kederin bulutu içinde yüreğin,/ Senin gözün de aklın da başka yerde.” Diyor Oktay Rıfat.

    Okuma şeklimiz, bir sonraki yazımızda üzerinde duracağımız nihai sonuca götürecek bizi. Zaman henüz varken, bir su gibi elimizden kayıp gitmeden ya doğru dürüst okuyalım ya da zamanımızı boş yere öldürüp kendimizi kandırmayalım.

     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri