“10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü” nde İzmir Konfederasyonu Genel Başkanı Ferhan Ademhan öncülüğünde 300’den fazla Sivil Toplum Kuruluşu’nun yöneticileri bir araya gelerek tek ağızdan PKK terör örgütüne “Amansız ve şartsız olarak silahları bırakmasını istiyoruz’’ çağrısında bulundular. Yaklaşık 40 yıldır süren ve 40 bini aşkın insanımızın kaybına yol açan bu kirli ve kanlı dönemin bitmesi için taşın altına gövdesini koyan Ferhan Ademhan’ın başkanlığı yaptığı İzmir Konfederasyonu’n karar aldığı metin aşağıdadır.
“PKK’ya çağrımız: Amasız ve şartsız olarak silahların susmasını istiyoruz. Artık gençlerimiz ölmesin ve analarımız ağlamasın. Diyarbakır ve Cumartesi annelerinin de hayatlarını güzel yaşamasını istiyoruz. Yeni şehit annelerinin de olmasını istemiyoruz. 0 yüzden EDI BESE/ yeter artık diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti yüzyıllık bir geçmişi geride bırakıp yeni yüzyılına hazırlanmaktadır. Hiç şüphesiz ülkemizin kuruluşundan bugüne kadar geçen yüz yıllık süre dış ve iç faktörlerin yarattığı acı verici zorlu olaylarla yüklüdür. Halkımız tüm bu olumsuzlukları aşmış, medeni dünyanın ortak dili olan çok partili demokratik hayatı anayasal ve siyasal bir gerçek olarak kurmayı başarmıştır. Ancak, millet iradesinin egemenliğine ve demokrasiye tahammül edemeyenlerin ülkemizi maruz bıraktıkları darbeler yüz yıllık tarihimizin en acı verici ve zorlu olayları olarak yaşanmıştır. İçinde bulunduğumuz bu coğrafya özgürlüğün, demokrasinin, kardeşliğin ve refahın yeryüzü cenneti olma potansiyellerine sahipken, üzülerek ifade etmeliyiz ki, kanın, gözyaşının ve ağlayan anaların feryatlarının duyulduğu bir yer haline gelmiştir. Milli servetimizden ve öz kaynaklarımızdan bu ve bunun benzeri acı verici olaylar ve ekonomik krizin halkımızı fazlasıyla vurduğu bu dönemde ülke olarak bir nefes alalım. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar bu çağrımızı dikkate alarak boşa çıkartılsın. Etrafımızdaki ateş çemberinden, Hz. İbrahim’in ateşten sağ salim çıkarak yeni bir dönemi başlatması gibi ülkemizde yeni bir Yüzyıla yeni projeler ve huzur içinde girsin. 21. Yüzyıla hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yılında istikrar içinde yürüyüşüne devam etmesini istiyoruz. Bu nedenle 21. Yüzyıl dünyasında ve 100’ncü yılımızda yani, 2023’te artık bu sorunun konuşulmasını istemiyoruz. Sorunlarının çözüm yoluna girmiş, ekonomik sosyal refahının arttığı bir dönemin ülkemizde özlem ve umudunu taşıyoruz. Bu nedenle artık kaynaklarımızın daha doğru kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Bu sorun için harcanan bütçenin 3 trilyon dolar olduğunu, ülkemizde 3 trilyon dolar ile kaç tane okul kaç tane fabrika kaç tane hastane yapılabileceğini düşünmenizi istiyorum. Eğer bu ve buna benzer sorun olmasaydı kişi başı milli gelirimiz Avrupa’yı geçecekti. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları ve halkımızın temsilcileri olarak biz Sivil Toplum Kuruluşları bu durumun farkındayız ve bunun gerçekleşmesinin temennisi içerisindeyiz. 21. Yüzyılda Avrupa’nın ekonomik ve demokratik kriterlerini de aşan bir noktada olmak istiyoruz. Dinimiz ve inancımızın gereği kardeşçe yaşamak dileğini ve bunları dikkate alan ve şiar edinen programına koyan söz veren parti ve ittifaklara çağrımızdır: Görüşlerimizi dikkate alan partiler ve ittifakların destekleneceğini ve makbul görüleceği sivil toplum kuruluşlarından ve halktan destek göreceklerinin kanaatindeyiz. Artık çatışmaların ve şiddet politikalarının bir çözüm olmadığını, bunun yerine devletimizin toplumu ve halkı ile sorunlarını barış ve kardeşlik ile çözdüğü bir süreci yaşamak istiyoruz. Biz sivil toplum örgütleri olarak bu şiddet politikaları yerine uzlaşı ve diyaloğun gelişmesini, insanlarımızın ölmemesini, barış içinde bir arada yaşamasını istiyoruz. Dünyadaki örneklere baktığımızda yıllarca süren çatışmaların ve savaşların sonucunun diyalogla çözüldüğü görülmüştür. Bir tarafta 40 yıldır 40 binden fazla ölen insanımız, diğer tarafta ise 3 trilyon dolardan fazla milli servetimizden harcanan paramız vardır. Milli servetimizin harcanan bu bütçenin yarı miktarı ülkemizin insanlarına harcamış olsaydık hiçbir çocuğumuz okula aç gitmeyecek ve açlıktan bayılmayacaktı. Yaramızı kendimiz sarıp iyileştirirsek, hiçbir dış gücün kaşıyacağı ve kullanacağı bir yaramız, sorunumuz ve zaafımız olmayacağı için daha güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti olacağımız kesindir. Devletimizden bir baba, bir anne şefkati ile sarılıp, halkını, vatandaşını, sivil toplum kuruluşlarını dinleyen, annelerin ağıt yakmadığı yaralarının sarılmasını istiyoruz. Çağrımız ellerin tetikten çekilmesi ve sorunların akli selim ve kardeşçe hukuk ile kul hakkı ve Allah korkusu ile vicdan ile çözülmesidir. Ülkemizin çıkarınadır ve dinimizin gereğidir. Dünyaya ülkemiz barış ve istikrar politikaları ile örnek ülke olmalıdır. İzmir’de kurulu 98 federasyon ve 4 bin dernek mevcuttur. İzmir Konfederasyonu İzmir’imizde kurulan ve tüm Sivil Toplum Kuruluşlarının üst çatısı olarak faaliyetlerini yürüten konfederasyonudur. Kamuoyunun, devletimizi yönetenlerin tümüne açık ve samimi bir biçimde sesleniyor ve taahhüt ediyoruz ki, barış ve demokratik çözüm konusunda biz İzmir Konfederasyonu olarak bu milli arzunun gerçekleşmesi için her türlü fedakârlığı yapmaya hazırız.’’
Bugün İzmir’de terör örgütü PKK’ya “Amasız ve şartsız olarak silahlarını bırak" çağrısı belki birçok kişi, kurum, kuruluş, STK hatta bazı devletlerin hoşuna gitmediği açıktır. Hatta bu tür sivil girişimleri engellemek için düğmeye basacaklarını hemen hemen hepimiz tahmin edebiliyoruz. Bana göre bu ve buna benzer çağrılar önemlidir. Çünkü sivil iradenin bu tepkileri aynı zamanda terör örgütü PKK’nın saflarında kopmalara ve yeni katılımları durduracak niteliktedir. Lütfen çağrı metninin tamamını okuyunuz. Son söz siz kıymetli okuyucuların.