12 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimleri’ni ufak tefek provokasyonlar olsa da Allah’a (cc) çok şükür kazasız belasız geride bıraktık.
Seçimlerin kaybedenleri oturup kritik yapmaya başladılar.. Kimi “neden kaybettik?”, kimi “niye kaybettik?”, kimi “nasıl kaybettik?”, kim “nerde yanlış yaptık?” diye. ..
***
BBP hedeflediği oy oranını tutturamayınca, Genel Başkan Yalçın Topçu verdiği sözü büyük bir erdemle yerine getirerek istifa etti.
Yazık oldu..
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’ndan sonra, partinin başına gelen en isabetli adam da gitti böylece. Zaten seçimlerde başvurulan “her evden bir oy” taktiği de yanlıştı. İnsanlar Yazıcıoğlu’nu severdi, sonsuza kadar da sevecekler. Ama bu hiçbir zaman BBP’nin bu sayede iktidar olacağı anlamına gelmez.
İstemem ama, benim görüşüm, korkarım bu parti artık bitecek!
***
BDP’lilerin seçim sonrası izledikleri “yol” kimseyi şaşırtmadı. Artırdıkları oy oranlarının şımarıklığı onları büsbütün “küstah” yaptı. Şimdi mecliste nasıl krizler çıkarılır, onun yollarını aramakla meşguller.
Tıpkı pürüzsüz bir ciltte, en münasebetsiz zamanda çıkan iki kaşın ortasından çıkan “sivilce” gibi!
***
BDP’nin kankası CHP ise bildiğimiz CHP..
Klasik, rutin ve “seçim sonralarının CHP’si”ne has gürültü patırtılar…
Partinin başındaki adam kendini hakikaten başarılı zannederken, bir taraftan da Ak Parti’ye oy veren yüzde 50’ye hakaret etmekle meşgul!
Daha, günler önce meydanlarda oy dilendiği, kandırmak için olmadık yalanları söylediği seçmeni kendisine oy vermediler diye sendroma girmekle suçluyor.
Biri şu adamı dürtsün!
Seçim sonuçlarını başarısız olarak kabul eden parti içi bazı gruplar, bunu da bahane ederek Kılıçdaroğlu’ndan “rövanş” alma peşine düştüler. Öyle gözleri dönmüş olmalı ki, bir birinin kuyusunu kazan ve altı ay önce “kanlı-bıçaklı” olan Baykal-Sav ikilisi bile güçlerini birleştirdiler.
***
Öbür taraftan “muhafazakar” ve hatta “dinci“ olduklarını iddia eden bazı “minik” partilerin yetkilileri ve taraftarları çıkarak ahmakça, kendilerinin partilerine verilen 1 oyun, Ak Parti’ye verilen 100 oya eşit olduğunu söylüyorlar.
Ve bununla da yetinmeyip, tıpkı Kılıçdaroğlu gibi onlar da Ak Parti’ye oy verenlerin korkuya kapılmış rehine gibi sendroma girdiğini söyleyecek kadar hadsizleşebiliyorlar.
***
Ölçülü ölçüsüz, yani bir şekilde bütün partilerde seçim sonuçları sorgulanıyor, suçlu bulunmaya çalışılıyor.
Bir tek MHP müstesna.
Parti içinden bir kişi çıkıp da “N’oluyoruz, nereye gidiyoruz, bu küçük mutluluklarla yetinmek daha nereye kadar sürecek?” demiyor.
Diyemiyor.
Tuhaf, ama durum bu.
Demek ki herkes sonuçtan memnun.!
Demek ki “Ülkücü hareket”in geleceğinden endişe duyan yok!
Demek ki Ülkücüler’in “iktidar olmak” gibi, en azından tek başlarına iktidar olmak gibi bir hedefleri yok.
Ve demek ki hedefledikleri maksimum nokta buymuş!
Sanki Ak Parti’nin yerinde MHP varmış gibi, sanki ortada bir başarı varmış gibi her şey rutin devam ediyor.
Gelişmeler ne yazık ki bu yönde..
“Rutin” dediysek elbette rutin dışı bazı gelişmeler yaşanmıyor değil. Ama bu gelişmeler, sadece seçim öncesi kasetleri çıkan üst düzey yöneticilerin yerlerine yenilerinin, partinin tek hakimi Devlet Bahçeli tarafından atanmasından öteye gitmiyor.
Başarısızlığın sebeplerini sorgulamak yerine, muhalif isimlerin ihraç edileceği gündemde olduğuna göre zaten bu konuda söyleyecek başka söze hacet kalmıyor.
Bütün bunları üst üste koyduğumuzda anlaşılıyor ki, Mhp’nin tek başına iktidar olması sonsuza dek bir “Kızılelma” olarak kalacak.
***
Sevgiyle kalın.