Sağlıklı yaşamla ilgili tezatlara sizlerde aşinasınız. Her gün görüntülü ,yazılı ve sosyal medyada birbiri ile çelişen mayınlı bilgilerle kafalarımız karışmış durumda. Birinin ak dediğine diğeri kara diyebiliyor. Hangisi doğru sorusu ciddi bir şekilde yara almış durumda durumda.
Vatandaşımız ise şaşkın ve bir o kadar da çaresiz. Koca koca kelli felli hekimlerimiz gözümüzün içine bakarak diğerinin yanlışı üzerinden kendi doğrusunu empoze etmeye çalışıyor.
Öteden beridir hep söyler dururum. Din ve sağlık konusu üzerinde polemik yapılmamalı diye ama nafile. Bu iki hassas konuda ağzı olan konuşuyor. İlgili kurumlarımızda tut yemiş bülbül gibi susmayı tercih ediyorlar.
Sağlık ve din konusundaki tartışmaların reytinginin yüksek olması bu kaosun başlıca sebebi . Ama bu kadar da ayaklar altına düşürülerek güven erozyonu oluşturmamak gerekir. Televizyon proğramcılarının reyting tuzağına düşerek sağlık gibi hayati bir alanımız ,aklar ve karalar savaşına döndürülürse buradan en büyük zararı hastalarımız görür kanaatindeyim .
Tuz konusundan başlayarak doğru bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Günümüz gıda teknolojisinde içinde tuz olmayan bir ürün nerde ise yok. Durum bu olunca almamız gereken tuzdan çok fazlasını zaten alıyoruz. Tuz gıdasının fazlası ise sadece böbreklere değil kemikler dahil tüm doku ve organlarımızda çöreklenerek bizi erken yıpratıyor. Tansiyondan beyin felcine .kalp krizinden damar tıkanıklığına bir çok hastalıkla erken yüzleşmemize sebep olabiliyor. Değişik isimlerle pazarlanan kaya tuzları ,rafine tuza göre masum olmasına rağmen kullanımı ölçülü olmak zorunda.
Şeker meselesine gelince, hazır gıdaların içerisine tuz gibi buda tat olarak sokuşturuluyor. Şeker tadının ötesinde başka bir tatlandırıcı olan mısır şurubu ve diyet şeker ise işin iyice cılkını çıkartarak bizi ecelimizden önce öldürmeye götürecek kadar tüm hücrelerimize zarar verebiliyor. Kana karışımı kısmen yavaş olan karbonhidratlar grubuna giren baklagiller ,kurutulmuş meyveler ve sebzelerdeki şekerleri sınırlı ölçülerde tüketebilirsek masumdurlar diyebiliriz.
Beyaz ve doğal unla ilgili tartışmalarda giderek dozunu kaçırmış durumda. Biri zinhar derken ,öbürü zararsız diyebilecek kadar tezatlarla zaten karışmış olan kafaları daha da karıştırıyor.Toplumumuzun ekmekle olan ilişkisini bile bile ekmeği yasaklayarak oluşturulan algında yanlış olduğu kanaatindeyim. Nebevi tıp buğdayın yapısı ile oynanmamış unla yapılan ekmeği tavsiye ettiğine göre ,doğal ve tam buğday unundan yapılı ürünlere yönelmemiz ve miktar sınırlaması ile yetinmemiz daha doğru olanı.
Sağlıklı yağ kullanımında da ciddi tezatları her gün şahit olduğumuz tartışmalarda müşahade ediyoruz. Yıllarca hayvansal yağlara cihat ilan ederek insanları hastalandırdıktan sonra akıllanan uzmanlar şimdide miktar konusunda çuvallıyorlar. Biri bardak bardak kaşık kaşık ye iç derken diğeri özellikle hayvansal yağlarda sınırın korunmasını şiddetle tavsiye ediyor. Sızma zeytinyağı ve rafine edilmemiş hayvansal yağları ölçülü olarak kullanmamız en doğrusudur diye düşünüyorum.Ölçü hem dini hem de sağlıkla ilgili konularda muhakkak olmalı. İbadette ölçü kaçarsa nasıl ruhen insanı yıpratıyorsa, gıdada ölçü kaçarsa bedeni yıpratır.
Yılların tecrübesi ile konuya vakıf bir hekim olarak önceliğin hastalanmamak üzerine koruyucu ve kollayıcı hekimlikten geçtiğine inanıyorum. Korunmanın olmazsa olmaz ilk şartının da boğazımızdan girenler olduğunu kabul ediyorum.
O halde boğazımızdan girenleri sansürden geçirerek ölçülü ve dengeli helal ve temiz gıdaları tercih edelim. Besmele ile başlayıp hamdele ile bitirelim. Gıdalarla savaşır gibi değil , nezaket ölçüleri içerisinde yavaş ve iyice çiğneyerek mide ve bağırsaklarımızı incitmeyelim.
Yediklerimiz ilacımız olursa başka bir ilaca ihtiyacımız azalır. Acıkmadan sofraya oturmayalım ve doymadan sofradan kalkmak gibi önemli bir sünneti hiç ihmal etmeyelim.
Her ne yiyorsak , abartıya kaçmadan azı karar mantığı ile tüketelim. Sofralarımız sadece yiyeceklerle değil eş,dost, aile fertlerinin etrafa yaydığı muhabbetle de zenginleşmeli ki, bedene olduğu kadar ruha da şifa olsun.
Havada uçuşan diyetlerin ruh ve beden sağlığımıza verdiği zararı hastalık tecrübeleri ile sık yaşayan bir hekim olarak diyetten ziyade niyet ile forma girmeye çalışalım diyorum . Adımları biraz açarak, mide torbamızın ağzını da biraz kapatarak her şeyden ölçülü olmak şartı ile yiyerek sağlığımızı bozmadan sağlıklı zayıflayabiliriz. Sağlıklı formda kalabiliriz.Deneyelim.
BİR-LEŞMİŞ MİLLETLER
Böyle bir başlıkla yazmak belki doğruda değil. Ancak her şey ayan beyan ortada. Utanma sıkılma yok olmuş.
Akla hayale zarar verecek kötülüklerin banisi ol. Dünya terazisini bu zulümle dengele ve sonrada kepazeliklerini bu kurulda temizleyerek ak ve pak ol.
İkinci dünya savaşı yıllarındaki dünya olsa belki bu kepazelik su götürür. Ama dünya çok değişti. Artık mazlumların sahipliğine soyunmuş ve dedelerimizin kemiklerini sızlatmayan güçlü ve dünyaya kök söktürecek bir devletimiz var. Kaç keredir yıkmak ,parçalamak ve dağıtmak için içerden dışardan şer güçler ha bire çalışıyor .Biz içerden onlar dışardan, ama çok şükür dimdik ayaktayız.
Demir bilyeyiz. Çiğnemek isteyenin dişini sökeriz. Üzerimize saldıranı ezip geçeriz. Birleşmiş milletlerde halkını arkasına alan başkomutan gibi dik ve diri olarak geceleri rüyalarınızın kabusu olmaya devam edeceğiz.
Yol yakınken aklınızı başınıza almazsanız esfele safiline kadar yolunuz var.
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla .