Basında Yemen ile haberlere fazla yer verilmemektedir. Acaba Yemen bize biraz uzak mı kaldı? Etrafımızı çevreleyen savaşlardan Yemen’i biraz öteledik mi? Oysa orada da Müslümanlar bir birini kırıyor. Ayrıca Yemen'e halk olarak bir ilgimiz sempatimiz var. Başta Veysel Karani Hazretlerinin Yemenli olması, ilâhî ve türkülerimizle bize hep bir çağrı yapmaktadır. Ne de olsa 400 yıllık Osmanlı beldesiydi.
2012 yılının sonunda Yemen San’a resmi bir ziyaretimiz olmuştu. Karma Ekonomik Komisyonu toplantısında bir çok ekonomik konular ele alınmıştı. O günkü şartlarda heyetimize yakın ilgi ve alaka gösterilmişti. Hükümet kurulurken muhaliflerle bazı konularda anlamışlardı. Konular irdeleniyordu. Büyükelçimizden aldığımız bilgiye göre; Önemli konunun birisi de daha önceleri Fransızlar doğalgazı 49 yıllığına çok ucuz bir fiyatla almışlar. Yeni hükümet, yeni pazarlıkla bu fiyatı arttırmak istiyor, ancak Fransızlar kabul etmiyormuş. Avrupa hep kendi çıkarlarını düşündüğünü, Türkiye’nin ise bir menfaat gözetmeden bir çok konuda çözüm önerisini getirdiklerini Yemen tarafınca belirtilmiş. San'a da Osmanlı eserleri hala dimdik ayakta ve resmi amaçla binalar kullanılmaktadır.Tabii bu eserler onca bombalamadan sonra hala ayakta kaldı mı sanmıyorum.
Dışişleri Bakanlığımızdan alınan bilgiye göre; Savaştan önce 28 milyonu aştığı tahmin edilen nüfusun çoğunluğunu “Kahtan” adı verilen Araplar oluşmaktadır. Kızıldeniz kıyısında ise, yıllar önce Etiyopya, Eritre, Somali ve Cibuti’den Yemen’e göç eden Afrikalıların oluşturduğu ve daha farklı bir kültüre sahip olmakla birlikte Yemenlilerle büyük ölçüde kaynaşmış bulunan bir milyonu aşkın Afrikalı Arap bulunmaktadır.
YEMEN’DE KRİZ NASIL BAŞLADI?
Yemen’de Ali Abdullah Salih rejiminin devrilmesinin ardından, Sünni Cumhurbaşkanı Hadi yönetimindeki hükümet işbaşına geldi. İlerleyen süreçte hükümet güçleri ile Şii Husiler arasında çatışmalar ve gerilim patlak verdi. 21 Eylül 2014'te taraflar arasında "Barış ve Ulusal Ortaklık Anlaşması" imzalanmıştı.
Ancak daha sonra Yemen ordusu ile Husiler arasındaki çatışmalar ülkede karışıklık çıkarırken, diyalog görüşmelerinin kilit ismi Cumhurbaşkanı Abdrabbu Mansur Hadi'nin özel kalem müdürü Ahmed Avad Bin Mübarek'in, Husiler tarafından kaçırılmasıyla gerilim iyice tırmandı. Başkent Sana’da kontrolü sağlayan Husiler daha sonra ülkenin güney kesimine doğru ilerledi. Devlet Başkanı Hadi de güneydeki Aden kentine geçerek yönetimi buradan üstleneceğini ilan etti.
Suudi Arabistan, Arap ülkesinin oluşturduğu (Suudi arabistan'ın öncülüğünde Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Ürdün, Sudan, Kuveyt ve Fas) koalisyon Husilere yönelik hava operasyonu başlatmıştı. İran destekli Husi Ensarullah Hareketi'ne ve ''Devrik lider'' Ali Abdullah Salih'e bağlı askeri üslere düzenlenen operasyonla bölgede İran yükselişini durdurmak istemektedir.
Ancak Suudi Arabistan ile İran'ın Yemen'deki esas kavgasının sebebi Babu'l Mendeb boğazı gösteriliyor. İran'ın boğaz üzerindeki emelleri Husi ilerleyişi ile sonuca ulaşmak üzereyken gelen müdahale, Bab'ul Mendeb'i tekrar gündeme taşıdı. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Bab'ul Mendeb, aynı zamanda Afrika ile Arap Yarımadası'nı da birbirinden ayırıyor. Kuzeydoğu kıyısında Yemen, güneybatı kıyısında ise Somali ve Cibuti'nin yer aldığı boğazdan bir yıl içerisinde dünya genelinde ''gemi ile taşınan'' petrolün yüzde 8'i geçiyor.
Husiler (Hutiler) kimdir?
Yemen ile Suudi Arabistan sınırında bulunan Sada kent merkezinde yaşayan Husiler önceleri, Hz. Muhammed'in torunları olan ilk 5 İmam'ı (Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, İmam Zeynelabidin ve İmam Zeyd) meşru İslami önder kabul eden ancak Sünni Müslümanlar ile teorik ve pratik alanda çatışmayan Zeydi mezhebine mensuplar.
"Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ı Hz. Ali'den önce halife oldukları için suçlu ya da kâfir görmek" gibi aykırı görüşlere sahip olan Carudiye ekolüne mensup olan Husi lideri Bedreddin Husi, 12 İmam Şii mezhebini kabul etmiştir. Husi hareketinin ideolojik açıdan Yemen'deki Sünni ve Zeydi hareketlerden bağımsızlaşarak İran yönetimiyle paralel bir siyasal oluşuma dönüştüğü bilinmektedir.
Yemen'in en büyük Zeydi otoritesi şeklinde anılan İmam Kadı Muhammed İsmail Amrani'nin yanı sıra İmam Maciduddin Mueydi, Muhammed el-Mansur, ve Dr. Murtaza Mahatvari, Muhammed Abdulazim el-Husi gibi Zeydi otoritelerin "gayrimeşru" ilan ettiği Husi Ensarullah hareketi Yemen Alimler Birliği tarafından da "fitne çıkarmak" ile itham edilmişti.
Türkiye, köklü tarihi ve kültürel bağlara sahip olduğu Yemen’in barış, istikrar ve toprak bütünlüğünü desteklemekte, bütün platformlarda bu yönde çaba sarfetmektedir. Ülkemiz, Yemen’de süregelen kriz karşısında en başından itibaren sorunların barış ve diyalog yoluyla, meşruiyete saygı temelinde çözümünü savunmaktadır. Türkiye Hutilerin başkent Sana'yı ve devlet kurumlarını ele geçirmeleriyle başlayan süreçte meşru Hükümet’e destek vermektedir.
Ülkemiz Yemen’deki siyasi ve insani krize çözüm bulunması için İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde de aktif bir çaba göstermektedir. Bu çerçevede, 16 Haziran 2015 tarihinde Cidde’de düzenlenen ve Sayın Bakanımızın da katıldığı Yemen konulu İİT Dışişleri Bakanları Konseyi Olağanüstü Toplantısında ülkemizin önerisiyle bir İİT Yemen Temas Grubu kurulmuş, Temas Grubu’nun 18 üyesi arasında ülkemiz de yer almıştır.
Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabetle 16-18 Şubat 2016 tarihlerinde ülkemize bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret, Yemen’de meşruiyete verdiğimiz destek olmuştur.
Yemen’e yönelik acil insani yardımlarımız da devam etmektedir. İç çatışmaların başladığı 2015 yılından itibaren Yemen halkına muhtelif insani yardımlarda bulunan ülkemiz yaklaşık 11 bin ton hacminde ve 9 milyon ABD doları değerinde yeni bir insani yardım paketini 20 Temmuz 2017 tarihinde denizyoluyla Aden üzerinden Yemen’e ulaştırmıştır. Sözkonusu yardım paketinde kolera tedavisinde kullanılan ilaç ve tıbbi malzeme, un, gıda, giyim malzemesi, tekerlekli sandalye ve iki adet sahra hastanesi yer almıştır. Sahra hastanelerinden birisi 19 Aralık 2017 tarihinde Aden’de faaliyete geçmiştir. Müteakip dönemde Yemen’in çeşitli bölgelerinde muhtelif kuruluşlarımız aracılığıyla gıda ve un yardımları sürdürülmektedir.
Yemen’de maalesef halkı Müslüman olan ülkeler birbiriyle savaşarak masum halkın kanını akıtmaktadır. Düşmanlarımız bu halimize hem sevinmekte hemde birbirimizi vurmak için de silah satmaktadır. Bu oyunlar hep bilinmekte ama yetkililerin koltuk sevdasından vâz geçmediği için aynı oyunlara maruz kalınıyor. Bize dost gibi görünüp, menfaat için bizi hemen karşı tarafa satan anlayış, ülkelerin temel politikası olmuş. Ancak bu oyunlar, mazlumun yanında olan Türkiye'ye ters düşmektedir. İşte bu yüzden Türkiye'nin çözüm ve çalışma alanını daraltmaktadır. Gerçi dini yönden, düşmanın silahıyla silahlanmaya teşvik var ama o fırsatı ve dengeyi iş yakalayabilmekte. Devletimize fırsat verilirse daha güçlü bir politika üretmesi mümkün olabilecektir.Şimdilik yanıbaşımızda Suriye sorunu varken Yemen’e sıra gelmesi zor gözüküyor. Yemen halkına Allah yardımcıları olsun demekten başka çare ve dua bulamıyorum.