ÖLÜM HABERLERİ VE TÂZİYELERİMİZ DE LAİKLEŞİYOR

.

Batılılaşma, diğer adıyla modernleşme, ideolojik yönüyle sekürleşmenin yaptığını ne Moğollar yaptı, ne de Haçlı Seferleri…  Adı geçen melunların yaptıkları maddî zulüm ve savaştı; yarası tez zamanda iyileşebiliyordu.

Fakat sinsi bir şekilde idrakimizi kirleten, zihniyet ve davranışımızı değiştiren,  modernleşme virüs gibidir, her yere sirayet ediyor. Zihniyetimizde açtığı yara çabuk iyileşecek cinsten değil.

Kimselerin umursamadığı, hattâ mukaddesatçılarında gaflette bulunup farkına varmadığı bu virüs son zamanlarda ölüm haberlerine ve tâziye dileklerine bulaştı ki idrakimizi yavaş yavaş zehirliyor.

MÜSLÜMAN HAYATINI KAYBEDER Mİ?

“Filan kişi hayatını kaybetti” diye başlıyor cümle…

Bu ifade, filan kişi kendi iradesiyle veya elinde olmayarak hayatını kaybetti mânasına gelmez mi? Müslüman kendi hayatını kaybeder mi? Bunu yapsa yapsa laikçiler, pozitivistler ve ateistler yapar… 

Ölüm haberlerimizde çokça kullanılan dinimize mugayir bir ifade de “Son yolculuğuna uğurlandı” veya “Son yolculuğuna çıktı” ifadesidir ki, ahrete imtihan vermeye giden Müslümanın arkasından alenî hakarettir bu.

Müslüman nasıl oluyor da son yolculuğuna çıkıyor veya uğurlanıyor? Esas yolculuk ahirette başlamıyor mu? Müslüman için imtihan yeri olan dünyaya veda ediş, yâni ölmek son yolculuk mudur? Ahrete intikal edince yolculuk bitmiş mi oluyor?

Son yolculuk olduğuna göre Münker ve Nekir yok, ruh ve hesap yok, toprak olacak ve ölenden hiçbir şey kalmayacak mânası çıkmaz mı? Pozitivist ve ateistler bu ifadeye evet derlerdi. Çünkü son yolculuk bu taifenin ölüm anlayışına göredir.

“Şehitlerimiz son yolculuğuna uğurlandı” ve “Şehitlerimizi kaybettik” haberleri içimizi nasıl sızlatıyor öyle! Yüreğimiz şehitlerin Cennete uçtuklarına sevinmekle teslim ve teselli oluyor, fakat dil garabetinin şehitlerimizi kaybettirişine nasıl teselli bulacağımızı bilemiyoruz?

İnsaf! Şehitler kaybedilir mi, son yolculuğuna uğurlanır mı? Şehitlerimizi ebedî âleme göçtü veya Cennete uçmağa gittiler ifadesi Tevhid anlayışına uygun olandır. Bu ülkede en çok duyduğumuz bir havadis de “Trafik kazasında kaybettik” ifadesidir ki, dinimize, imanın şartlarına aykırı bir sözdür.                                        

ÎMANIN ŞARTLARINA AYKIRI TÂZİYELER

Modernleşme ve sekülerleşme virüsü ne menem bir virüs ki, inancında kavî olan Müslümanların dimağ ve idraklerini dahi karıştırıp angutlaştırıyor. “Aramızdan ayrıldı” veya “Beklenmedik ölümü bizi sarstı” ifadeleri de Müslümana yakışmayan, son derece câhilâne yâni modernlerin, laiklerin zihin yapısından doğan ifadelerdir.                                                                                              

Beklenmedik ölüm olur mu? Eşimiz dostumuz kendi istediğimiz vakit ölsün, istemediğimiz vakit ölmesin, öyle mi? Ölüm haberini alan Müslüman, "İnnalillahi ve inna ileyhi râciun" yâni Allah’a aitiz, o’na döneceğiz der ve teslimiyet gösterir. Mülkün gerçek sahibi Allah’dır.  Can veren O’dur, verdiği canı dilediği zaman geri alır.                                                                                                                                             

Sıkça kullanılan bir ifade daha var ki, Müslüman ülkesinde yayılıp gidiyor: “Filan kişi hayata veda etti.” Laik zihniyetle zehirlenmiş bir ifadedir bu… Dilin zâhirinden bakıldığında “Filan kişi kendi iradesiyle hayata veda etti” mânasına gelir. Hayata veda edilmez ki, insanın hayat veda etme salâhiyeti yoktur. Hayata öte dünyada devam edecek.

Çarpık ve dinimize mugayir bu ifadeler Batılı toplumlara aittir ve Cumhuriyet modernleşmesinin ürünüdür. Batı’da tâziye kültürü ”fastfood” türünden...  Herkes siyah gözlüklüdür. Mezar başında tören yapılır, sonra “üzgünüm, metin ol…” şeklinde birkaç basmakalıp sözden sonra oradan ayrılırlar. Batı’dan devşirilmiş lâ-dinî zihniyetin ölenin ardından kullandığı dilin Müslüman toplumda yaygınlaşması facia değil midir?  

“Vakitsiz ölümü bizi derinden sarstı”, “Zamansız ölümü herkesi üzdü” veya “Ölecek yaşta değildi” ifadelerinin Müslüman cemiyette kullanılıyor olması ne fenâ?

TÂZİYELERİN İSLÂMCA DİLİ…

Ölen için “Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur” demek düşer; mevtânın yakınlarına da “Allah rahmet eylesin, sizlere de sabr-ı cemil nasip etsin” denilebilir. İdraki modern zihniyetle zehirlenen nesil, dinimizden neşet eden tâziye kültüründen ne kadar da mahrum!

Bugün ortalamanın altındaki Müslümanında unuttuğu İslâmca tâziyelerimiz hayatımızdan çekiliyor. “Azm-i dâr-ı bekâ eyledi” veya “Âzm-i dâr-ı bekâ olmuştur”, “Dâr-ı bekâya göç eyledi”, “Ukbâya vâsıl oldu”, “Dâr-ı ukbâya irtihâl etmiştir” ifadelerindeki ulvî mânaların dilimizde ve kalbimizde yaşamasını istiyoruz.

“Tayy-ı sicill-i hayat eylemiştir” yâni hayat defterini dürmüştür, “Azim-i âlem-i illiyyîn oldu, yâni cennet katına yolcu oldu, “Bîmâristan-ı fenâdan, yâni dünya hastanesinden çıkıp gitti, “Hatm-i ders-i hayat eyledi” yâni hayat dersini tamam etti, “Âlem-i ünse, yâni âhiret âlemine irtihal etti şeklindeki tâziyelerin dili çok mu ağır olur modern zaman Müslümanlarına?                                                                                       

Tedbir alınmazsa eğer yakın gelecekte “Vefat etti” ifadesini çok özleyeceğiz… Tâziyelerimizi Müslümanca tashih edelim, lütfen! (e.posta:ilbeyali@hotmail.com)

                                                                                                                       

                                                                                                              

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri