Not: Değerli yazar dostumuz Hacı Ali Özturan'ın "Puslu anılar Çiçekcisi" isimli eserini yayınlamaya devam edeceğiz. Yazıyı okuyan her dosttan dua bekliyoruz
Biraz durduktan sonra konuşmasını sürdürdü: “Mağaralıdaki fırıncı Taşkesen İsmet, Çaylı’lardan Akif’e anlatmış, ben de ondan dinledim… İsmet, bir asker arkadaşını ziyaret etmek için Tarsus’a gitmiş. Arkadaşını büyük bir çiftlikte bulmuş. Ağa oğluymuş arkadaşı. Beraber gezmişler, yemişler içmişler, gece de pavyona gitmişler. Sabaha karşı pavyondan çıktıklarında arkadaşı, İsmet’i çiftliğe götürmek istemiş. İsmet de, ‘Ben bu sarhoş halimle ananın babanın karşısına çıkamam, ben otelde kalacağım,’ demiş.
Neyse, arkadaşı İsmet’i lüks bir otele yerleştirmiş. İsmet sabah (aslında öğleye doğru) uyanınca hemen giyinip aşağıya inmiş. Arkadaşı gelmeden hesabı ödemek istemiş. Görevliden hesabı istemiş, adam da, ‘Hesabınız ödendi beyefendi,’ demiş. ‘Eyvah geç kaldım,’ demiş İsmet içinden. Yine de sormuş hesabı kimin ödediğini. Adam işaret parmağı ile lobide oturan birini göstermiş, ‘Şu beyefendi,’ demiş. İsmet bakmış, hiç tanımadığı biri… Bozulmuş… Hiç tanımadığı biri kendi hesabını neden ödesinmiş. Sert bir şekilde adama çıkışmış. ‘Sen benim hesabımı niye ödedin?’ demiş. Elli yaşlarında, kafasında kasket, kasketin altından kıvır kıvır saçları taşan adam bu kızgın delikanlıya bakmış, ‘Sen Maraşlı mısın?’ diye sormuş. ‘Evet!’ demiş aynı kızgınlıkla İsmet. ‘Oy oğlum oy,’ demiş elli yaşlarındaki kasketli adam, ‘kızma, otur da anlatayım.’ İsmet o kadar kızmış ki, oturmamış. Adam yine de anlatmış: ‘Oy oğlum oy,’ demiş, ‘ben de Maraşlıyım. Bana Seydihan Ağa derler.
Ben her sene buraya gelirim, üç beş bin dönüm arazi kiralarım, çeltik ekerim. Bu otelde aylarca kalırım. Otelciye tembih ettim, nüfus kâğıdında Maraş yazan hiç kimseden para almayacaksın, diye. Yıllardan beri bu böyle… Ayıp değil mi? Benim kaldığım otelde bir hemşerim hesap öderse ben ne hale düşerim. Bir hemşerim, benim kaldığım otelde geceler de hesabı kendi öderse, ben ne yaparım?
Yer yarılmaz ki içine gireyim. Oy oğlum oy, bu ağalık işte böyle bir şey… Bak şunu da söyleyeyim, biz böyle harcadıkça Allah da bize öyle veriyor. Ben harcamayı kısarsam, Allah da kısar gibi geliyor bana. Oy oğlum oy, sen rahat ol, Maraş’a vardığında gördüklerine selamımı söyle!”