Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Geride bıraktığımız Rahmet ve Bereket ayının hürmetine, yapmaya çalıştığımız cılız ibadetlerin hürmetine umarım Yüce Yaradan’ın affına mazhar olmuşuzdur. Bu vesileyle yüce Milletimin, İslam âleminin ve tüm insanlığın Mübarek Ramazan Bayramını kutluyorum. Sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.
Bayram sonrası ülkemizi ve bizleri çok yoğun gündemler bekliyor. Bu gündemlerin başında “hükümet kurma” görüşmeleri geliyor. Sayın Cumhurbaşkanından hükümeti kurma görevini alan AKP Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu bayramdan sonra ikinci tur görüşmelere başlayacak.
Görünen o ki; birinci tur sonrası görüşmelerin tamamı çok sıkıntılı geçecek. Niçin mi? Çünkü siyasi partilerin açıkladığı olmazsa olmazların terki çok kolay gözükmüyor da onun için. CHP’nin on dört, MHP’nin ise dört maddelik olmazsa olmazı kurulmaya çalışılan koalisyonun öyle çabucak kurulamayacağının göstergesi de diyebiliriz. Bu yüzden Sayın Davutoğlu’nun işi kolay değil.
Bu süreç içerisinde bence ilginç olan ise; herkesimin MHP’den kurtarıcı rolü üstlenmesini bekliyor olması. 7 Haziran 2015 Seçimlerinden kimse ders almışa benzemiyor. AKP’liler; “hırsızlıktan, yolsuzluktan, hukuksuzluktan, eğitimsizlikten, Kürt kardeşlerimizin ayrışmasından, yanlış uygulanan iç ve dış politikalardan, gerek devletin gerekse milletin oynanmadık, kurcalanmadık velhasıl bozulmadık hiçbir tarafının kalmamasından hiç mi hiç ders çıkartmıyor. 13 yıldan beri uygulanan kötü idareden dolayı bir ufacık özür dilemiyor.
Peki, ne yapıyorlar derseniz; ülkenin geldiği bu durumdan zerreği miktar bir günahı olmayan MHP’yi millete şikâyet ediyorlar. MHP kendileriyle ortak olmaz ve ülkeyi hükümetsiz bırakırsa ekonominin allak bullak olacağını, Yunanistan’dan kötü olacağımızı, ülkenin bölüneceğini söyleyip duruyorlar. Bizleri bekleyen tüm bu sıkıntıların vebalinin MHP’nin olacağını yaymaya çalışıyorlar. Bu görüş asla doğru değildir. Bilmiyorlar ki, suçluluk psikolojisiyle kendilerinin bu gün söylediklerini MHP on yıldan beri avaz avaz bağırıyor. MHP’nin kendilerini uyarmaya, içinde bulundukları hayal âleminden uyandırmaya çalıştığını aziz milletim çok iyi biliyor. Çok şükür ki aziz milletim artık bu tür yalanları yemiyor, yutmuyor.
On üç yıldan beri ‘kırmadık tek ceviz bırakmayan’ AKP’nin iki başarısız lideri kanal kanal, ev ev gezerek “Karagöz hamama gider Hacivat ceremesini çeker” atasözünden çıkartılabilecek mesajları topluma pompalamaya çalışıyorlar. Ne yapsalar, ne tür yalanlar söyleseler artık milletin inanmadığını bir türlü görmek istemiyorlar.
Bu aziz milletin; “Hamama gidilmesini gerektiren fiili kim işlediyse sonundaki ceremesini de onun çekmesi gerektiğini” beklediğini bir türlü anlamak istemiyorlar. Elbet bir gün anlayacaklar ama o gün kendileri için çok geç olacaktır. Ne diyelim? Yinede beddua etmeyelim; “Allah akıl ve fikir versin” diye dua edelim…
DÖNÜŞÜM VEYA TEMEL LİSELER NE İŞE YARAR?
Eğitim sistemlerinin en genel amacı “özünde, sözünde ve eyleminde iyi insanı” yetiştirmektir. Bu nedenle eğitimin temel dayanağı etik olmalıdır. Etik anlayışını, bireysel gelişimi içinde yoğurarak davranışa dökememiş bir nesilden; gerek toplumsal gerek tarihsel bilince sahip, gerekse birlik içindeki farklılığı, farklılık içindeki birliği gören bir nesil yetiştirmek zordur. Bu sebeple dershanelerden boşalan binalarda dershane tabelasını indirip yerine Temel Lise tabelasını asmak doğru bir davranış değildir. Bu tür okullar açmak yerine yaşadığımız çağın toplumsal sorunlarını aşabilmek için, bireysel ve toplumsal akıl arasında, etiğin evrensel değerlerinden bir köprü kurarak temellendiren kaliteli bir eğitim felsefesi yaratmakla işe başlamak gerekmektedir. ‘Hem dershane hem okul’ diye ucube bir modelin kimseye bir yararı olmayacaktır. Zaten dört yıl var olacak olan bu okul türleri eğitim sistemimizdeki hiçbir soruna çözüm getirmeyeceği gibi var olan sorunlar yumağını daha da artıracaktır.