Kur’an’ın indirildiği, şeytanların bağlandığı, On bir ayın sultanı olan ay…
Küçücük bir lokmanın, bir yudum suyun değerinin yeniden hatırlandığı ay…
İnsanın ruhen ve bedenen arınmasına, günahlarından temizlenmesine izin verilen ay…
Kendimizden güçsüzleri hatırlayarak onlara yardım etmek için mallarımızdan verdiğimiz ay...
Bizlere kirlenen ruhlarımızı, nefislerimizi ve mallarımızı’ temizleme imkanı sunulan ay…
Günahlardan arınma adına içerisinde on bir aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesini barındıran ay…
Sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olarak kabul ettiğimiz EY ŞEHRU RAMAZAN güle güle git. Her sene olduğu gibi bu sene de sunduğun imkânları gereği gibi kullanıp kurtuluşa eren kullara ne mutlu. Kullanamayan ben gibi kullarına ise Ümit aşıla. Sağ salim, bir sonraki Ramazan’a çıkmamız halinde, sunulan nimetlerin tamamından istifade etmeye şimdiden söz verip niyet eyleyelim. Sözümüzde durmayı bizlere nasip ve müyesser eyle Yarabbi…
Bilindiği gibi anlamı paylaşmak olan Bayram, bireysel ya da ailevi değil, toplumsal bir kutlamadır. Bu sebeple güzel kıyafetlerimizi giyip aile büyüklerini ziyaret edip, aile küçüklerini sevindirmekle iş tamam olmuyor. Sevinçlerimizi tanıdığımız, tanımadığımız herkesle paylaşabiliyorsak, mutluluklarımızı tüm evrene yayabiliyorsak işte o zaman bayram olacaktır. Bayram o zaman güzel o zaman anlamlı olacaktır. Kısaca Ramazanda kurtuluşa erenler, nefsini, ruhunu, bedenini ve malını temizleyebilenler, Ramazanın tadını çıkarttıkları gibi Bayramın da tadını çıkartacaklardır.
İnsanoğlunun olabildiğince bencilleştiği ve yalnızlaştığı bu zaman diliminde maalesef herkes kendi hayatını yaşamakla meşguller. Başkalarının derdinden, çektiği perişanlıktan haberi olan ve birilerinden yardım bekleyen insanların varlığından haberdar olan insan o kadar azaldı ki. Yoldan geçen birini çevirip ‘halin nedir’ diye sorsak kim bilir neler anlatacaktır neler.
Bu insanları dinledikten sonra tek yaptığımız ‘Allah yardım etsin’ demek olmamalıdır. Yardım etmek için elimden ne gelir, ben ne yapabilirim diye düşünmeli insan. Başkaları için duyduğumuz üzüntü orada kalmamalı. Yardıma muhtaç olduğunu söyleyenlerin sıkıntılarını kendi sıkıntılarımızla karşılaştırılmalı, gerekiyorsa elimizdeki/avucumuzdakileri paylaşabilmeliyiz. Allah’ın emrettiği gibi bir çaba içerisine girmeliyiz. Birbirimizi Allah rızası için sevip, yardımlaşmalıyız.
Yetimin gözyaşını dindirerek, yoksulların ve yardıma muhtaçların ihtiyaçlarını karşılayarak o fukaraları sevindirmeliyiz. Böylece; Bayramı sadece evlerimize değil, günülerlimize de girdirmiş oluruz. Hayatımızı kuşatan kapitalist sistemde, faiz düzeninde yapmak oldukça zor olsa da bizlerden istenen ve beklenen davranışlar bunlar değil mi? Allah; ‘birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız’ demiyor mu? Rabbim bizleri kendi rızasına uygun yaşayan kullardan eylesin inşallah.
Yazımı Allah Dostları arasında değeri yüksek ve derecesi yüce bulunan Muhammed Lütfî Hazretleri’nin (lakabı: Efe veya Alvarlı Efe’dir. Erzurum Bölgesi’nde hâl ve kemâl; ilim ve irfan sahibi insanlara hürmet ve muhabbet ifâdesi olarak, Efe denilmektedir. Yüce rabbim Alvarlı Efe Hazretlerine ve tüm geçmişlerimize rahmetiyle muamele etsin inşallah.) bayramın nasıl bir bayram olması gerekliliğini ifade ettiği mısralarıyla sonlandırmak istiyorum. Rabbim bu mısralardan ders almayı bizlere nasip etsin inşallah.
Can Bula Cananını,
Bayram O Bayram Ola.
Kul Bula Sultanını,
Bayram O Bayram Ola.
Hüzn-ü Keder Def Ola,
Dilde Hicap Ref Ola,
Cümle Günah Af Ola,
Bayram O Bayram Ola.
Lütfi Ya Lütfü Kerim,
Erişe Rahmu-Rahim,
Bermurad Ede Fehim,
Bayram O Bayram Ola…
Sevinç, mutluluk ve huzur günü olması gereken ‘bayram günlerinin’ hem kendimize, hem memleketimize ve hem de bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Bu vesileyle Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. Yüce Rabbim sevdiklerimizle beraber mutlu ve huzurlu nice bayramlar geçirmemizi nasip etsin inşallah. Gününüz aydınlık, Bayramınız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.