Patronlar kulübünün büyük patronu dün istifa etti. Bu istifa, TÜSİAD tarihinde ilk olması nedeniyle de dikkat çekiciydi. Tüsiad’ın başında olan kişi, yönetimle birlikte öncelikle patronların hakkını savunma adına kurulmuş bir örgüttür.
Tüsiad, patronların hakkını savunurken, yatırımların önündeki engeli kaldırmak ve yatırımcıyı ürkütmeme adına da siyasi ve ekonomik ortamın istikrarlı olmasını sağlama adına ellerinden geleni yapmak üzere kurulmuş bir örgüttür.
Buraya kadar olan da “çalışan” diye bir kavram geçmediğinin farkındayım…
Bunun farkında olan sadece ben değil, Tüsiad’da farkında…
Çünkü “çalışanın emeğiyle” kazancına kazanç katanlar, bir süre sonra “her şeyi ben yaptım” büyüklenmesi yaşıyorlar.
Elbet para senin, yatırım senin ve daha çok kazanmak için çizilen yolda yürümek de senin…
Ama bütün bunlar, çalışan olmadan mümkün değil.
Çalışanla didişirsen orada başarı sağlanamaz…
Tüsiad’ın patronu Muharrem Yılmaz, aynı zamanda Sütaş’ın da patronu…
Son günlerde “bol iç, ayran iç”ten öte şeyler oluyor…
Türkiye’nin en önemli süt markası olan Sütaş, işçilerin feryatlarıyla gündeme geldi.
Daha da kötüsü tezek skandalıyla…
Sendikalı, toplu sözleşmeli bir çalışma hayatı isteyen işçiler, kendilerini kapının önünde bulmakta gecikmemiş.
İşten çıkarılan sayı artınca, eksi Türk filmlerindeki acımasız patronların “yedirmeme” atakları gelmiş.
Ancak filmlerde görebileceğimiz uygulamalarla işçinin eylemi örtülmek istenmiş.
Bunlardan ilki fabrika önünde dozerleri yığarak, işçilerin eyleminin görülmemesini sağlamak olmuş…
Bunla yetinmemiş tabi…
Tam 13 ton sıvılaştırılmış tezeği fabrika önüne yığarak, işçilerin kokudan dolayı eylem alanını terk etmelerini amaçlamış…
Süt gibi hassas bir üretim yerinin önüne tezek yığmak, “gözünü karartmak”tan başka bir şey olmasa gerek.
Nitekim çevrede yaşayanlar da dâhil olmak üzere tezeğin ürettiği koku ve sinekten yaşayamaz hale gelmişler…
Ve sonra Sütaş, kendi pisliğini kendisi temizlemek zorunda kalmış…
Tüsiad’ın patronu, bütün bu haberlerin “kasıtlı” olduğunu düşünüyor ama inkar ettiği bir eylem de yok…
Tüsiad’ın zarar görmemesi ve Sütaş’ın kavgadan olumsuz etkilenmemesi adına görevini bırakıyor…
Burada tek alkış alacak kısmı bu anlayışı…
Ve sonrasında “işçilerin sendikalı” olmasını sağlayacağı sözü…
Bunun dışındakiler, suçunu örtme manevralarından başka bir şey olmadığı gibi, sözleriyle uygulamalarının çeliştiğini göstermesi açısından da dikkate değer.
***
Aslında sadece Muharrem Yılmaz değil, patron olanların çoğundan bu anlayışın hakim olması üzücü.
Siyaseti belirleyen, zamanında hükümet yıkıp, hükümet kuran bu kulüp, suçlamaya geldiğinde “işçilerin hakkını” da savunurdu…
AK Parti’ye karşı yapılan her çıkışta sadece ekonomi veya demokratikleşme yoktu, çalışanların hakları da vardı…
Hatta Manisa’nın Soma ilçesindeki acı kazadan alacakları pay, söyleyecekleri sözleri de vardı…
Ama kendi çalışanına bu hakkı reva görmeyecek kadar da “zalim patron” profili çizebiliyorlardı.
Tıpkı “sendikal mücadeleyi” savunan siyasi partilerin “sendikasız işçi” çalıştırması gibi…
Tıpkı “işçinin hakkını” arayan sendikaların, işçinin hakkını yediği gibi…
Daha da kötüsü “sigortasız işçi” çalıştıran sendikaların bulunması gibi…
Ve belki de bütün bunlara ek, “demokratikleşmeyi” isteyen STK’ların bütün seçimlerinin “ayak oyunlarıyla” gerçekleşmesi gibi…
Aynı şekilde “demokrasiyi” savunan siyasi partilerin en küçük organlarında bile seçimin ayak oyunuyla veya “atamayla” yapılması gibi…
Sözlerle eylemler bir olmayınca ortaya garip uygulamalar kendisini gösteriyor.
Siyaseti belirlemeye çalışırken, “dünyanın en iyi” örgütü olmanın yanında, “en demokrat” ve “en adil” örgüt kimliğine de bürünebiliyorlar.
Ama en yakın çalışanına bir sinek kadar değer vermiyorlar.
Oysa o çalışanlar olmadığında, patronlar bir hiçtir…
Bir hiç olmak ayrı bir konu ama “çalışan” dâhil herkesi “insan” yerine koymamak çok daha kötü…
Eğer çalışana “insan” gözüyle bakmıyor ve öyle davranmıyorsanız, sizin bütün söyledikleriniz laf kalabalığından öte bir şey değildir ve bu sizin zalimliğinizi gizlemeye yetmez…
Biliyorum, patron çok sinirli ama çalışan, insan yerine konulmadığı için çok daha fazla sinirli, kırgın ve üzgün…
Tweetimden seçmeler
Sizin partinin adamı suçu olmayan birisini şikâyet ediyor ve siz “adamınızı harcamama” adına suçu olmayanı yakıyorsanız, siyasetiniz batsın!