Osmanlıların otuz ikinci padişahı olan Abdülaziz Han döneminde yaşanan bir olayı sizlere aktarmak istiyorum. Abdülaziz Han’ın Babası Sultan II. Mahmud, annesi Pertevniyal Sultan’dır.(1861-1876) yılında tahta geçti. Saltanat müddeti 14 senedir. Zeki ve hamleli bir padişahtı Kendisine küçük yastan itibaren gayet itinalı bir tahsil yaptırılmıştı. Sultan Abdulaziz Han, gayet ileri görüşlü bir padişahtı. Belgrat, İstanbul, Bağdat ve Kahire’yi elimizde bulundurmadıkça cihan siyasetinde büyük bir rol oynayamayacağımızı söylerdi.
Aynı zamanda, padişahlar arasında farklı özellikleri vardı. Örneğin Beylerbeyi Saray’ına gidenler Abdülaziz Han’ın tarihimizde ilk ve tek padişah heykeli karşılamaktadır. (Hiçbir Osmanlı Padişahının heykeli yoktur) Abdülaziz Han, sadece heykelini yaptıran tek padişah değil, ziyaret amacıyla Avrupa’ya giden tek sultandır da.
1867 yılında Paris’te Milletlerarası Sergi’ ye Fransız kralı III. Napoléon şeref konuğu olarak Osmanlı Padişahı Abdülaziz Han’ı davet eder. Mehmet Emin Ali ve Keçizade Fuat Paşaların ısrarı üzerine padişahın bu daveti kabul ettiğini Fransız elçisi Bourée bildirilerek yol hazırlıklarına geçilmiştir.
Fuat ve Ali paşalarının ısrarcı olmasının başlıca nedeni şudur: Rusya’yla birlikte hareket eden Fransa’ya, Balkanlar’da ki Türk siyasetini anlatmak ve doğabilecek yeni bir Rus savaşına böylelikle engel olabilmek. Ziyaretin, Osmanlı’nın aleyhine gelişen Girit sorununa da zaman kazandıracağı umulmaktadır. Ayrıca Mehmet Emin Ali ve Keçizade Fuat Paşalar, Avrupa’da ki yenilikleri Abdülaziz’in yerinde görmesinin yapılan reform hareketlerine de güç katacağı inancındaydılar. Yolculuk için Haliç Tersanesi’nde yenilenen Sultaniye yatı ve hediyelik eşyalarla hazırlanmaktadır.
Not: (Osmanlı sadrazamı (İstanbul 1815 - Nice 1869). Şair Keçecizâde İzzet Molla'nın oğlu. Tıbbiye'yi bitirdi (1835) Sultan Abdülaziz devrinin ünlü simalarının başında hiç şüphesiz ki Keçecizade Fuat Paşa geliyordu. İki kez sadrazamlık ve beş kez de Hariciye nazırlığı görevine getirilen bu devlet adamı nükteleriyle ünlüydü. Mehmed Emin Âli Paşa (5 Mart 1815 - 1871 ) Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz saltanatlarında 5 dönemde toplam sekiz yıl üç ay on dokuz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Âli Paşa Osmanlı Devleti'nin Tanzimât (3 Kasım 1839 - 22 Kasım 1876) Dönemi'ndeki önde gelen devlet adamlarından biridir. Islahat Fermânı'nı hazırlayarak 18 Şubat 1856 tarihinde Sultan Abdülmecid'in emriyle yürürlüğe koymuştur. )
21 Haziran 1867’de, Ortaköy Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından padişah Dolmabahçe Saray’ına gelir ve buradan saat 16.00’da ayrılarak, kendini Boğaz’da bekleyen Gamsız Hasan Bey’in komutasında ki Sultaniye yatına geçer. Abdülaziz’in yanında oğlu Yusuf İzzetin, Veliaht Murat Efendi, Şehzade Abdülhamit ve Dışişleri Bakanı(Hariciye Nazırı) Fuat Paşa’nın da aralarında bulunduğu değişik makam sahibi 59 kişi vardır. Heyete eşlik edecek diğer görevliler, malzemeler ve hediyelik eşyanın da yüklendiği, padişahın annesinin ismini taşıyan Pertevniyal vapuruna binerler. Aziziye ve Orhaniye zırhlı fırkateynleri seyahat boyunca korumakla görevlendirilir. Beşiktaş önün de ki gemiler hareket ettiğinde birbiri ardına patlayan top sesleri duyulur. İstanbul, bir padişahı ilk kez kale yerine gönül fethetmek için uğurluyordu.
Sultan Abdülaziz’in Avrupa’ya yapacağı ziyaret öncesinde oldukça önemli bir hukuki sorun yaşanır. Sorun şudur ki, padişahın adımını atacağı her yer payitaht, yani kendi toprağı sayılacaktır. Aynı zamanda halife olan Osmanlı Padişahının, Müslüman olmayan topraklara adımını basacak olması kimi çevrelerde hoşnutsuzluk yaratır. Bu mutlaka aşılması gereken önemli sorundur!
Son derece zeki bir öneri sonucu ortaya atılan çözüm, sorunu kökünden halleder: Abdülaziz’in ayakkabılarının tabanı açılacak, içine İstanbul toprağı serildikten sonra yapıştırılacaktır. Böylelikle padişah dünyanın neresine giderse gitsin kendi toprağına basmış, kendi toprağından dışarı bir adım bile atmamış olacaktır!
Abdüzaziz’in ayakkabılarının içinde ki toprak sayesinde İstanbul, Avrupa’nın birçok şehrinin köşelerini gezmiş olan tek dünya kentidir.
Bu sorun aşıldıktan sonra yolculuk başlar. Messina ve Napoli limanlarının ardında 28 Haziran günü Toulon’a varılır. Burada Osmanlı kafilesi 101 pare top atışıyla karşılanır. Top atışları öylesine bitmek bilmez ki, Abdülaziz kendisiyle alay edildiğini sanarak, geri dönüş emri verir. O esnada, Dışişleri Bakanı Fuat Paşa’nın kalbi duracak gibi olur! Avrupa seyahatinin başlamadan sona ermesi büyük bir diplomasi skandalı olacak ve tamiri imkansız sonuçlar doğuracaktır. Fuat Paşa, padişaha hemen, Fransızlar tarafından böylesine coşkulu karşılanmayı yadırgamamasını, bunun da nedeninin ünlü denizci Barbaros Hayrettin Paşa’nın Fransız Kralı I. François’yı Alman İmparatoru Şarlken’in elinden kurtarması olduğunu anlatır. Barbaros Hayrettin Paşa, kazandığı zaferin ardından geldiği Toulon’da coşkuyla karşılanmıştır. Toulonlular, krallarını kurtaran donanmayı 324 yıl sonra yeniden görmekten dolayı çok mutludurlar. Fuat Paşa, sözlerini tamamlar ve padişahı ikna eder ve yolculuğu ara vermeden programlandığı gibi sürer.
Abdülaziz’in bu gezisi Fransa ile sınırlı kalmamış, 12 Temmuz 1867’de ikinci durağı olan dönemin en büyük İmparatorluğu sayılan Kraliçe Victoria tarafından yönetilen İngiltere’nin Londra şehrine varmıştır. Sultanın bulunduğu gemiyi Dover limanında karşılayanlar arasında İngiltere veliahdı Prens Edward, Mısır Hidivi İsmail Paşa, Cambridge Dükü, Kent Lordu, Sutherland Dükü ve Osmanlı İmparatorluğunun İngiltere Büyükelçisi Musurus Paşa bulunuyordu. Sultanın heyeti Buckingham Sarayı’nda törenle karşılandı. Sultan burada 17 Temmuz’da İngiliz donanmasının portsmouth’ta Sultan Abdülaziz için hazırladığı deniz tatbikatını Kraliçe Victoria ile birlikte izlediler.
Avrupa’da ziyaret bu iki ülke ile sınırlı kalmadı, diğer önemli ülkeler olan Belçika, Avusturya – Macaristan ziyaret edilerek o ülkelerin kralları tarafından karşılandılar. Daha sonra Bulgaristan’ın Varna limanında kendisini bekleyen Sultaniye yatına binerek İstanbul’a dönmüştür. 21 Haziran 1867 başlayan Avrupa gezisi 7 Ağustos 1867 İstanbul’da son bulmuştur. Bu ziyaretlerin her biri başlı başına birer tarihi olaydır. Osmanlı bu geziden büyük bir ders çıkartmış ve özelikle Sultan, Avrupa’da gördüğü yenilikleri kendi ülkesine getirmek için çok mücadele vermiştir.