Pandemi hayatımıza yeni bir ‘normal’i soktu. Aslında bizim olan, her gün yaşadığımız, her gün farkında olmadan yaptığımız şeylerin aslında ‘normal’ olduğunu bize kabul ettirdi. Bazıları beğenmese de, herkesin kendince bir normalinin olduğunu, bir de hepimizin toptan bir normalinin olduğunu öğrendik.
Ama ben gündelik alışkanlıklar olarak normalden bahsetmek istemiyorum, normal insan olma yollarına göz atmak istiyorum. Bir yaşam şekli, zorunlu bir duruş, bir kabulleniş olarak normal bu, normal, çok normal, pek normal.
Bazılarının illa da ‘Normal insan’ olarak tarif ettiği insanlar, aykırı olmayan insanlardır. Aykırıysanız, normal değilsiniz demektir. Normalseniz, aykırı olmanız söz konusu bile olamaz. Aykırı olmak, ‘iyi birisi’ olmak için yeterli değil. Bazen iyi yönde aykırı bilinirsiniz, bazen kötü yönde aykırı kabul edilirsiniz. Bu aslında sizi kabul edenin, sizi ölçenin, sizi biçenin, size not verenin, sizi değerlendirme hakkını elinde bulunduranın bir yaftalamasıdır.
Her denileni yapan, her verilene ses etmeyen, hiçbir fikir beyan etmeyen, asla itiraz etmeyen, hiç soru sormayan, hiç sorgulamayan insanlar ‘normal’’ insandır. Öyle bilinir.
Herhangi bir işletmede sorun çıkaran sevilmez.
Herhangi bir siyasi partide görev aldıysanız, o zaman genel başkanın hoşuna gitmeyen şeyler söylemekten kendinizi alıkoymanız lazım.
Neyi ne kadar düşüneceğinizi genel başkanlar belirler.
İşletmede bunu belirleyen yöneticidir.
Dükkânda bunu belirleyen patrondur.
Sivil toplum kuruluşlarında neyi, ne kadar düşüneceğinizi belirleyen güç ise STK başkanıdır.
Herhangi bir dergide yazıyorsanız, editörünüz, sizin neyi, ne kadar düşüneceğinizi ve düşündüğünüz bu yararlı veya zararlı şeylerin ne kadarını ifade edeceğinize karar verendir.
Gazetede de böyle; ya patrondur buna karar veren ya editörünüzdür.
Televizyonun patronu, ekrana çıkan ve sesi duyulan herkesin ne düşündüğünü ve ne kadarını ifade edebileceğine karar verendir.
Radyonun patronu da böyle…
Özgür bir platform yok bu arada…
Başarılı olmak için bilmek yeterli değil, bildiğini satabilme becerisine sahip olmalısın ve bunu satarken de ‘gücün egemenliğine helal’ getirmemelisin. Bu güç, bulunduğun ortamda, herhangi bir işletmede, bir siyasi partide, bir dükkanda, bir yayın organında, bir teknede, bir otobüste, bir işletmede, bir kamu kurumunda, bir kuruluşta.. hasılı neredeyse oranın gücünün emrine girmelisin.
Aksini düşünmek bile mümkün değil.
En özgür dedikleri platformlardan birisi olarak gösterilen, gösterilmek istenen sosyal medyada bile ‘normal’ dışındaki her şey linç kültürüyle alaşağı edilir. Hatta çoğunlukla sosyal medya ‘normal insan’ı da kabullenmez. İlla aykırı olacaksın derken, aykırının çerçevesini de kendi inandığı gibi çizer. Bir başka deyişle, sosyal medyadaki herkes, bir başkasının kendisi gibi düşünmesini, kendisi gibi yaşamasını, kendi beğendiğini beğenmesini, kendi desteklediğini desteklemesini ister. Böylece ortaya yeni bir normal çıkar.
Dükkândaki normal insan, dükkân sahibine koşulsuz itaat edendir.
Dükkân sahibi, süte su katmasını istiyorsa, normal insan, itiraz etmeden katandır. Pirince taş koyması gerekiyorsa, taş koymalı. Yağa başka bir katkı maddesi eklemesi gerekiyorsa, koşulsuz eklemeli. Faturayı düşük göstermesi gerekiyorsa, göstermeli. Her mala istendiği oranda zam yapması gerekiyorsa, yapmalı.
İşletmelerde de dükkândaki gibi her denileni yapanlar, aynı zamanda kazananlardır. Mecliste parmak kaldırıp, parmak indirenler kadar iyi bir siyasetçi olamaz. Halk da bunları çok sever. Çalışan, soran, sorgulayan, aynı zamanda sürekli gözlerin üzerinde olduğu insandır. Böyleleri sevilmez. Ne etliye, ne sütlüye karışmayan, memleketinin adını kötü olarak anılmasına müsaade etmeyen siyasetçiler, iyi siyasetçilerdir.
Normal insan, bir başkasının rahatsız olmadığı inandır.
Normal komşu, sessiz komşudur. Aidatın yüksekliğine de laf etmez, merdivenin kirine, pasına da…
Normal insan, her yerde ‘normal’ davranır.
Bu normal, her bakanın gözüne göre normaldir.
Bir başka deyişle, normal insan her kalıba uyan, her kılığa giren, her istenileni yapan, her verileni alan, her verilmesi gerekeni de veren ama asla sormayan, sorgulamayan, itiraz etmeyen, soru sormayandır.
Mümkünse normal insanlar bu yazıyı okumasın. Mümkünse normal insanlar hiçbir şey okumasın, hiçbir şey öğrenmesin ve asla hiçbir yere gidip, yeni şeyler görüp, kafasını karıştırmasın.
Yoksa mutsuz olursunuz; mutsuz ederler, huzursuz ederler, rahatsız ederler.
İyisi mi, çekil köşene, mutlu ve mesut olarak normal insan gibi otur, oturduğun yerde.
Bakın, ben öyle yapıyorum…