Operasyonun 9 değil, 1 nedeni var!

.

 

17 Aralıkta başlayan ve tartışması hız kesmeden devam eden operasyon, kimilerine göre “yolsuzluk ve rüşvet” operasyonu, kimilerine göre de “Hükümeti düşürmeye dönük, uluslararası bağlantıları olan ve taşeronlar eliyle gerçekleştirilen” bir operasyondur.

Ben ikinci görüşün Türkiye şartlarına çok daha uygun olduğunu düşünen ve bunun içinde elinde çok geçerli doneleri olan birisiyim.

Birincisi elbet, her zaman ve her zeminde olabilecek, her kurumda ve her kuruluşta karşılaşılabilecek, paranın ve insanın olduğu her yerde görülecek bir durumdur.

Rüşvet ve yolsuzluk için operasyon yapıp, yeri göğü inletmeye gerek yok.

Sadece kamuoyunun bildiklerinin üzerine gidilse yeterli.

Ancak bu, başka bir operasyon…

Bu, bugüne kadar gerçekleştirilemeyen hayallerin gerçeğe dönüşme operasyonu…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün İl Başkanları Toplantısında Operasyonun gerekçelerini sıraladı.

Ona göre operasyonun 9 nedeni vardı.

Ama bana göre tek bir nedeni var…

3 bakanı istifaya götüren operasyonun sonuçlarının ne getirip, ne götüreceğini kestirmek henüz erken ama oyunu kuranların bu işten asla kazançlı çıkmayacaklarını, itibar kaybedenlerin, saygınlık yitirenlerin onlar olacağına inanıyorum.

Her komplo, tertipleyenlere dönmeyebilir ama halkın beklediği, örneklerini daha önce çokça gördüğü ve bütün kirli odakların el birliği ettiği bu tür operasyonları gerisin geri göndermekte de üstüne yoktur.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası bağlantısı olan ve taşeronlar eliyle yapıldığına inandığı operasyonun 9 gerekçesinin olduğunu belirtiyordu.

Bunlar;

1-İstanbul’da 46 milyar dolarlık havalimanı ihalesinin yapılması.

2- Japonya Başbakanıyla 22 milyar liralık nükleer anlaşma yapmaları.

3- 3. Köprü için çalışmalarının başlaması.

4- İstanbul borsasının rekor kırması.

5- Merkez Bankası dolar rezervi olarak 136 milyar doların yakalanması.

6- Gösterge faizinin en düşük rakamlara ulaşması.

7- Artarda 4 kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’nin notunu yükseltmesi.

8- IMF’ya olan 22 milyar dolarlık borcun sıfırlanması.

Son olarak da “Rusya ile ticarette yeni rekorlar kırılması” olarak gösteriyordu.

Bütün bunların hepsi doğru…

Hatta “çevre eylemi” diye başlayan ama “havalimanını, üçüncü köprüyü durdurun” talebiyle şok talep, eylemlerin dış mihrakların direktifiyle ve taşeron örgütlerin eliyle yapıldığını gösteriyordu. Amaç, ülke büyümemeliydi, kendi kendine yetmemeliydi, demokratik açılımlar yapılmamalıydı ve insanlar huzur içinde yaşamamalıydı.

Başbakanın 9 gerekçesine daha başkaları da eklenebilir.

Aslında hiçbir dönemde “rüşvet” ve “yolsuzluk” ya da “adam kayırma” yok diyemezsiniz. Bu her dönemde, insanın ve paranın olduğu her yerde meydana gelebilecek “zafiyetlerdir

Ancak, AK Parti iktidarı döneminde, yolsuzluk olsaydı, Türkiye duble yollarla donatılmazdı. Yolsuzluk olsaydı IMF’ye borç ödenmezdi. Yolsuzluk olsaydı dünyada ilk kez görülen devasa yatırımlar yapılmaz, üçüncü köprüye başlanmaz, Marmaray ulaşıma başlamaz, dünyanın en büyük havalimanı için düğmeye basılmazdı.

Yolsuzluk elbette var ama “ülkeyi soyup soğana çevirme” yolsuzluğu yok. Bireysel yolsuzluklar da sıkı takibe alınıp, tümden önlenmesi gerekir.

Ancak bana göre bu operasyonun, Ergenekon yapılanmasının, darbe girişimlerinin, Gezi eylemlerinin, asla bir arada olması düşünülemeyen terör örgütleriyle siyasi partilerin, cemaatlerin, sivil toplum kuruluşlarının, güç odaklarının tek bir nedeni var…

Elbette eyleme her katılan, dinleyen, teknik takip yapan, fişleyen, her şeyi kaydedip, günü gelince kullananların kendince çıkarları söz konusu ama asıl sebep bir tane…

İktidar hırsı olan, gücünü korumak isteyen, nemalanmak için didinip duran, örgütünü büyütmek için verilen görevi yapanların farklı farklı gerekçeleri vardır ve olacaktır da…

Hatta Türkiye’nin büyümesini istemeyen, iç karışıklığından nemalanan uluslararası çevreler, özellikle İsrail ve Amerika gibi ülkelerin farklı hesapları da olabilir.

Hatta İsrail’in “oneminute” öcü almak dışında, Türkiye’nin Ortadoğu’nun liderliğe soyunmasını engellemek de olabilir.

Bütün hepsi, dünya kurulduğundan bu yana “çıkar ilişkisinin” temellerini oluşturan gerekçelerdir ve bugün de bunlar geçerli.

Ama Türkiye’de farklı…

***

Türkiye Cumhuriyeti CHP’nin zihniyetiyle kurulmuş bir yapıdır.

AK Parti iktidara gelene kadar, CHP, normal şartlarda ve halkın oyuyla, desteğiyle, teveccühüylehiçbir zaman iktidara gelmemiş olsa da, zihniyeti her zaman ve her devirde iktidardı, iktidar olarak kalması gerekiyordu.

Bunun içinde halkın refahı yoktu, halkın söz sahibi olması asla düşünülememişti. Demokrasisi olmayan bir cumhuriyet, özgürlüğü olmayan bir demokrasisi vardı.

İktidarları hizaya getiren, halka korku salan, gerektiği kadar hak veren, gerektiğinde hepsini tümden alan, darbelerle desteklenen, kargaşayla beslenen,terörle hayat bulan, zorbalıkla dolu, zulümle ayakta duran bir yapıydı.

Merhum Turgut Özal, bu yapıyı kırmak istedi, canından oldu.

Merhum Necmettin Erbakan, kısıtlı güce rağmen denedi, koltuğundan oldu.

Ve onlarla birlikte koca bir millette zulümlere, aşağılık muamelelere tabii tutuldu.

Ve derken AK Parti iktidarıyla birlikte CHP iktidardan yavaş yavaş inmeye başladı. Neredeyse CHP’nin esemesi okunmayacak halde.

 İşte darbe planlarının, Gezi eylemlerinin, yolsuzluk ve rüşvet adı konulan operasyonların temel nedeni, CHP fikrinin yeniden iktidar edilmesi içindir.

Diğer bütün sebepler, bu sebebin yeniden güç kazanmasına hizmet etmekten, diğer bütün taşeronlar, bu amacı gerçekleştirmekten başka bir şey değildir.

Tweetimden seçmeler

Hayatın tüm zorluğunu gördüm. Yolsuz kaldığım zamanların sayısını hatırlamıyorum. Bir de çokça "yolsuzluk" diyenlerin yaptıkları yolsuzluğu!

www.naifkarabatak.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri