İmam Hatip'in orta birinci sınıfındaydım. Beden eğitimi dersinde çok yorulmuştum. Eve geldiğimde annem çamaşır yıkamış, belli ki çok yorulmuştu. Üstelik de bu yorgunluğa rağmen, bize bulgur pilavı pişirmişti. Hep beraber sofraya oturduk. Pilavdan bir kaşık alanın yüzü buruşuyor, pilavda bir tatsızlık olduğunu fark ediyordu. Kardeşimle beraber göz göze geldik.
“Tuzu mu eksik acaba?” diye içimizden geçirdik.
Annem de pilavdan bir kaşık alıp da çiğnedikten sonra:
-Hımmm yağı eksik, dedi.
Annem, benim yorgun olduğumu görünce kardeşime baktı:
-Hadi bu pilava yağ yak da gel! dedi.
Kardeşim biraz sırtardı:
-Hep bana iş buyuruyorsun! Abime neden söylemiyorsun? Hep beni mi görüyorsun? Annem, bana çaresizce baktı, “Pilava sen
yağ yakar mısın?” demeden, anladım ve pilav tabağını alarak ayağa kalktım. Pilava hitaben:
-Ey pilav! Sen yemeklerin en lezzetlisisin. Seni ağalar, beyler, paşalar yer. Seni bir yiyen bir daha yer, dedim.
Annem, şaşırmış bir halde bana baktı:
-Ne yapıyorsun oğlum? dedi.
-Pilava yağ yakıyorum anne! dedim.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, esen kalın, şen kalın. Yüzünüzden tebessümler hiç eksik olmasın!..