Sahi, bu ülkede hain yetiştiren okul var mı, herhangi bir tarlada yetişen hainler mi var? Peki hangisi daha çok, hain olarak doğanlar mı, sonradan olanlar mı, bunun bir belgesi var mı, ödülü bulunur mu, yüksek lisansı yapılır mı? İşte ihanet üzerine kafamdaki deli sorular…
Benim gibi birçok kişinin zaman zaman bu soruyu kendilerine veya başkalarına sorduklarına ama bir türlü cevap alamadıklarına eminim. Gerçekten de bu ülkede hain yetiştiren okullar mı var?
Varsa eğer, bu okullarda “hain” olmak için ne gerektiği enine boyuna anlatılıyor mu?
Her ders, her test ve her mülakat, hainlikte ne kadar başarı elde ettiği, ne kadar mesafe kat ettiği üzerine mi kurulu?
Ders veren öğretmenler, okulu yöneten müdürler, sınıfları temizleyen müstahdemler, çocuklara öteberi satan kantinci, sekreteri, memuru, şefi, yardımcısı.. hepsi hainlik üzerine mastır mi yapmış?
Bu nasıl bir okul böyle ve bu okul nerede?
Yanlış anlaşılmasın, sadece bu ülkeye ve bu millete olan ihanetten, hainlerden bahsetmiyorum.
Her alanda hain, kendi içinde ve bir de genel hain var, hepimizin içinde.
Her siyasi partinin, her oluşumun, her örgütün içinde hanin var.
Hatta kendisi hain olan terör örgütünün içinde bile hain var.
Çok çetrefilli hainlerimiz var; her dalda oynayan, her konuda uzman ve her kirli ağda kolu kanadı olan hainler…
AK Partinin hainleri var mesela; işi bitince konuşanlar, rantı kesilince bülbül gibi ötenler…
CHP’nin içinde hain var, görev verilmediğinde bülbül gibi ötenler mesela…
MHP’nin içinde hain var, HDP’yi söylemeye gerek yok.
Küçücük bir dernekte hain var, büyük bir dernekte de hainler var.
Okuduğunuz gazetede, takip ettiğiniz yazarlarda, izlediğiniz televizyonda, dinlediğiniz şarkının klipinde bile hain var.
Küçücük bir kurumda, kuruluşta hain olduğu gibi, daire başkanlıklarında, genel müdürlüklerde, bakanlıklarda, başbakanlıkta, cumhurbaşkanlığında hain var.
Belediyelerde, STK’larda, yerelde görev yapan her kurumda…
Çarşıda, pazarda, çay içip sohbet ettiğimiz arkadaş grubunda…
Hısımlarımızda, akrabalarımızda, eşimizde, dostumuzda hain var.
“Aramızda kalsın” diye söylenen her söz, alınan her karar, yapılan her plan, ayrıntılarıyla açıklanan her projede bir de hain var.
“Onların haini varsa bizim de hainimiz var” şişinmesine de sanırım az kaldı.
Zaten onlar bizim için hain, biz de onlar için hain…
***
Depresyona girdiğimi, psikolojik sorunlar yaşadığımı, gölgemden korkmaya başladığımı sanmayın.
Baskıcı ve zorba yönetimlerdeki gibi gölgemizi ajan sandığımız dönemlerde de değiliz.
O kadar çok hain var, o kadar çok hainimizi besliyor, allayıp, pulluyoruz ki, şaşırmamak elde değil.
Hainlikten ceza alanı alkışlıyoruz, kahraman ilan ediyoruz mesela.
Çünkü bana göre hain olan, ona göre hain değil.
Ona göre hain olan da, bana göre hain değil.
Çünkü bir kıstası yok hainliğin.
Kelimenin içi boşaltılmış, kendisi gibi düşünmeyen “hain” bilinmiş.
Oysa hain bellidir, ihanet bellidir.
Ajanlık, laf getirme-götürme veya fitnecilik yapma başka, ihanet başkadır.
Ne olursa olsun, hıyanet eden kimse haindir; eşine de, ailene de, milletine de, ülkene de…
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan herkes potansiyel haindir.
Kötü niyetli olana hain denir.
İhanet edendir hain; doğuracağı zararı bile bile sevdiğine zarar verendir.
Yaşadığı ülkeyi bir başka ülkeye satandır.
Milletine ve ülkesine zarar veren, zarar verene destek olandır.
Yol yürüdüklerini satmaktır, üç kuruşa, beş kuruşa veya bir makama…
Hainliği ve ihaneti elbet biliyoruz, hain kime denir onu da çok iyi biliyoruz.
Sadakati de biliyoruz, vefayı da biliyoruz, dürüstlüğü de…
Güzel olan her şeyi bildiğimiz gibi, kötü olanı da biliyoruz.
Bile bile güzellik yapıyorsak bile bile de kötülük yapıyoruz. En azından “kötü” olduğunu gördüğümüz anda, ondan vazgeçmiyor, üstelemeye devam ediyor, “hainlikte” zirve yapmaya azmediyoruz.
Bütün bunlar biliniyor ama bu kadar çok hainin hangi hıyar tarlasında yetiştiğini henüz bilmiyoruz.
Bunun için özel bir tarla mı var, bunun okulu mu var, eğitim sistemi ona göre mi düzenlenmiş, bilmiyoruz.
Gözümüzün içine baka baka, bütün milleti enayi sana sana ihanet edenler, hain değil, kahraman olduğunu söyleye dursunlar, herkes kimin ne olduğunu, kaç paralık satış rakamı bulunduğunu da çok iyi biliyor.
Her hainin bir satış rakamı olsa da, en tehlikelisi “gönüllü hainler” olmalı, onların hiçbir “raconu” bile yok!
Tweetimden seçmeler
Para için gelen, para bitince gider...