Kahramanmaraş’ta siyasi parti kongreleri ile popçu, topçu sanatçıların dışında kalan etkinliklerde salonlarımız hiç dolmaz. Bunun aslında sosyolojik olarak incelenmesi gerekmez mi?
Kahramanmaraş’ın şair ve yazarlar kenti olduğu söylenir. Ancak gazete, kitap okunma sayıları ile ilgili elimizde ciddi veri yok ama çok çok gerilerde olduğumuz dile getirilir, ifade edilir.
Kahramanmaraş’ta büyük kitapevlerinin açılmıyor olması da sanırım bu iddiayı doğrular niteliktedir.
Her hangi bir yerde reklamı yapılan bir kitabı Kahramanmaraş’ta bir çırpıda bulmak ve satın almak neredeyse imkansız gibidir.
Kimi kitapevlerinde ise sadece kendi düşünce tarzları ile ilgili kitaplar bulunur. Adeta bu güzel kentte yaşayan insanların tek düze okumaları ve yetişmelerini isteyen bir gizli el var gibi…
**
Mahalle baskısı dediğimiz, statükocu, baskıcı bir zihniyet bu şehirde bütün yeniliklere kapalı, okumayan, tek düze bir yaşamı tercih etmek zorunda bırakılmış, duyguları bastırılmış, her şeyin haram ve günah ekseninde düşünüldüğü bir hayat tarzı dayatılmaktadır.
Bu dayatma o kadar kendini belli eder hale gelmiş ki, insanlar bundan kurtuluşu bağ evlerinde, kapalı ortamlarda, kimseye görünmeden yaşamayı doğurmuştur.
Bir sanayici şehir dışından gelen iki misafirini bağ evinde ağırlıyorsa bunun sebebi bu değil midir?
Bunların sosyolojik olarak incelenmesi gerekmez mi?
Birbirinden korkan, çekinen, birlikte olmaktan ürken insanların yaşadığı bir şehirde, sosyal yaşam, gece hayatı, kültürel faaliyetler doğal olarak az olacaktır.
Yapılan etkinliklere katılım az olacaktır.
**
Kahramanmaraş büyükşehir belediyesi Türk Musikisi Konseri düzenlemiş. Fotoğraflara bakıyorum, hep tanıdığım bir avuç insan. Okuyan, yazan, kentine katkı yapmak için çırpınan ancak sayısı 100 civarında olan bu insanların yaş grubu da ortalama 50 yaş ve yukarısıdır.
Bu insanların büyük çoğunluğu da aslen Kahramanmaraşlı olmayan ama memuriyetleri ve görevleri nedeniyle gelen ve bu kentte yaşayan insanlardır.
Bu insanları TEMA’da görürüz. Bu insanları kitap fuarlarında görürüz, bu insanları kültürel etkinliklerin tamamında görürüz.
İşte bu 100 civarında insan mahalle baskısından korkmayan, din tacirleri ve simsarlarının baskısından korkmayanlardır.
**
Ama bu insanların sayısı artmalıdır. İnsanlar eş ve çocuklarını alarak sokağa çıkmalıdır.
Tiyatroya gitmelidirler. Ücretsiz olan bu konserlere gitmelidirler. Şehrin makus talihi ancak bu şekilde yenilir.
Belediyelerimiz bizler için güzel etkinlikler düzenlemektedirler. Ancak bizler bu etkinliklere katılmıyoruz.
Etkinlik yapan insanların şevklerini kırıyoruz.
Şehir gelişmek yerine daha geri gidiyor.
Evlerimizi metre kare olarak büyüterek, mobilyalarını değiştirerek, yaşadığımız semtleri terk ederek bilgili ve görgülü olunmaz.
Bilgi ve görgünün yolu eğitimden ve öğrenmekten, gezmekten geçiyor.