Osmanlı Suriyesi

Osmanlı Suriyesi

1516 yılında Yavuz Sultan Selim'in Mercidabık Zaferiyle hâkimiyeti altına aldığı Şam merkezli Suriye bölgesi, 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi'ne kadar 402 yıl Osmanlı Devleti'nin sınırları içerisinde yer alan mühim bir bölgeydi.

1900 yılına ait vilâyet salnamesinde yer alan nüfus cetvellerinden anlaşıldığına göre bölgede Müslüman, Rum, Ermeni, Süryani, Marunî, Latin, Protestan, Dürzi ve Yahudi pek çok milletten ve dinden insan bir arada yaşamaktaydı.

Padişahın velâdet ve cülus törenleri mutat olarak her yıl tüm imparatorluk sathında kutlanırdı. Bunların dışında bazı yöresel kutlamalar da yapılabiliyordu.

Yapımına Kanunî Sultan Süleyman Dönemi’nde başlanmış olan daha sonra yapıya belirli 79 eklemelerde bulunulan Şam’ın Gök Meydanı’nda bulunan Süleymaniye Külliyesi, önemli bir Osmanlı eseridir. Mimar Sinan’ını diğer eserleri arasında, Halep’te Hüsreviyye Külliyesi, Halep’de Adiliye Camii, Süleymaniye Külliyesine yamuk biçimde eklenen Medrese yer almaktadır. Osmanlının Suriyedeki vakıfları da büyük önem arz etmektedir.

Sultan Vahdettin, 16 Mayıs 1926'da, İtalya'nın San Remo kasabasında vefat etmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nun 36. Padişahı Vahdettin'in Suriye'nin başkenti Şam'da bulunan kabri restore edilecektir. Nitekim Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği, "Ekiplerimizin ilk işi Sultan Vahdettin’in mezarının bulunduğu külliyeyi restore etmek," şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.. Sultan Vahdettin'in mezarı, diğer 30 aile üyesiyle beraber Şam'daki Süleymaniye Külliyesi'nde bulunuyor. Külliyeyi, Osmanlı'da, 1490-1588 yıllarında yaşayan Mimar Sinan inşa etmişti.

Abdülhamid Han tarafından 1903'te İstanbul'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin kardeş okulu olarak tasarlanan ve Şam'da kurulan “Şam Mektebe-i Tıbbiye-i Şahane”, Osmanlı'nın eğitim, sağlık ve kalkınma vizyonunun bir yansıması olarak bölgenin ilk modern tıp okullarından biri oldu. Osmanlı döneminde Şam bölgesindeki sağlık altyapısını güçlendirmek, nitelikli hekimler yetiştirmek ve modern tıp bilgisini yaymak amacıyla hizmet veren bu okul, o dönem kısa sürede hem Suriye'den hem komşu coğrafyalardan öğrencilere kapılarını açtı. Vilâyette bulunan Hamidiye Hastanesi bünyesinde yeniden inşa edilecek olan Bimarhane’nin (akıl hastanesi) inşaat masrafları için de bir yardım kampanyası düzenlenmişti.

Herhangi bir konuda mağduriyet yaşayan kişilere içinde bulundukları durum ve şartlara göre yardım sağlanıyordu. O dönemde “muhtâcîn maaşı” adı altında ihtiyaç sahibi olan kişilere bağlanan bir ödenek mevcuttu. Bu maaş muhacirlere, dul kadınlara ve yetim çocuklara, çok çocuklu olup bakmakta zorlanan ailelere ve daha bunun gibi özel durumda olan kişilere verilmekteydi. Suriye Vilâyeti’nde dönemin bilinen çalışmalarından olan Hamidiye-Hicaz Demiryolu Hattı’nda çalışan Beyrut arabacılarından Hristiyan bir işçi, eşya naklederken iki ayağı birden arabanın altında kalarak ölmüştü. Şahsın vilâyet vâlisinin bir yakını olduğu anlaşılmış, padişah ve gerekli mercilerin izniyle şahsın eşine, kızına ve oğluna aylık 30 kuruş maaş bağlanmıştı. Yardımlar genel itibariyle talep yoluyla gerçekleşiyordu.

Osmanlı döneminde Suriye’de sosyal ve kültürel hayatın fevkalade olduğu görülmektedir. Allahü teâlâ ülkemizi ve Suriye’yi Türk-İslâm düşmanlarının desise ve entrikalarından korusun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri