Doğrusu Vatikan’da söz sahibinin kim olacağıyla ilgili en ufak bir merakım, ilgim veya alakamın olması düşünülemez. Hani ne gidip vaftiz olacağım, ne günah çıkarmaya niyetim var, ne de başkaca bir ilgi alanım.
Ancak, dünyanın büyük bir bölümü için Papanın kim olacağı hayati öneme sahip.
Türkiye’de “din adamı” yok.
Aslında İslam’da “din adamı” diye “ruhban” bir sınıf olmasa da, âlimler, hocalar var. İran’da ise Mollalar var.
Katolik dünyası içinse Papa, büyük bir öneme sahip.
Bunun için papanın kimliği, Hristiyanların olaylara karşı tavrını belirleme açısından da önemli.
Yani gündemimizde olmayan bir konu olsa da, gündeminde olanlar nedeniyle kayıtsız kalamıyoruz.
Zira “bağnazlık” bazen din adamlarının çabasıyla önlenebiliyor, bazen din adamının bağnazlığıyla toplum bağnaz hale gelebiliyor.
O nedenle “örnek” alınan insanların “iyi örnek” olması halinde ona inanan ve güvenenlerin olumlu yöne kanalize edilebilecekleri ve toplumun şekillenmesinin farklı olabileceği biliniyor. Aksinde de olumsuzluk baş gösterebiliyor.
Bu açıdan papanın nasıl birisi olduğu, hangi düşünce yapısında olduğu,
Özgürlük ve insan hakları konusunda ne düşündüğü,
Farklı dinlere, mezheplere nasıl baktığı,
Farklı kimlik veya kültürlere karşı ne kadar sıcak yaklaşım sergilediği,
Ve farklı fikirlere ne kadar tahammül gösterebildiği çok önemli.
Sadece bunlar bile bizim “gündemimizde” olup olmamasının bir şeyi değiştirmediğinin göstergesi.
***
Vatikan, sıkça tartışma konusu oldu.
Çoğunlukla “cinsel istismar” suçlamalarıyla gündeme gelmesiyse ilginçti.
Ama bu defaki farklı…
Papa 16'ıncı Benedikt'in “özgür irademle” diyerek istifa etmesinden sonra Katolik dünyasında “papa” yarışı ve heyecanı yaşandı.
Sonunda papa seçildi.
Hem de alışkın olunan şekilde, yerde veya ülkede değil.
Bu defa papa Arjantin’den çıktı.
Basın ise papanın geçmişini sorgulamaya başladı.
Hani “cinsel istismar” iddialarıyla çalkalanan Katolik dünyası, yeni bir skandalla boğuşmak istemiyordu belki.
Neyse ki öyle bir şey olmadı.
Ama bizim alışkın olduğumuz bir şey oldu.
Papa darbeci çıktı.
En azından destek vermiş, göz yummuş bir isim.
Katolik dünyasının yeni ruhani lideri seçilen Jorge Mario Bergoglio, Arjantin’de 1976 yılındaki “darbeye örtülü destek vermek” ve “iki papazın işkence edilmesine göz yummakla” suçlanıyor.
Bu sadece suçlama değil, bunun için yıllar sonra, 2003 yılında Arjantin Katolik Kilisesi, “76 darbesine yeterince karşı çıkmadıklarını” belirterek özür dilemişti.
Sadece bu değil elbet, Alman olan 16. Benedict ise geçmişinde Nazi Partisi’nin gençlik örgütüne üye olmakla suçlanmıştı.
Bütün bunlar bence önemsiz ayrıntılar.
Ama “ruhani liderimiz” diyen geniş bir kitle için çok önemli.
Ve bu önem, dünyanın şekillenmesi açısından dikkate değer.
Zira bizdeki gibi laiklik elden gitmediğinden “devlet işleri” şekillenirken, papanın etkisinin göz ardı edildiği bugüne dek görülmüş şey değil.
Biz başkalarından aşırdığımız halde, “Allah” demek bile din işlerini devlet işlerine alet etmekle kalmaz,
Ülkenin köküne dinamit koymakla,
Devletin temel nizamlarını din kurallarına uydurmayla eş değer görürdük.
Ve şimdiki papa, aynen o dönemlere destek veren, işkenceye göz yuman bir isim.
Aslında “sicil” yönünde övünülecek bir geçmişi olmasa da, şu anda ne düşündüğü çok önemli. Geçmiş, geçmişte kalmışsa, çok daha demokratik olmuşsa, papa seçildikten sonra makamın ruhuna uygun bir düşünce yapısına çoktan bürünmüşse söyleyecek sözümüz olamaz. Aksi halde peşin hükümlü olmuş oluruz ki, önyargı iyi bir yaklaşım değil.
Bunu zaman gösterecek…
Twitimden seçmeler
Halen güneşi balçıkla sıvadığını sananların olması, geçmişten ders alınmaması, “odunum” dercesine fikrini dayatmaya kalkışması bayatladı.