Özgür basın lafını çok sık duyarız; devletin herhangi bir kurumu, bir medya organına yasal da olsa müdahalesinde feryat figan edilir; özgür basın susturulamaz…
Gerçekten öyle mi?
Basının özgür olduğu tamamen bir ütopyadan ibarettir, bunu söyleyerek başlayayım.
Özgür olmak için “bağımlı” olmamak gerekir, aynı zamanda “sorumlu” olmak icap eder ve ardından “okura saygı” gündeme gelir.
Özgürlük, bir başkasının özgürlüğüne engel olacak kadar sınırsız olmadığına inanan birisi olarak, “sınırsız özgürlük” laflarına güler geçerim.
Benim özgürlüğümün bir sınırı olmalı. Bu sınır, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yer olmalı…
Ancak, özgür basın naraları atanların böyle bir kaygısı yok.
Özgür basın susturulamaz diyenlerin, basını susturmak için neler yaptığını görüp üzülüyorum.
Basının özgür olması isteniyorsa önce eleştirilere tahammül gösterecek bir yapıya kavuşması lazım.
Özellikle ülkemizde, istisnasız bütün basın özgür olmadığı gibi, bir başkasının özgür olmasına da tahammül edemez.
Gazeteleri elinize alın bir bakın…
İnternet sitelerine göz gezdirin…
Kumandayı elinize alarak zaplayıp durun…
Ve işte o zaman görürsünüz ki, her gazete, bir diğerine çamur atarak öne çıkma derdinde…
Her internet sitesi, bir diğerini karalıyor…
Her televizyon kanalı, diğerinin ne kadar yalancı, ne kadar taraflı, ne kadar yandaş, ne kadar candaş olduğunu söyleyip duruyor.
Her köşe yazarı, bir başka yazarı acımasızca eleştiriyor.
Her programcı, bir başka programcının susması için elinden geleni ardına koymuyor.
Ama bunlardan birini “devlet” sıfatlı kişi, kurum veya kuruluş yaptığında feryat figan ediyorlar; özgür basın susturulamaz…
Nedense “küfürbaz basın susturulamaz” demiyor/diyemiyorlar.
Özgürlük, küfretmekle ölçülüyorsa sabah akşam, günde kaç öğün devletin tüm etkili ve yetkililerine küfreden, hakaret eden, iftira atan, eşiyle, kızıyla, oğluyla ilgili yalan ve iğrenç haber yapanlar; özgür basın susturulamaz diyor…
Sonra bir başka basın, küfür özgürlüğünü kullandığında “yandaş” basına saldırı başlıyor ve yine “özgür basın susturulamaz” teranesini çalıyor, söylüyorlar…
Özgürlük, bir başkasına küfretmek değil, hakaret etmek değil, yasal olarak elde ettiği bir makamı “ya adam gibi bırakır ya da bıraktırılır” diye tehdit etmek değildir.
Özgür basın, “1 Kasım’da falanca parti tek başına iktidar olursa darbe olur” demek de değildir.
Özgürlüğü anlamayanların, özgür bir ruha sahip olamayanların, beynini kiraya verenlerin, kalbi sökülüp alınanların özgürlükten bahsetmesi elbette komik kaçıyor.
Taraflıyken, birilerinin emriyle yazı yazıyor, haber yapıyorken, bir başkasını “yandaş” veya “candaş” olarak suçlamak anlamsızdır.
Eğer sen özgürlüğü küfretmek olarak biliyor ve küfrüne engel olan herkese “özgür basın susturulamaz” diyorsan, diğer bütün basının da sana küfretme özgürlüğü doğar.
Özgürlük nedir, ne değildir bilmeyenlere özgürlüğü anlatmak, deveye hendeği atlatmaktan daha zordur, bilirim.
Mesela adam öldürmenin özgürlüğü olmaz…
Terörün özgürlüğü olmaz, teröre destek vermenin de özgürlüğü olmaz.
Darbe yapmak, özgürlük değildir, bir hak değildir; destek vermek de…
Kara para aklamak için kurulan şirketler özgür bir seçim değildir; buraya yapılan baskınlar da özgür basını susturma amaçlı değildir.
Herkes kendi işini “yasalar” çerçevesinde yapar; yasa, işini yapmaya engelse bunun değiştirilmesi, düzenlenmesi, iyileştirilmesi için mücadele edilir.
Başını emme basma tulumba gibi sallamak da özgürlük değil, bir tercihtir.
Özgürlük, tamamen kendi iradenle, bir başkasının hakkını, hukukunu, inancını, değerini gözeterek davranma, söyleme, yazma, gezmedir…
Dünyayı kendisi gibi düşünenlere ait görmek, özgürlük değil, diktatörlüktür, dayatmacılıktır, zorbalıktır.
Ülkemizde zaman zaman “özgür basın susturulamaz” teranelerini duyar, güler geçerim.
En azından, birazcık bile olsa bir gruba, bir düşünceye, bir partiye, bir örgüte yaptığım eleştiride, ne kadar özgürlükten anladıklarını, basının özgür olması için nasıl bir çabanın içinde bulunduklarını biliyorum/biliyoruz…
Ne acı, özgür düşünen ve düşündüğünü özgürce ifade eden ve bunu yazan, söyleyen, yayan olarak basını biliriz ama aynı basın, kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret ederek, tehdit ederek, küfrederek zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışır.
Unutulmasın ki, mayası gibi yağı da bozuk olanlar, üstte de çıksa, altta da kalsa kirini gösterir. Tıpkı özgür basın susturulamaz diye türkü çağıranlar gibi.
Tweetimden Seçmeler
Yazarların bunaklığı kötüdür. Kendi adıma Ahmet Altan'ın yaşına geldiğimde yazmamaya çok dikkat edeceğim; Bunayınca saçmalıyorsun da!