Söz başında; zulüm bizdense, ben bizden değilim" diyen ABD'li aktivist Rachel Corrie, 20 yıl önce Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasını önlemek isterken İsrail
buldozeriyle ezilerek öldürüldü. Onu saygı ve minnetle anıyorum. Yazıma başlık yaptığım haykırış cümlesi Rachel'e ait. Ben Rachel'in zalim İsrail askerleri tarafından öldürülmesinin, bugün bile Filistin özgürlük mücadelesine katkı sağladığını düşünüyorum. Adalet ve merhamet, zulüm sizin mahalleden de olsa karşı çıkmanızı gerektirir. Nitekim öyle oldu ve Rachel İsrail'in hak ihlallerine sessiz kalmadı. Corrie, Filistin lehine bir meşale yaktı. Siyonist İsrail'in, işgal altındaki Filistin topraklarında sürdürdüğü zulümler ise tüm şiddetiyle devam ediyor.
Gelelim bizim mahalleye..
Ak Parti'nin ilk 10 yılını alkışlıyoruz. Çünkü bu dönemde hak, hukuk, adalet ve özgürlük yürüyüşünün mücadelesi verildi. Vesayet çökertildi, Türkiye'ye çöreklenen seküler elitler ayıklandı. Ama sonraki yıllarda müteahhit siyasetçi ve rant ilişkisine dayanan düzen oluşturuldu. Parti, hızla dava ekseninden uzaklaşarak sıradanlaştı. 6 Şubat tarihli depremlerde; siasetçi-müteahhit ilişkisine dayanan rantiyenin payı büyüktür. Umarız bundan sonrasında aynı şeyler yaşanmaz.
Elbette AK Parti'nin Türkiye'ye kazandırdığı çok şey var. Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi evrensel değerler AK Parti döneminde yükseldi. Yol, barajlar ve teknolojik anlamda, hele hele sağlık sektöründe dev adımlar atıldı. Onların inkarı mümkün değil. Savunma sanayiine yönelik atılan adımlar ve gerçekleşen projeler de öyle.
Ama artık AK Parti, yeni hikayeler yazmak zorunda. Çeperini bir türlü rantiye sınıfından temizleyemeyen Ak Parti, pahalılık ve enflasyonun da önünü alamadı. Eyvallah, kriz ve yüksek enflasyon küresel bir sorun.
Bir de her şeye rağmen AK Parti'ye toz kondurmayan zümre var. Bu kadar olumsuzluğa, ekonominin bozuk olmasına rağmen AK Parti'nin kazanıyor olması, biraz da bahsettiğim bu zümreye bağlı. Parti ve teşkilatlarda iyi gitmeyen işleri eleştirdiğiniz zaman, bunlara göre "Cumhurbaşkanımız bilseydi bunlara izin vermezdi, haberi olmuyor, danışmanları haber vermiyor” söylemini dillendiriyorlar. Ben bu kelimeye gıcık oluyorum. Çünkü bu söyleme inanmıyorum. Benim gördüklerimi ve duyduklarımı Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın bilmiyor olmasının imkanı yok. Seçimlerde Ak Part'ye destek verdik. Altılı masanın kazanmaması için yazılarımda mücadele ettim. Biz, her şeye rağmen CHP oligarşisine karşı Erdoğan'a oy verdik ve kazanımlarımızın heba olmasını istemedik. Ama kendi içimizden birileri, CHP ve yandaşlarının heba etmesinden korktuğumuz kazanımlarımızı heba ediyorlar. Buna sessiz kalmamız ve yapılan yanlışları onaylamamız mümkün değil. Yani anlayacağınız, zulüm bize de bulaştı. Zulüm eğer bizdense, ben bizden değilim.
Biz gazeteciler toplumun sesi olmak durumundayız. Bu satırların yazarı, Ak Parti'den önce de kalem ırgatıydı, şimdi de öyle. Hiçbir zaman ikbal ve makam kaygımız olmadı. Bir kameram, bir de kalemim var. Maraş merkezli depremlerden önce,30 yıllık birikimimle bir ev almıştım. Şikayetçi değilim, şimdi o da yok. Konteynerde eşimle sade bir hayat yaşıyorum. Allah'tan başkasına veremeyecegimiz hesabımız yok. Bize göre yanlış giden ve adına zulüm diyebilecegimiz proplemleri üst başlıklarla sıralamak istiyorum. Kanunlar adalet temeli üzerine yükselmelidir. Din ve devlet düşmanı elitlerin medyayı da kullanarak algı operasyonu çekmelerini asla kabul edemeyiz. Pahalılık ve enflasyonla mücadele projeniz, sadra şifa olmuyor. Memur, emekli ve işçiye verdiğiniz iyileştirici zamlar, akaryakıta yapılan zamlarla geri alındı. Petrol fiyatlarındaki artış, ne yazık ki her şeye yansıyor. Tencere teorisi nasıl olsa bize işlemiyor diyerek, kemer sıkmayı sadece vatandaştan istemeniz, adil değildir. Bir kısım zümre şatafat ve lüks bir hayat yaşarken, kahır çoğunluk sefalet içerisinde ise, bunun hesabını Allah'a vermekte zorlanırsınız. Kanunlar herkese eşit ve adaletli olmalıdır. Ak Parti'yi müteahhitler ve yanlış işlere imza atan yerel idareciler bitirmemeli. Tarihi süreç ve konjonktür Ak Parti'ye çok uzun süren bir iktidar nasip etti. Bu nimeti saltanata dönüştürenlere asla fırsat vermeyiniz. Kadına şiddet konusu ve nafaka meselesi hala çözülmüş değil. Kadının beyanı esastır gibi ucube söylemleri bırakın artık. Tek taraflı beyan mı olur? Adil olan, iki tarafı da dinleyip öyle karar vermektir. Karıyla koca arasına polisi sokmayın. Eskiden eşler kavga ettiğinde, iki akil insan araya girer ve onları sulh ederdi. Çıkardığınız kanunlar, bırakın kadına şiddeti ortadan kaldırmayı, ölümleri beraberinde getirdi. Uzaklaştırma kararı alan erkek çılgına dönüyor ve evi basarak eşini öldürüyor. Böylece aileler dağılıyor. Boşanmalar arttı. Bu sorunların sosyolojik olarak iyi analiz edilmesi gerekiyor. Yıllarca süren ve çözülemeyen mahkemeler, toplumsal çürümelere neden oluyor. Miras hukuku konusu da öyle. İfraz ve tevhid işlemlerini gerçekleştiremeyen mirasçılar, mahkeme kapılarında ömür tüketiyorlar. Bölünemeyen ve bir türlü bitmeyen arazi kavgaları, kardeşler arası düşmanlığı körüklüyor.
Zina, fuhuş ve eşcinsellik aile yapısını dinamitliyor. Nesilleri bozmaktan başka bir işe yaramayan cinsiyet eşitliği de neyin nesi yahu? Biz ne ara bu hale geldik? AK Parti'nin bir gençlik projesi vardı. İmanlı ve muhafazakar gençlik yetiştirilecekti, sahi ne oldu? Gençler deist oldu, geleneği ve göreneği dışlar oldular, haberiniz var mı? İslami bir bakış açısıyla Milli Eğitim politikanızı ve müfredatı gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum.
Ben Erdoğan'ın vicdanlı ve adaletli bir adam olduğuna inandım hep. Bu inancımı koruyorum. Dindar bir siyasetçi olduğu için de, ``Bir kötülük gördüğünde onu elinle düzelt, buna gücün yetmezse dilinle, buna da gücün yetmezse kalbinle buğzet ki bu imanın en zayıf derecesidir.`` hadisi şerifini çok iyi bildiği kanaatindeyim.
Ey Reis, Aliya İzzetbegoviç'in şu vecizesini hiçbir zaman unutma: "Güç sizi değiştirmesin! Eğer bir gün güç ve iktidar sahibi olursanız hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah`ın önünde hesap verecektir."