Türkiye’de basının ne kadar objektif, ne kadar tarafsız ve ne kadar özgür olduğunu söyleme gereği duymuyorum, çünkü “yav he he!” dediğinizi duyar gibiyim. Aslında sadece Türkiye’de değil, dünyanın neredeyse tamamında basın, aynı şekilde özgürdür, aynı şekilde objektiftir ve aynı şekilde tarafsızdır! Hatta bazıları şövalyedir; kimi iktidarın, kimi muhalefetin kılıcını çekmeye hazır şövalyesidir.
Ülkenin gündemini belirleyenlere baktığımızda genellikle siyasetle basının “eş zamanlı” ve “anlaşmalı” bir çaba içinde olduklarını görebiliriz. Şimdi buna bir de sosyal medya eklendi.
Hiç kimse bir birini beğenmezse de, ülkede “üç tür basın” vardır. İkisi yandaştır; her zaman kılıçları kuşanmış, her zaman savaşa koşmaya hazır olanlardır.
Türkiye’de üç türlü basın var demiştim; Bunların ikisi “yandaş” basındır…
Bir kesim, iktidarı “kayıtsız şartsız” tutan yandaş basındır. Diğeri muhalefeti “kayıtsız şartsız” tutan yandaş basındır.
İkisinin de “doğru” bir bakış açısı yoktur/olamaz!
Birisi ölümüne iktidarı savunmak, diğeri de iktidarı ölümüne karalamak için yayın yapar. Çoğunlukla ikisi de “yalan” ve “manipüle” haber yapar. Ancak her iki taraf da “en doğru haberin kendilerinde” olduğunu söylerler. Bu da yalan elbet…
Üçüncü tür basın ise “doğru peşindedir, yanlışın karşısındadır”
Ne ilginç, hem iktidar yandaşı, hem muhalefet yandaşı da ilk iki kategoride olmadıklarını, üçüncü kategoride mücadele ettiklerini söylerler.
Gerçekten doğrunun peşinde olanlar ise fark edilmeyi bekler, boş yere…
İki tarafın yandaşı da, diğerini “yandaşlıkla” suçlar. Yandaşlığın “iğrenç” bir şey olduğunu, “utanılacak” bir yaftalama olduğunu bilir ve bilerek yaparlar. Ve her ikisi de kendisini “tarafsız, objektif ve özgür” bir basın olarak anarlar. Bu iki kesimde, kendilerinin yandaşlıkla uzaktan yakından ilgisinin olmadığına inanır. Sadece kendileri inansa gam yemeyiz, hepimizi de inandırmaya çalışırlar.
Bu hengâmede “doğruyu bulma” adına çırpınanlar da kaybolur gider.
İşin en kötü tarafı budur.
İktidardan yana kalem oynattığında “iktidarın yandaşı” suçlaması gelir, iktidara eleştirisinde ise bu defa “muhalefetin yandaşı” olmakla suçlanır. O günkü konu neyse bir de “oncu” olur…
Mesela Ergenekon Terör Örgütüyle ilgili yoğun gündemin olduğu dönemde, “derin yapılanma var” derseniz, “iktidar yandaşı” olursunuz. Eğer gözaltı veya tutuklamalara en ufak bir eleştiride bulunsanız dahi, “Ergenekon Terör Örgütü” kimliğinizi çıkarmaya hazırlanın, “Ergenekoncu” oldunuz bile…
Ya da Cemaatle AK Parti arasında başlayan gerilim, dershane tartışması ve 17 Aralık operasyonuyla ilgili düşüncelerinizi yazmak istiyorsanız sıkı durun…
Operasyonu analiz etmek, dershanenin gerekli mi, gereksiz mi olduğuna kafa yormak veya cemaatin siyasete müdahalesini, siyasetin cemaate müdahalesini ele alacaksanız iyi düşüneceksiniz.
Yazınızın veya haberinizin ilk bakışta nasıl anlaşılacağını ve son noktayı vurduğunuzda hangi tarafa yarayacağını düşüneceksiniz.
Siz yandaş değilsiniz, kimseye düşmanlığınız da yok ama sizin yazınız, kimin hesabına gelecek, kimin ekmeğine yağ süreceksiniz. Kim şişinecek, kim kızacak, kim köpürecek ve sizi kim hain ilan edecek, bütün bunlar önemli…
Yazınızın içeriği, analiz yeteneğinizin güzelliği veya parmak bastığınız konuların dikkate değer olmasının hiç ama hiç önemi yok.
Siz, son vuruşunuzla, son noktanızla veya başlığınızla ne demek istiyorsunuz?
Kimden yanasınız, çabuk söyleyin…
Paralel yapıdan mısınız, iktidardan yana mısınız?
İlla ikrar etmenize de gerek yok. Önceki yazılarınızın önemi de yoktur. Siz bu yazıda ne diyorsanız odur!
Mesela bir paralel yapının olduğunu düşünüyorsanız veya bir darbe kalkışması olduğuna kanaat getirmişseniz ya da ne bileyim, operasyonun amacıyla, gösterilmek istenen sebebin bir birine uymadığına inanıyorsanız, siz kesinlikle “iktidar yandaşı” oluyorsunuz.
Sadece yandaş olmuyor, ayakkabı kutularında para saklıyor, yolsuzluğa destek veriyor, hırsızların tümünü korumaya alıyorsunuz ve hatta ülkeyi soymuşsunuz, bir tek soğanı kalmış…
Sizi gidi hırsızlar, uğursuzlar çetesi sizi…
Ama eğer siz bir yolsuzluk olduğuna inanıyorsanız kesin ananasları biriktirmiş, Uganda’dan gelen ihaleler için şimdiden el ovuşturmaya başlamışsınızdır.
Sizin için her şey mubahtır; seks kaseti de çekersiniz, montajlarla insanların hayatını da karartırsınız.
Sizi gibi İsrail yandaşı sizi, sizi gibi Amerikan uşağı sizi, sizi gidi CIA ve FBİ’anın dümen suyuna giden paralel yapı sizi…
***
Basın, böyle bir şey değildir. Siyaset de böyle bir şey değildir. Hatta cemaat de böyle bir şey değildir.
Ve bu şekilde olduğu müddetçe de hiçbir zaman, ortada neyin döndüğünü anlamamız mümkün olmayacak. Bir kör döğüşüdür gidecek.
Zaten iki yandaş kesimin kuru gürültüsü arasında sağduyulu mesajlar da asla yerini bulmayacak.
Peki siz yandaş mısınız?
Bir olayı değerlendirirken, bağlılığınız, sevginiz ve sadakatiniz, yanlışları görmeye engelse, muhalefetiniz, nefretiniz de doğruları görmeye engelse, siz “süzme yandaşsınız.”
Hatta sadece süzme değil, “tedaviye ihtiyacı olan, takıntılı bir yandaş” hastalığına yakalanmışsınız.
Sizden ne bize ne de bu memlekete hayır gelir.
Sadece kafa şişirirsiniz, tıpkı şu an yaptığınız gibi…
Tweetimden seçmeler
Yandaş basının pratikteki tarifi, bizim gibi düşünmeyen, bizim istediğimiz gibi yazmayan, inadına kendi doğrusunu savunandır.