Öğrenci milleti, dersi kaynatmak için elinden geleni yapar. Hiç yoktan bir konu bulur, öğretmen de buna müsaitse değme keyfine! Artık o ders bitti demektir. Bundan kimin ne kazancı varsa…
Mehmet Akif, “Ne zaman ki cuma namazındaki cami cemaati kadar sabah namazlarında da olursa o zaman bu ülke kalkınır…” demiş.
Ben de “Ne zaman ki öğrenciler, boş derslerini ve boş zamanlarını kendi iradeleriyle doldurur[1]larsa bu ülke işte o zaman kalkınır, büyür, gelişir” kanaatindeyim.
Dersi kaynatmak isteyen bir öğrenci:
-Hocam siz de nüfus sayımında görevli misiniz? dedi.
-Evet görevliyim. Konumuza dönecek olursak…
-Hocam hocam, nüfus sayımını niçin yapıyorlar?
-Evladım! Baban alışverişleri evinizin nüfusuna göre yapmıyor mu? Ülkemizin nüfusunu da bu amaçla tespit edip ona göre planlayacaklar.
Öğrenci dersi kaynatacak ya:
-Hocam, bu sayıyı öğrenip ne yapacaklar ki?
Baktım ciddi cevaptan almıyor:
-Oğlum, ülke sayısını bilecekler ki ona göre lahmacun dağıtacaklar, dedim.
Zil çaldı.
İkinci derste, öğrencilerin ders kaynatma niyeti hâlâ devam ediyor.
Aynı öğrenci geçen dersteki hinliğiyle:
-Hocam! Tenefüste annemi aramıştım. Pazar günü sayımlardan sonra adam başı
lahmacun dağıtacaklarmış, dedim. Annem de
“Hocana sor bakalım, ayran da verecekler mi?” dedi.
Ben başımı gözümü çeviriyorum ama öğrenci tekrar tekrar soruyordu:
-Sahi hocam, ayran da verecekler mi?